31 May 2016

Ebeveyn Kitapları 1

Snapchatten bir arkadaş tavsiye edebileceğim ebeveyn kitaplarını sormuştu. Hepsini buraya yazmam çok zor ama en beğendiklerimi eklemek istiyorum. Bu biraz göreceli bir durum benim sevdiğimi siz sevmeyebilirsiniz. Kitaptan ne beklediğiniz de önemli. Tabii ki sihirli bir değnek dokunup 2 yaş krizinizi çözmüyor :) Ya da okuduklarımız her çocuk üzerinde uygulanmıyor. "Kitaplarla çocuk büyütülmez" buna da katılıyorum. Ama böyle diyerek pedagogların, uzmanların yazdığı gerçekleri de göz ardı edip okumamazlık etmiyorum. Sizde etmeyin.   Prof.Dr. Bengi Semerci' nin cinsellikle ilgili bu kitabını sanırım 3 kere okumuşumdur. Bloğuma da daha önce yazmıştım. (TIK TIK) Hala takıldığım noktalarda altını çizdiğim yerleri açar okurum. Bebeklikten, ergenliğe kadar çocukların sorabileceği tüm sorulara hazırlıklı olmanızı sağlayan bir kitap. Nasıl bir konuşma yapabileceğinizi anlatan konuşma metinleri de mevcut. Kopya çekerek eşim bile Yağız'la oturup bu konuyu konuşmuştu. Cinselliği artık tabu olmaktan çıkarıp çocuklarımızla rahatça konuşabilmeliyiz. İnternetten veya arkadaşlarından öğreneceğine tüm sorularının cevabını anne babasından öğrenmesi benim için en doğrusu. Çocukla...
devamı »

26 May 2016

Kitap OkuMAyan Anne/Baba Yanlış Rolde

Okumayan Anne Babanın Okumayan Çocuğu Olur Yukarı da ki bu sözün ne kadar doğru olduğunu az çok hepimiz biliyoruz. Herkes deniz diyor, yüzmeyi öğreten yok. Herkes balık diyor, tutmayı   gösteren yok… Taş devri, bakır devri,tunç devrinden… geçen insanlığımız; cilalı imaj devrinde ve görselliğin egemenliğinde boğuluyor; tüketim çılgınlığının nesnesi olarak can çekişiyor. Madde insanın  yeni putu…Görüntü(imaj)  tek belirleyen…Jean Baudrıllard’ın  anlatımıyla bir algısal yanılsama (similasyon) altındayız…    Medyatik uygarlık günümüz toplumlarını  ‘ışık hızında yayılan sembol dünyasında’ yaşatıyor.  Televizyon, büyülü yeni bir din gibi… Postmain’a göre televizyon, hoşumuza giden konularla bizi oyalayarak önemli konuları dikkatimizden kaçıran görsel bir şiddet uyguluyor… BEN NEYİ OKUYAYIM? ÇOCUĞUMA HANGİ KİTAPLARI  ALAYIM? En önemli sorunsa, biz ve çocuklarımız neler okumalı? Unutmamak gerekir  ki günümüzde  okuma araştırması yeni bir bilim dalıdır. Kitap okumanın bilimi ve anayasası “Her okuyucuya göre bir kitap, her kitaba göre bir okuyucu vardır.” diyor. (Kitap anayasası  madde 1,2) Uzmanlar,...
devamı »

