Eminim bunu kimse istemiyor. Ama çocuk büyütmenin yanında günlük telaşı, koşturmayı ekleyince hepimiz gergin bir şekilde yolumuzda yürüyoruz.
İnsan kendine iyi gelen şeyleri yaparak nefes alamıyorsa bu stresin ucu maalesef çocuklara dokunuyor.
Anne baba delirtme de çok da masum olmayan çocuklar çok mu suçsuz tabii ki hayır. 2 dk da tımarhanelik edebilecek güce sahipler. İşte sabretmeyi bu yüzden anne olduktan sonra öğreniyoruz. Kendimizi frenlemek için içten içe çaba harcıyoruz. Ne için? Yeter ki onlara sözle bile olsa şiddet uygulamayalım diye.
Bizim evde ki duruma gelince; hane içerisinde en çok Yağız'la çatışma yaşadığımız da sesler yükseliyor. Erken ergenlik dönemi bitmek bilmedi. Her güne kavga çıkarabilecek yeni bir gündem maddesi bulma yeteneğine sahip. 6 yaşına kadar inanılmaz kolay bir çocuk olan Yağız şimdi tüm o yılların acısını çıkarır gibi. Evet karakter oturma dönemi, evet kendini ıspatlama, kararlarına saygı bekleme döneminde. Elimden geldiğince sakinleşme metodları okuyor kendimce uygulamaya çalışıyorum. Ama yetmiyor. 5 yaşında hangi mevsimde ne giyeceğine bilen çocuk 10 yaşında kış ortasında şort kavgası yapabiliyor. Tamam "giysin üşüyünce aklı başına gelir" demeyin denedim valla bir kere üşüdüm demedi ama gel gelelim hasta oldu. Hal böyle olunca kararlarına müdahale etmem gerekiyor. Her sabah ayakkabı, her sabah üniforma, her sabah mont kavgası var. Öyle ki susmuyor ve de ikna olmuyor. İşe gitmek için hazırlanıyorum bir taraftan da Ela yı giydiriyorum Yağız da önümde arkamda diretiyor oda yetmiyor kendini ayaklarımın altına ata ata ağlıyor. Hayat sınavı diye bir şey varsa işte onu tam anlamıyla günün en erken saatinde 07:00 - 08:00 arasında yaşıyorum. Ve sınıfta kalmamak için, başarı ile krizi atlatmak için tabiri caizse tırnaklarımı avuç içlerime geçiriyorum. Yeter ki sesim yükselmesin diye şanslı günümdeysem 07:45 gibi kriz biter ve herkes sakince evden çıkar. Bu konu da Yağız a bağlıyız. Şöyle ki bir çıkarı varsa asla direnmez ve "tamam annecim" olan mucizevi cümleyi kurar ve ayaklarım yerden kesilir. Ama ki çıkarı yoksa diretir de diretir. Balkondan atsan olmaz, çekip gitsen olmaz, odasına kapasam olmaz, kulaklarımı tıkasam olmaz bir çözüm bulamazsın sakince anlatma çabalarım da sonuçsuz kaldığı an benim bittiğim andır. O saatten sonra bağırmamak için en fazla ağlayarak evden çıkıyorum. Ve akşama kadar güne adapte olup sakinleşmekte zorlanıyorum. Akşam eve gittiğim gibi "özür dilerim annecim" dese de bende sarılıp "tamam oğlum" desem de içinde ki öfke nöbetleri beni içten içten yemeğe devam ediyor.
Bazen ciddi ciddi sırf iyi çocuk yetiştirmek uğruna kendimize zarar verdiğimize inanıyorum. Onlar için araştırıyoruz, onlar için koşturuyoruz, onlar için sabrediyoruz, onlar için tutuyoruz kendimizi.
Sonra erken yaşta unutkanlığımız başlıyor, oramızda buramızda ağrı eksik olmuyor ve en kötüsü depresyon kapıda bekliyor.
Tabii ki tek suçlu çocuklar değil ama etkileri de yok denemeyecek kadar fazla. Kendi kendimizi motive etmek, kendi kendimizi iyileştirmek için iş başa düşüyor.
Meditasyon, yoga ne varsa araştırmaya başladım. Yoksa bu dışarıya belli etmeyim diyerek içime attığım kızgınlıklar, krizler beni benden alacak.
Yalnız şunu fark ettim; erken ergenlikle uğraşırken 3 yaş sendromunu çok iyi yönetiyorum. Hatta kendi kendime "en azından o konu da iyisin bak Ela'nın krizlerini rahat atlatıyorsun" diye artistlik yapıyorum.
