Çocuk büyütürken hepimiz düşünürüz ve dile getiririz.
"biz eskiden böyle değildik"
"annelerimiz bizi böyle büyütmedi"
"şimdiki nesil çok zor"
Ve bunun gibi bir sürü cümle kurarız. Kendime de çoğu zaman sorarım; "eskiye göre neden zorlaştı çocuk büyütmek?" Özgür Bolat' ın bu konuda okuduğum bir yazısı çok hoşuma gitti ve sizlerle paylaşmak istedim. Yazılanlara katılmamak mümkün değil.
İnsanlar yaklaşık 100.000 yıl avcılık ve toplayıcılık, 12.000 yıl ise tarım çağında yaşadı. Son 100 yıldır da bilgi ve yaratıcılık çağında yaşıyor.
Yani, insanlık tarihinin %90' u avcılık ve toplayıcılıkla geçti. Doğal olarak da bu yaşam tarzına uyum sağlayan insan, bilgi çağında birçok sorun yaşıyor. Çevre ile insan doğası örtüşmüyor. Bu da birçok çocuk yetiştirme sorununu ortaya çıkarıyor.
Nasıl mı?
UYKU ; Geçmişte
gece korkmaları yoktu. Çocuk, anneyle beraber uyuyordu. Çocuk her iki-üç saatte
bir beslendiği için, insanoğlunun uyku döngüsü (derin ve hafif uyku) buna göre
ayarlandı.
Çocuk ve anne, nefes aracılığıyla senkronize olduğu için,
çocuğun beslenme saati gelmeye yakın, anne de doğal olarak hafif uykuya
geçiyordu. Uyanıp, çocuğunu emzirip tekrar yatıyordu. Uygarlık geldi,
senkronizasyon bozuldu. Anneler yorulmaya başladı.
OYUN; Oyun
sorunu yoktu. Çünkü kabilenin çocukları beraber oynuyordu. Uygarlık geldi.
Çocuklar binalara sıkıştı. Arkadaş bulamaz oldu. Yapay bir sistem olan
oyuncaklar ortaya çıktı.
Çocuklar
aileleriyle daha çok oynamak zorunda kaldı. Aileler yorulmaya başladı. Halbuki
çocuk etrafında başka çocuk bulsa, sorun olmayacaktı.
Çocuklar
okulda başka çocuklar buldu ama bu sefer de beraber oyun oynama hakkı
verilmedi. Böylelikle çocuk da bilgisayara yöneldi.
EMZİRME; Eskiden
emzirme sorunu yoktu. Çünkü çocuk her zaman anneyle beraberdi. Hatta bu yüzden
antropologlar, insan türüne ‘taşıyan tür’, diğer türlere ise ‘yuva kuran’ veya
‘yuvasız tür’ der. (Bu arada ağlama, sadece ‘taşıyan türlerde’ var.)
Emzirme
bazen 2 ile 4 yıl arası sürüyordu. Uygarlık geldi. Emzirme sorunu ortaya çıktı.
Anne çocuğu ile daha az zaman geçirir oldu. Yapay bir sistem olan emzik ve
farklı besleme yöntemleri ortaya çıktı.
Gelişmiş
toplumlar, çalışan kadını korudu ve ona çocuk hakları verdi ama gelişmeyen
toplumlar kadını çocuğundan daha da uzaklaştırdı.
YEMEK YEMEME
Çocuğun
2.5 yaşında keşfetme isteği tavan yapar, hareketlenir ve her şeyin tadına
bakmak ister. Doğa da geçmişte çocuk zehirli mantarları yemesin diye, yemek
yeme dürtüsünü bu sürede azalttı.
Ama
uygarlık gelince, bu mekanizma karşımıza ‘iki yaş sendromu’ (Terrible Two)
olarak çıktı. Geçmişte çocuğu koruyan bu mekanizma, çocuğa zarar vermeye
başladı. Çocuğa yemek yedirmek zorlaştı.
SOSYALLEŞME; Eski
kabilelerde herkes birbirini tanıyordu. Kabilenin değerleri aynıydı. Uygarlık
geldi. Ailenin çocuğu için arkadaş seçme kaygısı başladı. Çünkü uygarlık farklı
sınıflar ve değerler doğurdu.
Erkekler
babalarıyla ava gidiyor, kızlar ise anneleriyle toplamaya çıkıyordu. Aile
birlikte çokça zaman geçiriyordu. Annelerin ve babaların, çocuk ile bağlanması
doğal bir süreçti. Uygarlık geldi. Anne ve baba çocukla daha az zaman geçirir
oldu. Çocukta yalnızlık duygusu başladı.
Eskiden
insanlar sosyalleşirdi. Birlikte zaman geçirirdi. Uygarlık geldi. Sosyalleşme
azaldı. Yapay sosyalleşme aracı, televizyon ortaya çıktı. Tüm yapay sistemler
gibi bu da mutsuzluğu tetikledi.
