3 Kas 2016
BELKİ...
Sabah çantam elimde koştur koştur evden çıkıp asansörde montumu zorla giymeye çalışırken "bu koşturma ne kadar sürecek daha" diye düşünmeden edemedim.
Her sabah koşturma içinde çocukları hazırla, kendin hazırlan, servise koştur işe git insanlara laf anlat. Akşam eve dön yine koştur koştur sofranı hazırla, çocuklarla ilgilen, az buçuk ev topla, sonraki günün yemeğini hesapla ve git yat. 1 sayfa kitap okuyabilirsem benim için büyük ödül.
Ay başında maaş alırken "bak koşturdun o kadar ama boşa değil" diyorum ama 1 gün sonra borçlar, ödemeler derken hesap boşalınca daha ayın 2.günü ne oldu senin koşturmalarına diye kendimi sorgulamama engel olamıyorum. Hop her şey en başa dönüyor.
Çocuklar ayrı koşturuyor bizler ayrı koşturuyoruz. Biz onların gelecekleri için uğraşıyoruz, onlar ise gelecekte ne halt olacağı belli olmayan ülkemde iyi yerlere gelmek için koşturuyor.
Bu kadar emek, bu kadar yıpranma, bu kadar stres insanlarda depresyon yaratıyor. Sağlıklı bireyler olmamızı engelliyor. Ve her gün her karesi tekrarlanan rutin hayat çoğumuzu zamanla mutsuzluğa sürüklüyor. Bunu biliyoruz ama maalesef engel olamıyoruz.
Sebebi sorumluluklarımız...
Bizler kadar evdeki çocukların bile sorumlulukları var. Şimdi bir şey anlamıyorlar ama büyüdükçe bu koşturma onları da yoracak. Dışarı çıkıyorsunuz gülümseyerek "günaydın" diyebileceğiniz kimse yok. Çünkü insanlar güne gerçekten aydınlık başlamıyor. Evden çıkarken izlenen haberler, yoldaki trafik, yol kenarında dilenen çocuklar hepsi bir insanı mutsuz etmeye yetiyor. Tutunacak bir dal arıyorsunuz "sevdiklerim yanımda sağlıklıyım şükür" e bağlıyorsunuz kendinizi en büyük tesellimiz ŞÜKÜR oluyor.
Sebebi kaygılarımız...
Bazen alayım çocukları okuldan, bırakayım işi gücü bir dağ evine taşınayım diyorum. Eğitim sistemi hikaye en iyi eğitimi ben kendim veririm diye kuruyorum kafamda. İşledikleri kitapları da yakayım bir güzel hangi yayın evi vatan haini hangisi vatan sever diye derdim olmaz. Çocuklarım kafasına okulda ne işliyorlar, acaba bugün karşısına kötü insanlar çıktımı kim nasıl gözle baktı gibi kaygım olmaz. Her akşam eve sağ sağlim geldiklerinde ki kucaklaşmalarımız yerini umarsız ve daimi bir huzura bırakır belki...
Hayal tabi...
Bununda sebebi yorgunluklarımız...
Genelde insanların kendi kendini mutlu edebildiğine yürekten inananlardanım ama insan evladıyız işte bugün istediğim enerjiyi kendimde bulamadım buraya yazayım dedim :)
Okullar açıldığından beri ciddi bir koşturmam var. Kendim için değil ama çocuklarımın okul uğruna bu denli koşturmasından ara ara rahatsız oluyorum. Çünkü ciddi anlamda ülkemdeki eğitim sisteminden umudumu kesmiş durumdayım ve geleceği belli olmayan bir durum uğruna çocuklarımı yıpratmak istemiyorum. Düşüncem, inancım bu olsa da maalesef aykırılık yapıp yönümü değiştiremiyorum kuzu kuzu bize belirlenen yolda ilerlemek zorunda kalıyorum. Hatta hep birlikte kalıyoruz.
Aradığımız huzur düşünmeden yaşamaktadır BELKİ...
Olasılık, olma ihtimali gibi kelimelerin diğer adıdır BELKİ hiç sevmem aslında belirsiz olan şeyleri ama nedense bu sıra çok kullanıyorum.
Güzel bir gün olsun ;)
Sevgiler,
Etiketler:
belki,
günlük yaşam,
huzur
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Ben mi anlattım siz mi anlattınız belli değil
YanıtlaSilO kadar ki aynı, o kadar ki içimden geçen cümleler bu yaşananlar.
Umuda hala sımsıkı sarılıp kendimizi mutlu etmek için bitmek tükenmek bilmeyen bir çaba sarf ettiğimiz bu günlerin sonu emeklere değer olsun.
Çook içten, çok tarafsız,çok güzel özetlemişsiniz bir anne kadının iç dünyasını
Sevgiler
bir de sınav dönemi gelince koşturacak çocuklar benim oğlum 3 sene SBS 3 sene de üniversite için sıvana girdi çaba gösterdi yazık tam çocukluğunun delikanlılığının baharında hem de bütün çocuklara yazık...
YanıtlaSilMetropolde bezen kayboluyoruz ama ara sıra şarj olacak şeyler yapmak gerek :)
YanıtlaSilşehir çalışmasan bile çok yoruyor insanı
YanıtlaSilO kadar hak veriyorum ki sana. Umarim hersey daha iyi olur gelecekte.
YanıtlaSilBir de bana neden yurtdisina küçük bir sehire yerlestiniz diye soranlara yazini okutmak isterdim.
YanıtlaSilNormal yaşamak nasıldı unuttum.
YanıtlaSilTürkiye'deinsanlar hep zaman fakiri.. Neden böyle bilmiyorum, burda yavaş yaşam çok değerli, insanlar hep önce kendilerini düşünüyor, pazar günü mesela açık market, öğleden sonra ekmek bile bulamazsın çünkü herkes pazar gününü dinlenmeye, doğaya, kendine ayırır, fırıncı bile.. Öyle olunca sanırım insanın kafası dinleniyor, pts koşturmadan sakince başlıyorsun ve acele işe şeytan karışıp seni daha da yavaşlatmıyor.. Ha tabii bir de trafikte saatler geçmiyor onun da çok etkisi var :/ Kolaylıklar dilerim..
YanıtlaSilBazen tüm bunlar büyük şehirde yaşamanın getirdikleri diyorum..Demeden edemiyorum..
YanıtlaSilÇok güzel bir yazıydı. Aynı duygular, aynı düşünceler birçoğumuzda var ama çözüm yok maalesef.
YanıtlaSil