Sizi bilmem ama ben normalde yalnız kalmayı pek sevmem. Hala geceleri yalnız uyuyamam mesela ya da evde uzun süre tek kalamam duvarlar üstüme üstüme gelir(di).
Artık öyle değil tamam hala gece yalnız kalmaktan yana değilim ama 2 çocukla birlikte koşturmayı düşününce "Allah ım nolur yaaa azıcık sessiz sakin yalnız kalsam" diye dua ederken buluyorum kendimi. Sonra bir silkiniyorum o nasıl dua öyle diye kendimi kınıyorum.
Sonra başlıyor benim içimde bir tartışma bir kargaşa analık tarafım ne ayıp ya diyo sağlıklı çocukların var ya böyle dua ederken başlarına iş gelse (tövbe tövbe) hemen kadın tarafım aaa bende insanım tabii ki arada bir sakinliğe ihtiyaç duyacağım diyor. Bir kafam bulanıyor sonra evde ki bir gürültü ile kendime geliyorum.
Demem o ki bir zamanlar korktuğum o yalnızlığa şimdiler de çok ihtiyaç duyuyorum. Çok umutlanmamak için yalnız kalsam şöyle yaparım, böyle yaparım gibi hayaller kurmuyorum çünkü ulaşamadığım şeyler beni cidden daha da aşağıya çekiyor. O yüzden hayırlısı diyorum, kısmet diyorum bak büyüyecekler o zaman yalnız kalacaksın keşke yanımda olsalar diyeceksin gibi tesellilerim oluyor. Polyannacılıktan kim ölmüş :)
Ama nefis işte istiyor hem çocuklarım çıt çıkarmadan yanımda otursunlar hem de kitap okuyayım soğumadan bir kahve içeyim dinleneyim istiyor. Yoo ben istemiyorum ruhum istiyor. Ne umut dolu bir cümle değil mi?
Tamam tamam bir şey istemiyorum ama anayım diye insanlığımdan vazgeçmedim yani. Dünyaya gelirken soran olsaydı bana bir sorardım ne kadar iş var payıma düşen bileydim kıçımın üzerine hiç oturmayacağımı yoo beni erkek olarak yollayın derdim belki de. Düşünsenize kadın sabah akşam oturmadan koşturuyor erkek aman tüm gün çok yoruldum diyerek köşe minderi gibi kenara çekilme hakkına sahip olabiliyor. Bunu burada tek tek yazmaya gerek yok çünkü bunlar bilindik şeyler ve de kabullendiklerimiz. Çok şükür zamane erkekleri eşlerine ( bir kısmı diyelim) yardımcı oluyor. Biraz da toplumsal baskıdan kaynaklı tabii. Kendi anaları gibi aslan oğlum, paşam gibi seven eşler kalmadı artık hele ki kadın çalışıyorsa biraz fazlaca elini taşın altına sokmak zorunda kalıyor. Ya cebim dolsun ya karnım doysun seçeneği önlerine konuluyor. Ki çok da iyi oluyor.
Çözüm falan yok bu yazıda valla öneri de yok olsa kendim uygularım :) Kelin ilacı olsa kendi başına sürermiş hesabı günlük koşturma arasında sağlığımız el verdikçe analar çeker yükü misali, umut dolu, hayal dolu, yarı polyanna, yarı depresif ruh hali ile aman çocuklarımıza da hissettirmeyelim taktikleriyle aynen yola devam.
Bu yol patikalı bir yol. 2 yaş sendromlu, 5 yaş sendromlu, erken ergenlik dönemli, tam zamanlı ergenlik dönemli vs vs süren giden bir yol. Bu yolda ilerlerken mükemmel anne olmak gerekmediğini, ara ara annelik modundan çıkıp insan olduğumuzu da hatırlasak yeterli sanırım.
Arada bir yazarak da olsa kafayı boşaltmak gerekiyor. Günlerdir Ela için ne yapsam, Yağız için ne karar versek falan diye düşünürken tellerimin yanmak üzere olduğunu fark ettim. Bu yazı da o yüzden yazıldı :)
Anneysek ölmedik başlığını da özellikle koydum. Bazen geriye dönüp ne yazmışım diye arşivden yazı başlıklarına bakıyorum baktıkça kafama kakmış olurum :)
Yazıyı bitirmeden size Gülse Birsel'in röportajında okuduğum mutluluk formülünü yazayım ;) Şükretmek ve iyilik yapmak bugün en azından bu ikisini deneyin ;)
Mutluluğun 5 formülü,
İnanmak,
İyilik yapmak,
Dostluk (yani sevdiğiniz ve sizin seven insanlarla vakit geçirmek)
İşinizi severek yapmak,
Şükretmek.
devamı »
Artık öyle değil tamam hala gece yalnız kalmaktan yana değilim ama 2 çocukla birlikte koşturmayı düşününce "Allah ım nolur yaaa azıcık sessiz sakin yalnız kalsam" diye dua ederken buluyorum kendimi. Sonra bir silkiniyorum o nasıl dua öyle diye kendimi kınıyorum.