Bu arada normal de Yağız'la şöyle bir uygulama yapıyoruz; en sinirli olduğumuz anda o odasında bende salonda kalem kağıda sarılıp içimizdekileri yazıyoruz. Rahatlayana kadar ne aklımıza gelirse yazıyoruz. Evet hemde ağlayarak yazıyoruz. Ama sonra o yazılanları saklamıyor atıyoruz. (çünkü yazılanlar hiçte ileriye anı kalacak cümleler olmuyor:) ) Bu rahatlamak açısından güzel bir çözüm ama maalesef sabah koşturmasında bunu uygulayamıyoruz. Gerçi ben serviste ajandama yazıyorum işe gidene kadar o beni sakinleştiriyor :)
Kısaca benim bağıran anne olmama çabalarım bu şekilde. Yani sırf bağırmıcam diye içimde patlıyor ne hoş dimi :))
Sevgiler,
Oğlum ilk göz ağrım;
Senin varlığına asla isyan etmedim etmem. Sadece senin gelişim dönemlerinden birinden geçiyoruz. Sen benim gözümde harika bir evlatsın. Ben bazen sana yanlış yapmamak için zorlanıyorum o kadar. Elimden geldiğince kendimi senin yerine koyuyorum ama sana çoğu zaman bu da yetmiyor. Orta yolu bulmamız zor olsa da uzun sürmüyor. Ama şunu bil yaşlanayım aynı şeyleri bende sana yapacağım. Önüme ne koyarsan söyleneceğim. Ve şık olmamı beklediğin anlar da karşına kostüm giyerek çıkacağım. Bak bakalım ikna etmek nasıl oluyormuş :)))
Şaka şaka seni çok ama çok seviyorum ;)
Bazen ciddi ciddi sırf iyi çocuk yetiştirmek uğruna kendimize zarar verdiğimize inanıyorum. Onlar için araştırıyoruz, onlar için koşturuyoruz, onlar için sabrediyoruz, onlar için tutuyoruz kendimizi.
Sonra erken yaşta unutkanlığımız başlıyor, oramızda buramızda ağrı eksik olmuyor ve en kötüsü depresyon kapıda bekliyor.
Tabii ki tek suçlu çocuklar değil ama etkileri de yok denemeyecek kadar fazla. Kendi kendimizi motive etmek, kendi kendimizi iyileştirmek için iş başa düşüyor.
Meditasyon, yoga ne varsa araştırmaya başladım. Yoksa bu dışarıya belli etmeyim diyerek içime attığım kızgınlıklar, krizler beni benden alacak.
Yalnız şunu fark ettim; erken ergenlikle uğraşırken 3 yaş sendromunu çok iyi yönetiyorum. Hatta kendi kendime "en azından o konu da iyisin bak Ela'nın krizlerini rahat atlatıyorsun" diye artistlik yapıyorum.
Bu arada normal de Yağız'la şöyle bir uygulama yapıyoruz; en sinirli olduğumuz anda o odasında bende salonda kalem kağıda sarılıp içimizdekileri yazıyoruz. Rahatlayana kadar ne aklımıza gelirse yazıyoruz. Evet hemde ağlayarak yazıyoruz. Ama sonra o yazılanları saklamıyor atıyoruz. (çünkü yazılanlar hiçte ileriye anı kalacak cümleler olmuyor:) ) Bu rahatlamak açısından güzel bir çözüm ama maalesef sabah koşturmasında bunu uygulayamıyoruz. Gerçi ben serviste ajandama yazıyorum işe gidene kadar o beni sakinleştiriyor :)
Kısaca benim bağıran anne olmama çabalarım bu şekilde. Yani sırf bağırmıcam diye içimde patlıyor ne hoş dimi :))
Sevgiler,
Oğlum ilk göz ağrım;
Senin varlığına asla isyan etmedim etmem. Sadece senin gelişim dönemlerinden birinden geçiyoruz. Sen benim gözümde harika bir evlatsın. Ben bazen sana yanlış yapmamak için zorlanıyorum o kadar. Elimden geldiğince kendimi senin yerine koyuyorum ama sana çoğu zaman bu da yetmiyor. Orta yolu bulmamız zor olsa da uzun sürmüyor. Ama şunu bil yaşlanayım aynı şeyleri bende sana yapacağım. Önüme ne koyarsan söyleneceğim. Ve şık olmamı beklediğin anlar da karşına kostüm giyerek çıkacağım. Bak bakalım ikna etmek nasıl oluyormuş :)))
Şaka şaka seni çok ama çok seviyorum ;)
Bu fotoğrafı çok sevdim ben. İşiniz de zor kolay gelsin :)
YanıtlaSilçok teşekkür ederim ;)
Silgerçekten çok zor Gülşah. çalışan anne olunca herşey daha da zor birde sen de iki çocuk var. bende bağıran anne olmak istemiyorum ama bazen gerçekten elimde olmuyor
YanıtlaSilaynen öyle canım yetişmesi gereken öyle çok iş var ki o arada sinirini kontrol etmek bambaşka bir zorluk
SilEvlat yetiştirmek, mermere ağaç dikmekten daha zor derler, Anne-babayız ama aynı zaman da insanız, sabır diliyorum size, biz de aynı şeyleri yaşadığımız ve yaşayacağımız için şöyle de yapın diyemem zira çözüm herkesin kendi içinde olan ile birleşince başarılı olur. Sevgiler..