24 May 2016

Kendi Kendine Oynayamayan Çocuklar

10 yıldır anneyim ilk çocukta başarılı olup 2.çocukta uyku dan sonra darbe yediğim konu da budur. Bunun öğretilebilen bir davranış olduğuna inanıyordum taa ki Ela ile tanışana kadar. Şöyle 3-4 yıl öncesine Ela sız dönemlere gidiyorum. Tek çocuğum var maşallah yatırıyorum odasında kendi uyuyor, dakikalarca odasında yalnız kalıp oynayabiliyor, oyuncak toplama vakti diyorsun topluyor, salona oyuncak taşımıyor. Ne hoş değil mi? 7 yaştan sonra her şey tepetaklak olsa da Yağız ile ilk 6 yılımız süperdi. İşin komik tarafı bunları ben öğrettim ben yetiştirdim sanıyordum. Büyük gururluydum anlayacağınız :) Neyse işin o tarafı ayrı bir konu 6 yaşa kadar kendi kendine oynuyormuydu? Evet oynuyordu. Benim çocuğum yalnız başına oynamıyor diyenlere o zamanlar; "arada yalnız bırak çok ağlamadığı sürece sorun yok tek kalmaya alışsın veya oyun kur nasıl oynanacağını öğret ve işim var diyerek çocuktan izin iste kaybol" derdim. O dönem de konuştuğum bir pedagog da bunun doğru olduğunu söylemişti. Ama işte gel gelelim kazın ayağı Ela da değişti. Hatırlıyorum daha Ela 3 aylıktı zorla uyurdu tam daldığın da ben parmak ucunda mutfağa kaçmaya çalışırken gözü kapalı basardı çığlığı. Bu denemelerim...
devamı »

23 May 2016

Yetişe(meye)n Anne

Ya da başlıkta şöyle bir düzeltme yapalım; "her şeye yetiştiğini sana anne" İşte kendimi bazen böyle sanıyorum. Yetiştim her şeye işte derken arkama bir bakıyorum değişen hiç bir şey olmamış ya da kendi sorgulamam yetmiyormuş gibi bir komşum ya her hangi bir arkadaşım çıkıyor "ee bu olmuş mu" diyor ben hopppp "ya aslında ben hiç bir şeye yetişemiyorum" psikolojisine dönüyorum. Tamam o an asla bunu belli etmiyorum ama insan evladıyım sonuçta illa motivasyonum düşüyor. Annem bana çok sık "amann sen hepsini halledersin" yorumunu yapar. Ama bunu bilinçli gaz vermek için yapmaz anlarım. Evliyken ya da bekarken ya da anneyken kimseye eyvallah etmeyip kendi işimi hallettiğim için bunu der bilirim.(evlendikten sonra sırtımı eşime dayadım o da ayrı bir konu) Yapamadığım da ya da yetiştiremediğim de de bayağı şaşırır. Eşim de de bu böyle hasta olsam yatmam ayakta atlatırım kötü olayım çok şaşırır. Hasta olmaya hakkım yokmuş gibi. Evin içinde mutsuz olmaya hakkım yokmuş gibi ben aşıladım çocuklara ben sinirliysem bir garip oluyorlar. (daha çok damarıma basıyorlar o ayrı:) ) Ben seviyorum bu davranışları şikayetim yok. Ama bazı anlar sözel falan değil fiziken destek arıyorum....
devamı »

17 May 2016

Çocuklarınız için doğal bir gelecek: KÖY

Yemyeşil bir doğada hayatı keşfederek büyümek çocuklarınızın en doğal hakkı. Yapılan araştırmalara göre doğa ile iç içe büyüyen çocuklar, apartmanların içine sıkışarak yaşayan çocuklara göre pek çok avantaja sahip oluyor. Philadelphia Çocuk Hastanesi, Gastroenteroloji ve Beslenme Bölümü doktorlarından Dr. Burdette ve Dr. Whitaker,  açık havada zaman geçiren çocukların fiziksel ve zihinsel olarak daha gelişkin olduklarının altını çiziyor. Yale Üniversitesi Doğa Bilimi Profesörlerinden Dr. Kellet ise, açık havada, doğada düzenli olarak zaman geçiren çocukların stressiz ve dikkat süreleri daha uzun çocuklar olduğunu dile getiriyor. Doğa ile iç içe yaşayan çocuklar için keşfetmek, günlük hayatın bir parçası haline geliyor. Gözlemleme yetileri artan çocuklar araştırmacı, sorgulayan bir karaktere sahip oluyor. Açık havada zaman geçiren çocuklar üzerine yapılan araştırmalar sonucunda, doğal çevrede düzenli olarak zaman geçiren çocukların daha üretken, stressiz ve dikkat sürelerinin daha uzun olduğunu net bir şekilde ortaya çıkıyor. Pek çok araştırma, açık havada alınan gün ışığının D vitamini sentezi sağlayan etkisiyle, öğrenmeyi ve üretimi etkilediğini, bağışıklık sistemi...
devamı »

