27 Eyl 2017

Kendine İyi Davran

Olumlu düşünme

Okulların açıldığı dönemde bende bir yavaşlama oluyor. Sanırım en çok da yaşadığım hayatı okulların ilk açıldığı zamanlarda sorguluyorum. Koşturmanın birden artması, çocukların nazı kaprisi, havaların birden soğuması benim adapte olma sürecimi resmen zorluyor.

Panik yok en kısa zamanda normal ayarlarıma dönerim lakin süreç zorlu geçiyor. Yetmeme hissi normalde yaşayan biri değilim ama bu dönemde onu da yaşıyorum ve koşturmama mum dikmiş oluyorum.

Yavaşlama ile ilgili makaleler okuyor, kişisel gelişim kitaplarına bu dönem de daha bir ilgi duyuyorum. Tabii ben bunlarla ilgilenirken Ela okulunda 2.senesi olmasına rağmen elinden gelen her türlü zorluğu çıkarıyor. Yağız sabahçı olmanın etkisini zerre yaşamıyor ama ben az uyumanın fazlasıyla etkisinde kalıyorum.

Sorunları ben çıkarıyor, ben yoruluyor, ben stres yaşıyor sonra da kendi ayarlarımı ben yapıyorum. Ne mutlu değil mi?

HAYIR maalesef isyan bayrağını henüz çekmemiş olsamda kendim için bir halt yapıp kendimi bir türlü iyi edemediğim bir dönemdeyim. Geçenlerde arkadaşlarımla konuşuyor dert yanıyorum "bu sıra bana iyi gelen hiç bir şeyi yapamıyorum" dediğim anda hepsi beni boğacaktı. Biri tuvalete bile gidemediğinden, diğeri evi asla toplayamadığından, öteki evde sürekli koşturmaktan iş yerine her gün geç kaldığından dert yanmaya başlayınca susup bir köşeye oturdum.

Cidden neden bu kadar koşturuyoruz arkadaş???

Hayır her şeye yetişecek gibi koşturduğumuzda da zaten hep bir şeyler eksik kalıyor. Bu kadar strese değer mi? Değmez ama kendimizi kontrol edememe gibi sorunlarımız var. Ağlayan çocuğa sabırla yaklaşamama, evin sorumluluğunu sadece kendi üzerine alma gibi bir sürü geçerli bahanemiz var. Kocaya çamur atamayacağım oda en az benim kadar koşturuyor :)

Lakin günler ilerliyor, yaş geçiyor, en parlak dönemlerimiz stres, koşturma, telaş içinde uçup gidiyor ve biz arkasından sadece el sallıyoruz. Durup düşündüğüm her an oturup sessizce kendimi seviyorum bu koşturma arasında iyi dayanıyorsun diye kendi kendimi okşuyorum. Öz şefkat denilen şeyi kendime uyguluyorum. Kendimi olduğu gibi kabul edip, elimi kalbimin üzerine koyarak kendimle konuşuyorum. Hayır kafayı yemedim sadece kendime iyi davranmaya çalışıyorum.

Öz eleştiriden uzak durup kendimi öz şefkate yönlendirmeye çalışıyorum. Öz eleştiri; sürekli kendini başkalarıyla kıyaslamak, sürekli kendini yargılamak, kendini değersiz görmek, başarısızlık hissini iliklerine kadar yaşamak yani kişinin kendisine olan olumsuz bakış açısıdır.

Öz şefkat ya da öz anlayış ise; "Özünde bireyin kendisine karşı merhametli, destekleyici, şefkatli ve anlayışlı olmasını anlatan bir kavramdır. Öz-anlayış, kişinin kendi acılarına karşı açık ve duyarlı, kendisine karşı nazik ve şefkatli olması, yaptığı hatalar karşısında affedici olurken, başarısızlık ve yetersizlikleri karşısında yargılayıcı olmaması; yaşanılan sıkıntı verici durumları tüm insanların yaşadığı tecrübeler olarak görmesi ve içinde bulunulan anı yargılamadan olduğu gibi kabullenebilmesidir."
Öz-anlayış sahibi insanlar;
-Başarısızlık ya da yetersizliklerini insan olmanın doğal bir sonucu olarak görürler.
-Hata ya da yanlış yaptıklarında kendilerine anlayışla yaklaşırlar.
-Yetersizlik ve zayıflıklarına karşı hoşgörülüdürler.
-Kendilerine karşı affedici ve destekleyici bir tutum içerisindedirler.
-Beğenmedikleri kişisel özelliklerine yönelik olarak kabullenicidirler.
-Başkalarına olduğu kadar kendilerine de merhametlidirler.
-Bir üzüntü ya da acı yaşadıklarında, dünyadaki pek çok insanın benzer duygular yaşadığını düşünür ve rahatlamaya çalışırlar.
-Zor zamanlarında ihtiyaç duydukları şefkati kendilerine gösterirler. kaynak

