Ergenlik dönemi sürecine bu sıra kafayı fena taktım. Beğendiğim bir makaleyi paylaşmak isterim. Önümüzde bizi bekleyen yeni bir süreç var. Ne kadar hazırlıklı olursak kardır 😉
ERGENLERDE BİREYLEŞME SÜRECİ
Bizler, ister öğretmen olalım ister veli olalım, yetişkinler
olarak nasıl öğrenciler ve çocuklar istiyoruz? Söz dinleyen, kurallara harfiyen
uyan, yaşamı ve düzeni sorgulamayan, günümüzün rekabetçi ve başarı odaklı
dünyasında "başarılı" olma hedefine kilitlenmiş öğrenciler mi?
Yoksa bizlere farklı birer birey olduklarını, ve bu
farklılıklarını doğal karşılamamız gerektiğini davranışlarıyla gösteren gençler
mi?
Ergenlik, insanın tüm yaşamı boyunca geçirdiği en çalkantılı
dönem. Nasıl olmasın ki? Düşünsenize, sadece birkaç yıl içinde, bedeniniz
sürekli bir değişim geçiriyor. Bir kaç yıl önce ilgilendiğiniz şeyler ilginizi
çekmediği gibi artık yeni ilgileriniz var. Damarlarınızda yeni ortaya çıkan ve
sizi yönetmeye çalışan hormonlarınız var artık. Bitip tükenmek bilmeyen bir
enerjiniz var ama bu enerjinize talip birçok da görev ve ödeviniz. Ve
çevrenizde "çok bilmiş yetişkinler". Size sürekli bir şeyler söylüyorlar.
Onu öyle yapma, bunu böyle yap, yapmazsan!
Ebeveynler olarak bizler, yönlendirme, telkin ve
tavsiyelerimizle donattığımız çocuklarımızın iyi birer yetişkin olma konusunda
iyi bir yolda olduğunu düşünüyoruz. Oysa biz eğitimcilerin meslek yaşamımızda
karşılaştığımız gerçekler, bilim insanlarının yaptığı çalışma ve araştırmalar,
bu inanışın doğru olmadığını söylüyor. Peki ergenliğe giren bir gencin, bizden
alacağı nelere ihtiyacı var? Ona nasıl davranmalıyız?
Erikson; küçük çocukların kendi başlarına çevrelerini
keşfetmeye başladıklarında ilk kez "özerklik duygusu" oluşturmaya
çalıştıklarını ve bundan hoşnut oldukça da isteklerini yapmayı sürdürdüklerini
söyler. İlk özerklik duygusunun somut ifadelerinden biri 2-3 yaş çocuklarında
en çok rastladığımız kelimenin "hayır" olmasıdır. Bu
"hayır" çocuğun ilk kez "ben de ayrı bireyim"
diyebilmesidir.
Aslına bakarsanız "hayır" demekte ısrar eden 3
yaşındaki bir çocuk ile anne yada babası sorduğunda nerede olduğunu sır gibi
saklamakta ısrar eden bir ergenin her ikisi de gelişen bağımsızlık ve özerklik
duygularını ifade etmektedir.
Ergenlikte çocuk, ana-babanın eksik, yetersiz, taraflarını
görmeye başlıyor. Bu sürece "değersizleştirme " diyoruz. Düne kadar
size tapan minik yavrularınız, sesleri kalınlaştıkça, vücutları şekil
değiştirdikçe, kısacası büyüdükçe, sizin, konuşmanızı, kıyafetlerinizi, tutum
ve davranışlarınızı sıklıkla eleştirmeye başlamışlardır artık.
Ergenin ayrışma ve bireyleşme süreçlerini
gerçekleştirebilmesi için "değersizleştirme" beklenen, gerekli bir
durumdur. Yani bunu anlayışla karşılamamız gerekiyor. Bu çatışmalar sonsuza dek
sürüp gitmeyecektir. İhtiyacımız olan sadece biraz sabır.
"Değersizleştirme" sürecinde ergen, ana-babadan
duygusal olarak uzaklaşır. Bu döneme de "ayrışma" diyoruz.
Ana-babadan ayrışma bireyleşme için olmazsa olmaz bir süreç. Onlar bizim
kanatlarımızın altından çıkabilsinler ki, uçmayı öğrenebilsinler.
O güne kadar sevgi ve destek kaynağı olan ailesiyle
ayrışmaya giren ergen, yeni sevgi ve destek kaynakları arar, ki bu boşluğu
akran grupları doldurur.
Ancak bu süreçte ergen birey olabilmek için ailesinin
kanatları altından çıkarken bir gruba ait olma duygusu içinde akran grubundan
da haddinden fazla etkilenebilir, ki bireyleşme konusun da bu da bir engeldir.
"Bireyleşme" ise ergenin özellikle kendisi ile
ilgili konularda, sorunlarda kendi kararlarını kendisinin verebilmesi, kendi
seçimlerini kendisinin gerçekleştirebilmesidir. Zaten bizim istediğimiz de bu
değil midir?
Ergenin geleceğini planlayabilmesi, kendisine anlamlı bir
yön verebilmesi büyük ölçüde bireyleşmenin gerçekleşmesine bağlıdır.
Ayrışma sürecinde ergenler ruh sağlığı anlamında olumsuz bir
dönemden geçerken, bireyleşmeyi başaran ergenler ruh sağlığı bakımından daha
iyi bir düzeye ulaşırlar..