Hoşgeldin Kreş Seçimi

Yağız'da yaşadığım bu süreci resmen unutuşum. Tabii Yağız döneminde bu kadar anaokulu seçeneği de yoktu. Karar vermekte çok zor değildi. Ama şimdi resmen kaos ortamı olmuş durumda. İnanılmaz rakamlar dolaşıyor şoklardayım. Çok küçük olduğu için devlete de vermem mümkün değil mecburen bütçeye uygun özel anaokulu aramaya devam edeceğim. Tabii ben böyle aranırken erken kayıt dönemini de kaçırmış oldum. Gerçi erken dönem kayıtta da %50 indirim yapmadıkları için çok üzülemeyeceğim :) Neyse gelelim kriterlere 3 yaş küçük bir yaş grubu olduğu için daha bir ön elemeden geçiriyorum. Ne istiyoruz? * Güvenilir, ilgili bir kurum olsun. * Yemekler dışarıdan gelmesin okul içinde yapılıyor olsun. * Öğretmeni ve okul müdürü ile kolay iletişim sağlayabileyim. * Öğrenci bilgilendirmesi günlük olsun. * Çat kapı gitmemden, çocuğumu gözetlemek istememden yönetim rahatsız olmasın. * Sosyal imkanları olsun ( ee o kadar para veriyoruz) not: okul içinde havuz olmasa da olur :) * Okul müdürü bana müşteri gibi davranıp ticarethane yuvası gibi hissetmeme sebep olmasın. * Anlaştığımız tutar sonrasın da yıl ortasından kalkıp bizden para istemesinler. * Evimize yakın olsun (tabii de ben Bursa'nın...
devamı »

12 May 2016

Yaz Meyvelerinin Mucizeleri

Yaz mevsiminin yaklaşmasıyla birlikte, yaz meyveleri de birer birer tezgâhlardaki yerini almaya başladı. Mevsiminde tüketilen meyvelerin vücudumuza birçok fayda sağladığı ve bilinçli tüketildiğinde kilo kontrolüne de katkı sağladığı biliniyor. Beslenme ve Diyet Uzmanı Nil Şahin Gürhan,  tatlı ihtiyacının asil elemanlarının meyveler olduğuna dikkat çekerek, en çok tüketilen yaz meyvelerinin faydalarını ve kalorilerini açıkladı. Dut:  100 gramında 8.1 oranında karbonhidrat, 1.3 gram protein, 1.5 gram lif içeren dutun içerisinde 260 mg oranında potasyum bulunur ve yaklaşık 44 kaloridir. Protein içeriği diğer meyvelere kıyasla daha fazla olan dut yaz meyvelerini vazgeçilmezlerindendir. Kırmızı ve kara dutun ağız içerisindeki yaralara fayda sağladığı bilinmektedir. Lifli bir meyve olması sayesinde sindirim sistemi rahatsızlıklarına iyi gelir. Aynı zamanda dutun yapısında bulunan bulunan flavonoidler kalp sağlığının korunmasında da fayda sağlar. İncir: 100 gramında 19.8 gram karbonhidrat, 0.75 gram protein, 2.9 gram lif içeren incirin 100 gramı yaklaşık 75 kaloridir. Enerji yoğunluğu diğer meyveler göre daha yüksektir. Lifli yapısı sayesinde sindirim sistemi problemi...
devamı »

11 May 2016

Çocuğu Kim Yıkamalı?