Sonra başlıyor benim içimde bir tartışma bir kargaşa analık tarafım ne ayıp ya diyo sağlıklı çocukların var ya böyle dua ederken başlarına iş gelse (tövbe tövbe) hemen kadın tarafım aaa bende insanım tabii ki arada bir sakinliğe ihtiyaç duyacağım diyor. Bir kafam bulanıyor sonra evde ki bir gürültü ile kendime geliyorum.
Demem o ki bir zamanlar korktuğum o yalnızlığa şimdiler de çok ihtiyaç duyuyorum. Çok umutlanmamak için yalnız kalsam şöyle yaparım, böyle yaparım gibi hayaller kurmuyorum çünkü ulaşamadığım şeyler beni cidden daha da aşağıya çekiyor. O yüzden hayırlısı diyorum, kısmet diyorum bak büyüyecekler o zaman yalnız kalacaksın keşke yanımda olsalar diyeceksin gibi tesellilerim oluyor. Polyannacılıktan kim ölmüş :)
Ama nefis işte istiyor hem çocuklarım çıt çıkarmadan yanımda otursunlar hem de kitap okuyayım soğumadan bir kahve içeyim dinleneyim istiyor. Yoo ben istemiyorum ruhum istiyor. Ne umut dolu bir cümle değil mi?
Tamam tamam bir şey istemiyorum ama anayım diye insanlığımdan vazgeçmedim yani. Dünyaya gelirken soran olsaydı bana bir sorardım ne kadar iş var payıma düşen bileydim kıçımın üzerine hiç oturmayacağımı yoo beni erkek olarak yollayın derdim belki de. Düşünsenize kadın sabah akşam oturmadan koşturuyor erkek aman tüm gün çok yoruldum diyerek köşe minderi gibi kenara çekilme hakkına sahip olabiliyor. Bunu burada tek tek yazmaya gerek yok çünkü bunlar bilindik şeyler ve de kabullendiklerimiz. Çok şükür zamane erkekleri eşlerine ( bir kısmı diyelim) yardımcı oluyor. Biraz da toplumsal baskıdan kaynaklı tabii. Kendi anaları gibi aslan oğlum, paşam gibi seven eşler kalmadı artık hele ki kadın çalışıyorsa biraz fazlaca elini taşın altına sokmak zorunda kalıyor. Ya cebim dolsun ya karnım doysun seçeneği önlerine konuluyor. Ki çok da iyi oluyor.
Çözüm falan yok bu yazıda valla öneri de yok olsa kendim uygularım :) Kelin ilacı olsa kendi başına sürermiş hesabı günlük koşturma arasında sağlığımız el verdikçe analar çeker yükü misali, umut dolu, hayal dolu, yarı polyanna, yarı depresif ruh hali ile aman çocuklarımıza da hissettirmeyelim taktikleriyle aynen yola devam.
Bu yol patikalı bir yol. 2 yaş sendromlu, 5 yaş sendromlu, erken ergenlik dönemli, tam zamanlı ergenlik dönemli vs vs süren giden bir yol. Bu yolda ilerlerken mükemmel anne olmak gerekmediğini, ara ara annelik modundan çıkıp insan olduğumuzu da hatırlasak yeterli sanırım.
Arada bir yazarak da olsa kafayı boşaltmak gerekiyor. Günlerdir Ela için ne yapsam, Yağız için ne karar versek falan diye düşünürken tellerimin yanmak üzere olduğunu fark ettim. Bu yazı da o yüzden yazıldı :)
Anneysek ölmedik başlığını da özellikle koydum. Bazen geriye dönüp ne yazmışım diye arşivden yazı başlıklarına bakıyorum baktıkça kafama kakmış olurum :)
Yazıyı bitirmeden size Gülse Birsel'in röportajında okuduğum mutluluk formülünü yazayım ;) Şükretmek ve iyilik yapmak bugün en azından bu ikisini deneyin ;)
Mutluluğun 5 formülü,
İnanmak,
İyilik yapmak,
Dostluk (yani sevdiğiniz ve sizin seven insanlarla vakit geçirmek)
İşinizi severek yapmak,
Şükretmek.