Ebeveynlerin, ergenlik dönemine giren çocuklarıyla
ilişkilerinin bir daha asla eskisi gibi olamayacak olması gibi bir kaygıyla
hareket etmemeleri gerekir.
Ayrışmayı ilişkilerin, bu yeni durum karşısında yeniden
düzenlenmiş hali olarak değerlendirmek gerekir.
Ergenler ve ana-babaları ergenlik sırasında ilişkilerini
yeniden düzenlemiş olsalarda , duygusal bağları hiçbir şekilde kopmamaktadır.
Ana-babadan ayrışma bir kopuş değil, bir geçiş sürecidir.
Burada beklenen durumu en iyi şekilde ifade eden cümle şu
olurdu; "Bağımsız ama bağlı olmak".....
Daha önceleri ergenlik bireylerin ana-babasından uzaklaşması
ve onlara isyan etmesi olarak düşünülürdü. Anna Freud, bundan yaklaşık 40 yıl
önce ergenliği "fırtınalar ve stresler dönemi" olarak tanımlamıştır.
Oysa yakın araştırmalar duygusal özerkliğin gelişiminin
tipik olarak daha barışçıl ve daha az kargaşalı olduğunu gösteriyor. Belki de
gelişen toplumda bizler ergenlerin bu zor dönemlerinde onlara daha fazla
anlayışla yaklaşabilmeyi başarır hale geldik.
Bireyleşmenin ilk işaretlerinden biri ergenin ana-babasını
"idealize etmekten" vazgeçmesidir. Ancak sağlıklı bireyleşmenin
gerçekleşebilmesi ve ergenin olumlu ruh sağlığı, uzak değil, yakın aile
ilişkileriyle beslenir.
Ergenlikteki gergin aile ilişkileri olumlu gelişimi değil,
sorunları vurgular. Bu nedenle olası gerilimlerden uzak durmak, tartışma ve
çatışmaları fazla büyütmemek hem ebeveynler için hem de ergen için faydalı
olacaktır.
Bireyleşme sürecini engelleyen ana-babalara sahip olan
ergenlerin, kaygı, depresyon ve diğer psikolojik problemlere daha yatkın
olabildikleri gözlemlenmektedir.
Ergenin bireyleşme sürecinde, başarılı olmalarını istiyorsak
onlara olanak vermeliyiz, kısıtlayıcı bir davranış örüntüsü göstererek onların
bu zor süreçlerini daha da zorlaştıracağımızı gözardı etmemeliyiz.
Peki ne tür olanaklar?
En başta ifade etme olanağı;
Çocuklarımız "hoşumuza gitmeyen" bir davranış
sergilediklerinde, onlardan daha fazla açıklama isteyerek, sorumlu bir şekilde
konuyu tekrar gözden geçirmelerini sağlamak etkili bir yöntem olabilir. Sadece
yanlışı ortaya koyup, suçlayıcı bir tavırla iletişim kurarsak tartışma sürecini
başlamadan bitirmiş oluruz.
Çocuklarımızın bağımsızlığını, sorumluluk duygusunu ve
benlik saygısını ana-baba tutumlarının etkilediğini unutmayalım.
Gözlemlerimiz kendi bireyleşme sürecini başaramamış
ana-babaların bireyleşme sürecinde çocuklarına karşı çok daha acımacısızca
davrandıklarını gösteriyor.
Başarılı yönetilmiş bir ayrışma ve bireyleşme süreci
sağlıklı bir yetişkin yaratır.
Olumlu bir psikolojik gelişim, ergenin hem
"bağımsız" olması hem de "karşılıklı bağımlı işlev görme
kapasitesi"ne sahip olmasıyla mümkün olacaktır. Yani çocuğumuz hem
bağımsız olacak hem de bizimle ilişkilerinde bize "bağlı olacak" tam
da istediğimiz bu değil mi?
Yukarıda da dediğimiz gibi "bağımsız ama bağlı"
olmak.
Ergenlik dönemi çookkk zor oluyor yaa :(
YanıtlaSiloyyy benim bir ergen gerisi sıpa kardeşim var :)) inşallah zamanla büyüyecek hanım :)emeğine sağlık güzel bir makale ....
YanıtlaSilZor bi dönem.
YanıtlaSilay ben ergen dizilerine hastayım ama işte :)
YanıtlaSilÖncelikle merhaba blogunuzu yeni keşfettim. Çok ciddi bir konuya değinmişsin. Ergenlik bir değişim ve kendini bulma süreci. Bu süreçte ailelerin anlayışlı ve bilgili olması gerekir. Böylece yön gösterebilir.
YanıtlaSilÖzellikle olanaklar kısmında yazan tavsiyeler harika, bu konuda yol yakınken araştırıp, öğrendiğin için seni tebrik ediyorum canım. İnşallah çok kolay bir ergenlik geçirirler ikisi de:) Sevgilerimle...
YanıtlaSilErgenlik dönemi bu aralar benimde ara ara kafayı yorduğum ve 'acaba nasıl davransam diye' sürekli kendime sorular sorduğum bir dönem. Allah yardımcımız olsun...
YanıtlaSilŞimdiki ergenlikler de hiç bitmiyor 3 yaştan başlıyorlar minik ergen olmaya yazın çok faydalı bir paylaşım olmuş eline sağlık.
YanıtlaSilBenim de bu aralar gündemim, faydalı oldu yazı...
YanıtlaSilGençler ve aileler için zor bir dönem. Onlara destek olmali bazen kendi duygularimizi geri plana atmaliyiz.
YanıtlaSil