Bana bu sıra "çocukları kim yıkıyor"sorusu sıkça sorulur oldu. Öz babaların çocuklarını taciz ettiği haberlerini okuduğumuz bugünler de insanlar kendi çocuk yetiştirmelerini sorguluyor hatta babalarına çocuk yıkatmaya çekinir oldu. Biz çocukları doğduktan 2 yaşına kadar eşimle birlikte yıkadık. Ve kim yıkarsa yıkasın duşa çocukla birlikte çıplak girmedik.( bebekken de böyleydi) ve çocukla birlikte asla duş almadık. Şuan Yağız 10 yaşında ve 7 yaşından beri kendi yıkanıyor. Ela ise 3 yaşında sadece ben yıkıyorum. Anneanne bakıyor ama onun bile kendisini yıkamasına izin vermiyor. Altı bezliyken de sadece babasının, benim ve annemin bez değiştirmesine izin verirdi zor da kaldığında dede bezini çıkarmak istese asla elletmezdi bunu biz aşılamadık tabii ki ama çocuk hangi uygulamaya alışıyorsa öyle gidiyor. Hamileyken araştırdığım bir konuydu bu; Çocukları kim yıkamalı? Ne şekilde yıkanırken müdahale edilmeli? Okuduklarım arasında kızları anne, erkekleri de babaları yıkaması yazıyordu. Yağız'ı 3-4 yaşına kadar ben yıkadım kendi yıkanmayı öğrensin diye de onu hep teşvik ettim sonra görevi babası devraldı oda aynen devam etti evet şimdi kendi yıkanıyor ama bir şey lazım olduğunda...
devamı »

6 May 2016

Yeni Doğan Bebekler Öpülmemeli!

sıkıyorsa öp bakışı :)) Yeni doğum yapan annelerin en büyük derdi; ziyarete gelen eş, dost, akrabaların sevgi göstergesi olan öpme çabalarını engellemektir. Bunu bende 2 çocukta yaşadım. Millet olarak şunu artık öğrenmemiz gerekir ki bebekler öpülmez KOKLANIR. Hatta yeni doğan bebeği ziyarete gidiyorsanız koklayacak bile olsanız kucağınıza almayın. Özellikle yaz hariç bir dönem de bu kadar etrafta salgın kol gezerken hafif vücut kırgınlığınız bile olsa ziyaretinizi erteleyin. Emin olun yeni anne sizi anlayışla karşılayacaktır hatta bu ince düşünceniz için size fazlasıyla saygı duyacaktır. Hatırlıyorum hastaneye ziyarete gelen bir misafirimiz daha bir kaç saatlik bebeğimi kucağına alıp şapur şapur öptü ve ben narkozun etkisiyle tepki bile veremedim. Buna gerçekten gerek yok. Evet millet olarak bebekleri çok seviyoruz ve sevgi göstergemiz genelde sıkı sıkı sarılmak ve öpmek. Ama bunu yeni doğana yapmayın. Yeni doğum yapan anneleri anlayın kırmamak için kucağınıza veremem ya da dokunmayın, öpmeyin bebeğimi diyemiyorlar deseler anında "görmemişin çocuğu olmuş, ukala işte" gibi yakıştırmalara maruz kalırlar. Bu yüzden siz bebeğe mikrop bulaştırma riskini almayın lohusa...
devamı »

5 May 2016

Evde ki Ceza Yöntemleri

Daha önce bu konu ile ilgili yazmışım.(TIK TIK)  Fakat Yağız a artık bu yöntemler işlemiyor. Örnek vermek gerekirse artık ceza olarak elinden tableti almak, ya da en sevdiği bir şeyi bir müddet yasaklamak onu daha da öfkelendiriyor. Ve aynı şeyleri bu sefer inadına yapıyor. Uzlaşma sağlayabileceğimiz bazı noktaları araştırıp not ettim ve evde uyguladım. Bize uymayanları eledim, uyan maddeleri kendimce geliştirmeye çalışarak yola devam ettim. Hala ediyorum. * Şuan tableti yasak. Ama bu ceza anlamında yasak değil. Birlikte karar aldık. Okullar kapanana kadar ortadan kaldırdık. Okullar kapanınca günde 2 saat olarak şimdilik anlaşmamız mevcut. Tableti verirken yazılı onayını alacağım bu ilk taktiğimiz. Böylece verdiği sözleri unutması zor olur. Yazılı sözlerin hepsini saklıyorum ;) * Suçlayıcı kelimelerin çoğunu rafa kaldırdım. "Bu çöpleri salonun orta yerine sen mi attın" yerine ikisene de hitaben (ayırmadan) suçlu aramadan; "sinirli olduğumu çöplerin yerinin burası olmadığını şimdi kalkıp bana yardım etmeleri gerektiğini"söylüyorum. Böylece kimse ben yapmadım o yaptı cümlesini kuramıyor hatta ara ara birbirlerini uyardıklarına da şahit oldum. Bir taşla iki kuş ;) *...
devamı »