İşte bu yüzden kendime iyi davranmaya çalışıyorum. Aksi takdirde ülkemde ki eğitim sistemini düşündükçe, çocuklarımın geleceği için endişe ettikçe, şiddet haberlerini okudukça tüm bunların üzerine ev içindeki koşturmamı ekledikçe kafayı yiyecek gibi oluyorum. Madem yavaşlamayı beceremiyorum, madem bu şartlarda yaşamak zorundayım o zaman kendime iyi davranmayı öğrenmem gerekiyor. Size de tavsiye ederim çok bunaldığınızda derin nefes alıp kendinize en iyi yönlerinizi hatırlatın oldukça işe yarıyor ;)

Sevgiler,


devamı »

14 Eyl 2017

Milyonlarca Desen İçin Pixers


Sizde benim gibi arada sırada evin her zaman ki halinden sıkılıp, en kolay nasıl değişiklik yapabilirim diye düşünürken duvarlara el atanlardansanız gelin birlikte Pixers ile tanışalım.

Pixers de ne derseniz; duvarlarınız için milyonlarca desene ulaşabileceğiniz şahane bir platform derim. 😉 Çevre dostu teknolojileri kullanarak çevreye ve sağlığınıza önem veren bu platform da duvarlarınız için milyonlarca desen, sonsuz sayıda resim ve öneri bulabilirsiniz.

Boya badana işlerine kalkışmak yerine kendimi şimdilik Pixers desenlerine vurmuş durumdayım. Sadece duvar kağıdı olarak da düşünmemek gerek çünkü bütün desenleri isteğinize göre poster ya da çıkartma olarak size sunabiliyorlar. Harika!
Komple duvar kağıdımı olmalı yoksa bir kısmını poster olarak mı kullanmalı karar veremiyorum.



Fotoğraflarda ki gibi mutfak dolaplarınızı da dilediğiniz gibi kaplayabilirsiniz. Çünkü Pixerstick malzemesi, istediğiniz zaman ve istediğiniz yere kolayca yapıştırıp, değiştirebileceğiniz, dayanıklı, uzun ömürlü, yapışkan bir malzemedir.

Güvenilir ve hijyene verilen önem açısından da Pixers çıkartmalar çocuk odaları için rahatça tercih edilebilirsiniz. Silinebilir hatta yıkanabilen resimlerinin de olduğunu özellikle belirtmek isterim.


Seçenekleri gördükçe kafanız iyice karışacaktır. Ben favori desenlerimi özellikle paylaşıyorum. Milyonlarda desen arasında kaybolup gidebilir ve karar vermekte oldukça zorlanabilirsiniz.


 Bence yatak başının arkası için muhteşem bir duvar kağıdı olur.


Sınırsız seçenekler arasında kaybolacağınıza garanti verebilirim.

Ayrıca haber bültenine üye olarak ilk alışverişleriniz de %30 indirim kazanabilirsiniz.











devamı »

9 Eyl 2017

Anaokuluna Başlarken Bilinmesi Gerekenler


Bayram bitimi itibariyle çoğu kreş kapılarını açmaya başladı. Geçen yıl bu zamanlar nasıl heyecanlı olduğumu hala hatırlarım ve inanın şuan yazarken bile o duyguları yaşıyorum. Hep dediğim bir laf vardır; okul fikrine çocuklardan önce anneleri hazırlamak gerekli :)

Yağız kreşe başlarken çok ağlamış ve beni üzüntüden mahvetmişti. Ela da öyle olmadı. Evet hemen adapte olmadı günlerce, hatta haftalarca öğretmeninin elini bırakmadı. Fakat okula gitmeyeceğim veya beni burada bırakmayın gibi ağlamaları hiç olmadı. Uyku sorunlarını saymazsak koca bir yılda gayet güzel geçti.
Çarşamba günü itibariyle tekrar okula başladı. Bu defa 5 yaşa geçen Ela geçen yıl ağlamadığının acısını çıkartırcasına kendini yerlere ata ata ağladı. Okulda bizde şaşırdık kaldık.

Aslında şaşırmamak gerekli belli ki tatil boyunca eve, anneannesine ve bize alışan bir çocuğun tekrar okula dönmesi endişe yarattı. Sınıfı ve öğretmeni değişeceği için benim de korkularım vardı bunu ona da hissetmiş olabileceğimi düşünüyorum. Neyse ki yeni öğretmenimizin de desteği ile 2 günde bu sorunu aştık ve eskisi gibi okula mutlu gidiyor.

