Yine bir Ahmet NAÇ kitabı ve ben yine okumanız için gerekirse yalvaracağım bir yazı yazacağım :)
Diğer kitabı hakkında yazdığım yazı linkini de ekliyorum hala okumadıysanız çok şey kaçırıyorsunuz :) GÖLGE
Kitap sadece anne babalara değil tüm öğretmen ve eğitmenler içinde güzel bir kaynak olarak kullanılacak şekilde yazılmış diyebilirim.
"Çocuğum ne isterse olsun yeter ki mutlu olsun demek ezberlenmiş bir söylemden başka bir şey değildir. Kolaycılıktır, amatörlüktür, geçiştirmektir. Kendine iyi bir anne baba sanmanın, rahatlamanın ucuz bir yoludur. Senin görevin çocuğunun ne istediğine karar verebilmesini sağlayacak ortamları oluşturmaktır ve bu ortamlar en doğru şekilde hareket edebilmektir. Ne istediğine en doğru şekilde karar vermesi için hazır olmasını sağlamaktır. Annelik, çocuğunu hayata hazırlamak değildir. Onun hayata hazır olmasını sağlamaktır.
Ne istediğini bilmeyen, tam anlamıyla bir birey olamamış çocuğun gelecekte hangi mesleği yaparsa yapsın mutlu olma şansı yok, başarılı olma şansı da yok. Mutlu ve başarılıyım dedikten sonra asıl başarı ve mutluluğu acıyla tecrübe edecektir, çok geç kaldığını anlayarak."
Bu satırlar beni çok etkilediği ve bir an "onların iyiliği için yapıyorum" dediğim bir çok davranışımın onlara ileride zarar vereceğini düşünmek canımı yaktı.
Mesela Yağız kitap okumayı çok sever ve ben ona her zaman açık çek veririm yeter ki benden kitap iste iki elim kanda olsa alırım senin için YETER Kİ OKU... İşte bunun yanlış olduğunu da bu kitap sayesinde öğrendim. Aylık olarak harçlık verdiğim çocuk isterse parasını toplayıp istediği kitabı alabilir. Ve kendi emek harcayarak sahip olduğu kitabın kıymetini daha iyi bilir. Kitapta bu kısmı Yağız ile birlikte okuduk oda kabul etti ve şuan para toplayıp kitap alma çabası içinde. Çocuklara fırsat verilirse başaramayacakları hiç bir şey yoktur.
DÜŞMESİNE izin verdikleri çocuklarının DÜŞÜNMELERİNE izin vermiyorlar!
Bu cümleyi tekrar tekrar okudum. Evet bebekken düşmesine izin verdim ve düşe kalka yürümeyi öğrendi fakat şimdi düşünmesine ne kadar izin veriyorum diye bayağı kendimi sorguladım. Ben bu konuda hatalarım olmasına rağmen doğru bir yol izlediğimi düşünüyorum. Çünkü Yağız'a hep sorumluluk vererek, yapabileceği şeyler konusunda "dur ben yapayım"demeyerek büyüttüm. "Yapamam ben bunu sen yapar mısın anne" dediği her şey de ona sarılıp DENEMEDEN bilemezsin dedim. Bana kızarak tekrar tekrar denediği her şeyi yapmayı başardı. Çözümlerini kendileri bulabilecekleri çocuklar yetiştirmek en büyük amacımdı. Bu kitapta ısrarla bunu vurguluyor. Kendinize bağımlı çocuklar yetiştirmekten acil vazgeçmek zorunda olduğumuzu anlatıyor.
"Ömrü boyunca belli alanlarda başarı kaydeden yüksek zekalı çocukların gittikleri üniversiteler, sahip oldukları meslekler elbette büyük bir başarıdır. Ama bunu yaparken ödedikleri bedel onları mutluluktan edebilir. En azından sahip olabilecekleri mutluluğun çok daha azına razı olacaklar ya da hiç keşfedemeyecekler hayatın güzelliklerini."
Gerçek mutluluk her zaman başarıda saklı değildir. Başarılı olsun diye çocukların tepelerine dikilirken milyonlarca kere düşünmek gerekli.
Kitapta mutluluğun tarifi şu şekilde;
"Çok basit. Mutluluk, mutsuz olmamaktır. Mutsuz olmayı kabullenmemektir. Mutsuz olmasına izin ver ki mutlu olmayı öğrenebilsin. Gözyaşını silme onun yerine, gözlerindeki yaşları kendi silip devam edebilsin yoluna. Devam edebilsin ki hayatı boyunca ona engel olmasın hiçbir şey. İstediği olmadığında teselli edebilsin kendini başkalarının tesellisine ihtiyaç duymadan. Yolunu kaybettiğinde, "her zaman başka bir yol daha vardır" diyebilsin ve bulsun o yolu."
"Bir gün oyuncağını kaybettiğinde üzülüp ağlayacak. Bir gün de mesleğini icra ederken istediklerini yapamadığında üzülecek. Vazgeçmeyip dış etkenlere bahane bulmadan yoluna devam etmesi, oyuncağını kaybettiğinde yapmış olduğun anneliğe bağlı olacak."
"Mutluluk, tam olarak mutsuzluk durumundan kurtulabildiğin ölçüde senin olur. Bu bir beceridir ve deneyimle öğrenilir. Vakit varken öğrenmesine izin ver."
Yine Yağız dan örnek vermem gerekirse ders çalışmadığında sorumluluk onun oluyor geçtiğimiz yıllarda bunu deneyimledi çok düşük not aldı ve ben asla neden?? demedim bu onun sorumluluğu aldığı nottan mutlu olup olmamakta onun elinde ve o aldığı nottan çok mutsuz oldu. Şimdi bir daha o mutsuzluğu yaşamamak için sınav dönemlerine çok daha sıkı çalışıyor. Arada çocuğun düşmesine gerçekten izin vermek gerekiyor. Neden 100 değil, neden çalışmıyorsun, neden ödev yapmıyorsun...
Böyle bir şey yok bizim evde bu yüzden ödev kavgalarımız hiç olmuyor.
Elimden gelse kitabın her bir satırını buraya yazarım :) Gerçekten çok etkilendim.
Çocuklar bizim malımız değil biz sadece onları hayata hazırlayan yol arkadaşlarıyız biz olmadan da ayakta durabilmeyi onlara en iyi şekilde öğretmek bizim en büyük görevimiz olmalı. Ve bu yolda çocuklardan önce kendimizi eğitmeliyiz.
Sevgiler,