YanıtlaSilÇözüm ben bile sunamıyorum gerçekten her yolu çocuklarla yaşayıp öğreniyoruz. teşekkür ederim sevgiler
SilGulsah bu konuda sanırım cevre de gördüğüm en bilinçli kişi olduğunu söyleyebilirim :) Yazıların anlatımın ve özellikle tüm annelerin yaşadığı şeyleri olduğu gibi anlatman nedeniyle okumak çok zevkli bu konuda kitap yazmayı dusunmelisin😊 Bir arada su öyle nöbetleri ile ilgili görüşelim sanıyorum tavsiyelerine ihtiyacım var 😊
YanıtlaSilTeşekkür ederim canım ama bu gidişle ben kendimi yazacağım kitaplara :))) çocukların arası az olunca da ayrı bir zor tek teselli tüm dönemleri birden atlatacaksın benim gibi birinin ki bitip birinin ki başlamayacak Ela nın erken ergenliğini düşünmek bile istemiyorum :)) sen topla çocukları bir gün bize gel uygulamalı çalışalım senle :))
SilBende ergenlik döneminde hiç bu tür şeyler yaşamadım. Genellikle erkek çocukları daha fazla sorun oluyor. Ben bunu şu an küçük erkek kardeşimde görebiliyorum. Sürekli bir şeyler söylemeye çalışsanız da ters tepebiliyor, konuşmasanız da bu defa her şeyi yapabilirim diyor. Anne olmak çok zor gerçekten, kolay gelsin. :)
YanıtlaSilerkekler evet sanırım daha hırçın geçiriyor kız da büyüsün onu da göreceğiz :) çok teşekkür ederimm
SilMalesef günlük stres bazen çocuklara patlayabiliyor. Ben de bağırdıktan sonra acayip suçluluk hissederim, gider konuşurum çocuklarla....
YanıtlaSilBu arada bu fotoğrafı dün görmüştüm instagramda bayıldım...
bende öyleyim ya kahroluyorum sonra üzülüyor işte insan. Teşekkür ederim Ela nın 3 yaş çekiminden di bende çok beğendim
SilAhahahaaa :)
YanıtlaSilBu erken ergenlik bitmeyecek zannımca, hemen arkasından gül gibi ergenlik patlayacak :))
Biz son dönemde hiç olumsuzluk konuşmamaya başladık... Hep olumlu konuşuyoruz... Yani deniyoruz...
İnatlaşma biraz kırıldı gibi...
2,5 da görmezden geliyorduk ya, işte onun farklı bir versiyonunu davranmaya başladık...
Ödevden hiç bahsetmiyorum mesela...
Defterlerine göz atıyormuşum gibi yapıyorum... Geliyor belli bir süre sonra
Hayali telefon konuşmaları yapıyorum yanında :))
Aaaaa sınavmı var yarın. Oytun çalışmıştır kesin gibi cümleler kuruyorum... İyi not alacak ben eminim diyorum hayali arkadaşıma... Bildiğin tiyatrocu oldum anlayacağın ahahaaaa :))
Ne zamana kadar yer bu numaramı ama orası muamma :)
valla konu kıyafet olunca olumlama bile sökmüyor ya :)))) ödev, ders bilmem ne kavgalarımız yok ama bu giyim meselesi beni benden alıyor. sen iyi yol tutturmussun tebrik ediyorum hahahha
SilAllah sağlık versin çocuklarımıza, onlarda birer birey olmaya çabalıyorlar, bize sadece destek olmak düşüyor..
YanıtlaSileh işte bizde elimizden geleni yapıyoruz :)
Silyazının en çok sonunu sevdim :)))
YanıtlaSil2 ve 4 yaşı duymuştum 3 yaşta da mı sendrom varmış?! yok anacım o zaman bu veletler direk şımarmış.. bizim zamanımızda var mıydı böyle şeyler.. velet sendromuymuş,erken ergenlik dönemi imiş o hoo.. bi ergenliğin kendisi vardı onda da höt dedin mi oturmak diye bir tabir vardı.. :)
allah kolaylık versin bacım ne diyim..