3 May 2016

Tüm Unutkan Anneler’in Anneler Günü kutlu olsun!

Anneler Günü geldi çattı… “Hep daha iyisi” diyerek bebeklerin ve annelerin isteklerine her zaman en iyi şekilde cevap veren, Türkiye’nin yeni bebek bezi ve ıslak havlu markası Sleepy, Unutkan Anneler’e teşekkür ederek onları unutmadığını gösterdi. Bir zamanlar uyku kelimesini en sıcak kelime olarak tanımlayan, %50 indirimleri ve yeni sezon çantaları kaçırmayan, en son çıkan filmlere en önce giden, yemek keyfinden asla ödün vermeyen, küçük bir temizlikten sonra bile en az 3 saat dinlenen ve fönsüz dışarı adımını atmayan ama bir gün, dünyalarını değiştiren o büyük mutluluk ile birlikte dünyaları unutan tüm Unutkan Anneler’in Anneler Günü’nü büyük bir coşku ile kutladı. Kendilerini çocuklarına adaya Unutkan Anneler’i unutmayan Sleepy, Anneler Günü için özel olarak hazırladığı ajandası ile de tüm annelerin kalbini çalmayı başardı. #unutkananneler hashtag’ini kullanarak Instagram ve Twitter sayfalarında paylaşımda bulunan ve Mayıs Ayı boyunca market.sleepy.com.tr adresinden alışveriş yapan herkese dağıtılacak bu ajanda ile tüm bir yıl mutluluk ve bol bol gülümsemeyle geçecek. http://www.unutkananneler.com/ Sleepy, en sevdikleri pastanın son dilimini her zaman çocuklarına ayıran...
devamı »

2 May 2016

Çocukların Her İstedikleri Alınır mı?

Kabul etmem gerekir ki karı koca olarak çocuk yetiştirme de en zayıf olduğumuz noktalardan biri bu konu. Belki çalışıyor olmamızın vicdanı belki de sırf yüzleri gülsün diye doğruluğuna inanmadan yaptığımız bir eylem. Yağız'da Ela'da öyle kendini yerden yere atarak bir şey isteyen çocuklar değil. Hele Yağız oyuncakçı da göz gezdirir sadece minik bir araba alıp çıkardı. Okulla birlikte beybled gibi takıntıları oldu ama çok kısa sürdü. Bugün 10 yaşında ve oyuncakla falan işi yok. Onu en büyük derdi kıyafet :) Tabii oyuncak sevmiyor ve o dönemi geri de bırakmış olsa da evde en çok istekleri bitmeyen kişi Yağız. Daha geçen ay futbol ayakkabısı diye önümden arkamdan ağladı. Bir de aklına düştümü hemen olması için elinden geleni yapar. Sürekli gözünün içine bakar, tamam annecim cümlesini çok kullanır, hep kulağıma hatırlatma geçer ve sürekli babasının tabletinden google görsellerden fotoğraf toplayıp "aa bak süper ayakkabı değil mi" gibi bilinç altımıza günlerce işler. İşe giderken, gün ortası telefonla, iş dönüşü, sofra hazırlanırken, yatarken, oynarken hep hatırlatma geçer bir an olsun aklımızdan çıkmasına izin vermez. Hal böyle olunca biz bir vicdan azabı yapıyoruz. Ya ben...
devamı »
Bumerang - Yazarkafe