Şimdi sizler içinde 2 çocuk da yaşadığım anaokulu tecrübelerini sıralamak ve ilk yılında çocuklara nasıl yaklaşmak gerektiğini kendi fikrimce toparlamak istiyorum.

* Mümkünse ilk haftayı çocuk ve kendiniz için alışma evresi olarak kabul edin ve çalışıyorsanız yıllık izninizi o haftaya ayarlayarak endişeli olan çocuğunuzun yanında olun.

* İlk günler bence çocuk okulda tam gün bırakılmamalı. Yarım gün bırakmak okulu, öğretmeni tanıması ve ortama güvenmesi için çocuklara fırsat verilmesi gerektiğine canı gönülden inanıyorum. Hele ki ilk günler direk uykuya bırakmak okula alışma evresini daha da uzatabilir. Tabii şöyle de bir durum var; Ela'yı geçen yıl okulun ilk günü öğlen vakti alıp eve götürmek istedik Ela kendisi okulda uyumak istediğini söyledi böyle olunca evden çarşaflarını ve yanından ayırmadığını kokusunu alıp getirdik ve sorunsuz yattı uyudu. O ağlıyor ve bizde ısrarla onu okulda yatıya bıraksaydık eminim her şey ters teperdi.

* Eğer çocuğunuzu okula bırakırken kapının önünde bekliyorum diyerek söz verip kapı önünde beklemiyorsanız ve çocuğunuz bunu fark ederse yandınız size olan güveni bir anda kaybolacaktır. Eve gideceğinizi ve saat üzerinde göstereceğiniz saatte geri gelip onu alacağınızı belirtmeniz an doğrusu olacaktır.

* Kabul edelim ki biz anneler bu dönemde en az çocuklar kadar hassas, endişeli, korku dolu ve panik durumdayız. Fakat bu duygularımızı ne kadar saklarsak saklayalım çocukların hisleri çok kuvvetli ve sizin en ufak hareketinizden endişenizi anlamakta inanılmaz yetenekliler. Bu yüzden önce kendimizi okula bırakma fikrine alıştırmalıyız. Çalışıyorum mecbur veriyorum vicdan azaplarını bir kenara bırakıp çocuk için en iyisini yaptığınıza kendinizi mutlaka ikna edin. Ve diğer duygularınızdan önce ne kadar kararlı olduğunuzu gösterin. Unutmayın ki siz okula bırakırken kararlı değilseniz çocuğunuz da tüm gününü huzursuz geçirecektir.

* Eve geldiği gibi okulun nasıl alıştın mı? diye sorma hatasını asla yapmayın. Hatta çevrenizi de tembihleyin bu sorudan uzak dursunlar. Çünkü bu soru net cevap alabileceğiniz bir soru değil bunun yerine kendi gününüzü anlatın ve ona da soru sormadan anlatması için sohbet açın. Yapıları gereğimi bilmiyorum ama iki çocuğum da daha kapıda okulda ne yaptıklarını anlatarak eve giriyorlar. Ağızlarından laf almama gerek kalmıyor :)

* Çocuğunuzun okula giderken yanına en çok sevdiği oyuncağını almasına izin verin, Evden getirip elinde tuttuğu oyuncağı tüm ona kendini güvende hissetmesini sağlayacaktır. Yağız kokusunu Ela ise peluş mickey oyuncağını götürmüştü.

* Tüm bu süreçte öğretmen en büyük destekçiniz olsun. Çocuk ile öğretmen arasında bir uyumsuzluk var ise ve çocuğunuz öğretmenine alışamadıysa mutlaka başka çözüm yolları arayın. Çünkü okul değil önemli olan öğretmendir. Bu yüzden sürekli öğretmeni ile iletişim halinde olun. Gerekirse öğretmen değişikliği yapmaktan çekinmeyin. Çünkü emin olun öğretmenine alışamayan çocuk yıl boyunca okula da alışamayacaktır.

Benim sıralayacaklarım bu kadar :) bütün her şey bir yana sonsuza kadar ağlamayacaklarından emin olabilirsiniz ve ne olur asla kendinize haksızlık edip suçlamayın. Çünkü okul ile birlikte çocuğunuz;
Kendine daha çok güvenen,
Kolay arkadaşlık kuran,
Paylaşmayı öğrenen,
El becerileri gelişen,
İletişim becerilerini ilerleyen,
Toplum içinde ki kuralları öğrenen,
Bağımsız kendi kendine her işini halledebilen bir çocuk olacaktır.
Yani siz ona kötülük değil iyilik etmiş oluyorsunuz ;)

Not: Bu dönemde her sabah karın ağrıları olabilir öpücüklerle yapılan karın masajı çok iyi gelecektir mutlaka deneyin ;)

Sevgiler,





devamı »
Bumerang - Yazarkafe