GELİŞİM; Çocuk
annesinin ve babasının yanında, hayatta kalma becerisi kazanırdı. Öz güvenli
olurdu. Uygarlık geldi, okullar kuruldu. Okullarda beceri kazandırma durdu,
bilgi kazandırma başladı.
Çocuklar
gelişim ihtiyacını karşılayamadı. Oyunlara yöneldi. Sürekli seviye atlayarak
sahte gelişim sistemleri oluşturdu.
ÇOCUK SAYISI
Eskiden
aileler daha çok çocuk doğuyordu. Çocuktan tek beklenti yaşaması ve aileyle
çalışmasıydı. Uygarlık geldi.
Aileler
bir ya da iki çocuk doğurmaya başladı. Çocuktan beklenti arttı. Beklenti de
çocuğu şekillendirme ihtiyacı doğurdu. Aile, ‘’Çocuğu öyle şekillendireyim ki
başarılı olsun’’ demeye başladı. Şekillendirme ihtiyacı ile mutsuz çocuklar
büyümeye başladı. Sadece şekillendirme ihtiyacının üstesinden gelen aileler,
mutlu çocuklar yetiştirebildi.
DOĞAL BÜYÜME
İnsanın
doğal büyüme hızı arttı. Eskiden bir kabilede 1000 kişi varsa, bir sene sonra
1003 kişi oluyordu. Uygarlık geldi. Nüfus artışı giderek yükseldi. 1000 kişi
varsa, bir sene sonra 1011-1020 olmaya başladı.
Besin
ve yerleşim sorunu ortaya çıktı. Besin görünümlü yapay yiyecekler ortaya çıktı.
İnsanlar doğadan uzaklaştı. Sağlık sorunları başladı.
MİKRO SİSTEMLER
Kısacası,
insan doğası ile çevre savaşmaya başladı. İnsan, uyum sağlamadığı bir ortamda
yaşamaya ve kendisiyle çatışmaya başladı.
Doğadan,
doğal yapıdan ve kendi doğasından uzaklaştı.
Böylelikle
çocuk yetiştirmek daha da zorlaştı.
İnsan
elbette geçmişe dönemez. Geçmişe dönelim, de demiyorum. Ama insan doğasını
anlamak iki açıdan önemli. Birincisi, insan doğasını anlamadan çocuktaki
sorunları çözemeyiz. Anlamak, empati getirir.
İkincisi
de uygarlık sınırları içerisinde, insanı anlayan sosyal politikalarla, insan
doğasına uygun mikro sistemler ve alanlar oluşturmazsak, sağlıklı nesiller
yetiştirmek daha da zorlaşacak.
Alıntıdır.
Gerçekten çok güzel bir yazılmış Gülşah hanım iyi ki paylaşıp haberdar ettiniz..doğada aykırı yöne doğru yüzükle küçücük sorunlar bile hayatımızı yönlendiren çözümler arayışına görmemize sebep oldu örneğin bir çocuğun yemek yememe sorunu tüm aileyi etkiler oldu insan veya bir anne zamanının büyük bir parçasını buna ayırarak enerji ve eforunu buna harcar oldu daha yorgun oldu çareler içinde çaresiz kaldı neden..doğasına aykırı tavsiyeler yüzünden...of,içlendim ben anneler evde olsa çalışmasa ne güzel olurdu ..Ah kapitalizm deyip noktaliyorum :)
YanıtlaSilbu yazıyı daha önce okumuştum ve çok beğenmiştim. bazen arkadaşlarla sohbet ettiğimizde bende derim doğaya aykırı iş yapıyoruz diye.
YanıtlaSilbirde 80 li yıllarda doğmuş nesil arada kalmış nesil diyorum ben. en azından kendim için. hem yeniyi hem eskiyi gördüğü için ben böyle yapmıycam ben daha bilinçli bir anne olucam ve mükemmellik kaygısıyla hayatı biraz zorlaştırdık kendimize. bence bu zamanın en büyük zorluğu sokaklarda çocuk olmaması, çocuğumuz sosyalleşsin arkadaş grubu olsun diye tonla para verip oyun gruplarına gönderiyoruz. dünyanın en saçma şeyi. neden? çünkü artık sokaklar ve insanlara güven olmuyor. yapacak birşey yok maalesef.keşke olsaydı...
ÇOK GÜZEL BİR YAZI OLMUŞ.SİZİNDE YAZANIN DA ELLERİNE SAĞLIK.FACEBOOK SAYFAMDA BUNU PAYLAŞACAĞIM İNŞALLAH.
YanıtlaSilÇok güzel bir yazı. Emeğinize sağlık.
YanıtlaSilYazıyı okumadım suan ama kendi yorumum bence cocuk yetistirmek toplumun teknolojiyi yanlış kullanmasindan ve cok fazla elalem ne der mantığı icinde oldugundan zor.
YanıtlaSilİyi ki paylaşmışsın Gülşahcım gerçekten çok güzelmiş. Şu uygarlık illeti cidden sadece çocuk değil her konuda başa dert oldu.
YanıtlaSilKesinlikle çok beğendim.. Kafamı sallaya sallaya,onaylayarak okudum..
YanıtlaSil