Şimdiki çocuklar gerçekten çok farklılar.Erken ergenlik tanımına inanmazken 8 yaşındaki kızım ergen tepkileri veriyor.
YanıtlaSilYaşanılanlar genellikle aynı.Sizin evden çıkarken yaşadıklarınızı biz eve dönüşte özellikle de yemek saati gelince yaşıyoruz ki hiç dayanılır değil...
Sabır diliyorum biz annelere bol bol sabır. Benim de kızım çok zorluyor beni. Akşam işten eve dönerken tavan yapıyor sinirim. Bir de sürekli birbirlerine laf sokan iki tip arkada :)
YanıtlaSilNe güzel de yazmış sınız. Malesef ben biraz bağıran anneyim. Gerek öğretmenlik mesleğinden eve gelince sabrimin iyice tükenmiş olması, gerekse tiroid rahatsızlığından sinirli bir anneyim ben. Hep derim iyi bir öğretmenim ama iyi bir anne değilim. Hep öğrencilerim keşke annemiz olsanız der, ben de hiç tavsiye etmem.
YanıtlaSilOğluşum olmadan önce ben çok sabredemem diyordum ama öyle olmuyor malesef.Allah kolaylık versin canım
YanıtlaSilBağıran anne olmazsın sen eminim:))ben bir kez yeğen oğluşuma bağırmıştım da aradan rahat bir 20 yıl geçti hala pişmanım, aklıma geldikçe onun o üzgün, mahsun bakışı çünkü teyzesi olarak anneden daha sevilen bendim, annem kızıyor, dövüyor:((( derdi, dedesine beni teyzeme kaçır derdi, ah insan bazen kendini kaybediyor elimde olsa zaman makinesine binip o güne geri dönüp o anı geri alacağım, kuzum ben sana bir kez bağırmıştım diye sonradan özür diledim ama "Teyze hatırlamıyorum bile olur öyle, anneler çocuklarına bağırır" dedi canım:(((aman yine de üzülüyor insan..iyisi mi, sonradan pişman olmamak için hiç bağırmamak. Kolay gelsin canım, meditasyon bence harika gelebilir ben hiç yapmadım ama methihini çok duydum.
YanıtlaSilMerhaba Gülşah ,
YanıtlaSilÇalışan anne olunca her şey daha da zor ... İki çocuk iki farklı karakter ... Allah yardımcın olsun ... Ne mutlu onlara senin gibi anneleri var ...
Bizim zamanımızda sendromumuz da yoktu kiii ... Yaşanan zaman çocukları böyle yapıyor ... Elimizde değil ki ... Biz büyükler bile bambaşka
olduk...
Ama söylemeden geçemeyeceğim öyle güzel anlatmışsın ki okurken Ahahahaaa :)itiraf ediyorum.
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’mız kutlu olsun ...
Tüm çocukların ve yüreği çocuk kalanların bayramı mutlu , kutlu olsun ..
Sevgiler
İyi çocuk yetiştirmek adına kendimize zarar veriyoruz derken ne kadar doğru soylemissiniz...
YanıtlaSilcanım çok zor bir süreç:( sondaki yazın gözümden yaşlar akıttı bir duygulandım. ah veletler bir büyüyün hele soracağız size :)
YanıtlaSilannelik, çocuktan önce yapmayacağım dediğin herşeyi yapmaktır demiş ünlü bir blogger :D kolay gelsin
YanıtlaSilGüzel bir metod bulmuşsunuz ama yapmasıbiraz zor olabilir. Ayy daha ergenliği var değil mi? Oğlumun inatları henüz tam anlamıyla bitmemişken düşünemiyorum bile :)))
YanıtlaSilMerhabalar, Değerli Anne Kardeşim.
YanıtlaSilPaylaştığınız bloğun başlığı beni o kadar çok etkiledi ki. Benim de torunlarım var. Anne ve babaları bağıran anne ve baba. Ben de bağıran dedeyim. Şehir hayatında ve bu ortamda çocuk yetiştirmek çok zor. Cenab-ı Allah annelere, babalara ve torunlarına bakan ebe ve dedelere sabr-ı cemil ihsan eylesin.
Cenab-ı Allah çocuklarımızı ve torunlarımızı sevenlerine ve sevdiklerine bağışlasın. Akıl, fikir ve sağlık ihsan eylesin. Zihinleri ve bahtları açık olsun.
Selam ve dualarımla.