29 Haz 2015

Çizgi Film Seçimleri

 Ela artık 27 aylık ve Yağız a göre çizgi filmlere ilgisi çok daha fazla. 18 aylık olana kadar doğru düzgün tv izlemedi 2 yaş itibariyle ise 1-2 saat sınır koyarak izlemesine izin vermeye başladım. Tabii öncesinde çizgi film araştırmaları yaptım. Madem kısıtlı saatlerde çizgi film izlemesine izin verecektim bu konu da fazla seçici olmam gerektiğine karar verdim.

  Özellikle Ela ile birlikte izleyerek ve Ela nın tepkilerini gözlemleyerek yola çıktım. Ve farkettim ki 9 sene once Yağız döneminde izlediklerimizden eser yok ve bir de cinsiyet ayrımını düşününce çizgi filmleri tek tek izlemek farz oldu.

  Benim de izleyip gönül rahatlığı ile Ela nın izlemesine izin verdiğim iki favori çizgi filmimiz var.

sofia çizgi film1. favori çizgi filmimiz;  doğum günü konseptlerine konu olan benim bile severek izlediğim Prenses Sofia. Kız anneleri eminim Prenses Sofia yı çok iyi biliyordur. Disney Channel’da hafta içi her gün saat 17:00’de yayınlanıyor. Kısaca bahsetmek gerekirse;

 Prenses Sofia, annesi kral ile evlendikten sonra sarayda yaşamaya başlayan, kraliyet ailesinin inceliklerini öğrenmeye çalışan 12 yaşında bir kız çocuğu. Bu çizgi filmi ilk izlediğim de gördüklerim; kardeşlik kavramı, hayvan sevgisi, yardımlaşma, takım çalışması, dürüstlük ve cesaret kavramlarının vurgulanmasıydı. Peri masallarında yaşayan prenses örneklerini çocuğuma çok da aşılamak istemem ama Prenses Sofia örnek davranış sergileme, güzel davranışların sonradan kazanıldığını vurgulama ve mütavazilik konusunda ki baskın mesajlarıyla benden geçer not aldı. Prenses Sofia izlerken Ela’nın en heyecanlandığı noktalar Sofia nın hayvanlarla konuşma sahneleri oldu. Birlikte kurabiye yaparken de Ela’nın  “anne bak bende Sofia gibi oldum” demesi benim için mesajı doğru aldığının göstergesidir.

prenses sofia

  2. favori çizgi filmimiz; Jake ve Var Olmayan Ülkenin Korsanları. Bu da Disney Channel’da hafta içi her gün saat 11:30’da yayınlanıyor.

Jake ve Var olmayan ülkenin korsanları

  Bu çizgi filmi ben ilk izlediğimde Korsan Jake ve arkadaşlarının eğlenceli bir şekilde oluşturdukları takım çalışmaları, dostluk görüntüleri hoşuma gitmişti fakat kız çocuğu olduğu için severmi diye tereddüt ettim. Tabii yanıldım çünkü Ela gözlemci papağan Skully ve müzik dolu bu çizgi filmi görünce ilgiyle izledi. Korsan Jake ve arkadaşları sayı sayma, şekiller, uzaklık ve lokasyonla ilgili tahmin yürütme konusunda gayet güzel mesajlar veriyorlar. Aynı zaman da Jake ve Var Olmayan Ülkenin Korsanları’nın çocukların yaratıcı zekası ve ahlaki gelişiminin de destek konusunda iyi olduğunu da belirtmemde fayda var.
disney channel

 Bu kadar incelemeden sonra ben Ela’yı 1 ya da 2 saat bu çizgi filmlerin başında yalnız bırakıp kendi işime bakabiliyorum.

  Sizler de pozitif mesajlar veren ve zengin hayal gücü sunan bu iki çizgi filmi ve daha fazlasını uydu üzerinden şifresiz ve tabii ki ücretsiz olarak Disney Channel kanalından çocuklarınızla birlikte izleyip eğlenceli vakit geçirebilirsiniz. Ayrıca Disney Channel in web sitesinden karakterlerin çıktılarını alıp bizim gibi boyama da yapabilirsiniz ;)

jake boyama

 Çizgi film seçimlerinde ön araştırma yapmak şart ;) 
 Prenses Sofia' nın dünyasını incelemek ve boyama görsellerinin çıktısını almak için TIK TIK
 Jake ve Var Olmayan Ülkenin Korsanları'nın dünyasını incelemek için TIK TIK

Sevgiler,


devamı »

25 Haz 2015

Vicdan Meselesi...


vicdan azabı

 Okullar tatil çocuklar evde kim mi bakıyor? Karışık :)

 Normal de Yağız okula Ela anneanneye gidiyordu. Deneme yaptık 2 çocuk annem de zor oldu. Yağız sıkıldı aklı oturduğumuz sitedeki arkadaşların da ve havuz da kaldı. Evde yalnız bırakacak kadar da cesaretim de yok. Neyse akrabamız olan genç bir ablamızı çağırdık Yağız onla kalmaya başladı Ela da ablamızı sevdiği için ve tüm gün onla oynadığı için bende kalacağım dedi o da kaldı. Bu sene Yağız yaz okulu da istemedi bende geçen seneki tecrübemizden sonra gerekliliğine pek inanmıyorum. ( daha önce yazmıştım TIK TIK )

 Sonuç anneanne dinlensin dedik bu çözümü bulduk ama anneanne ben özlüyorum dedi mutsuz. Eee tamam hafta da bir iki sana getiririm dedim.

 Ben de mutsuzum çünkü çocuklarımın böyle her gün farklı düzende olmasından yanların da olamamaktan rahatsızım. Özellikle yazın ikisiyle de evde olmayı tercih ederdim. Hele ki sabahları Ela'nın "nolurrr gitme anne" demesi sonra pes edip tamam git ama sonra parkta buluşalım diye ikna olması benim içimi yiyip bitiriyor. Hele dün akşam durup durup "anne beni seviyormusun" diye sormasının bende yarattığı etkiyi tarif etmem mümkün değil.

 11 yıldır gayet bilinçli çalıştım. Üzülen vicdan yapan çoğu çalışan arkadaşıma da destek oldum ama Ela'nın doğumu ile birlikte bende de vicdan azabı yoğun bir şekilde arttı. Çünkü Ela Yağız a göre daha duygusal ve bağlanmayı seven bir çocuk sık sık dokunmanı, sarılmanı bekler.

 Hani hep uykusuzluğun dan, uyku problemlerimizden bahsediyorum ya ( TIK TIK ) işte artık onun da sebebini çözdüm Ela anneannesinde veya benim işte olduğum zamanlar da kim bakıyorsa onunla gayet güzel uyuyor hatta benim hiç duymadığım"uykum geldi" lafını onlar bol bol duyuyor. Yani çocuk benim evde olduğumda uyumuyor uyuyorsa da huzursuz uyuyor sık sık uyanıp sarıl bana diyor. Gece sık kalkmasının sebebi de bu. Gel de bunu tespit et ve kendini suçlama.

 Çözümü? çözüm belli şeytan iş yerinde ki tüm haklarını yak git çocuklarınla otur evde diyo. 3.çocuğu yapmaya niyetin yok bari Ela'nın okula başlayana kadar yanında ol diyo. Tek yorgunluğun ev işleri ve koşturması olsun vicdanın, aklın, ruhun huzurlu olsun yeter diyo. Ela doğduğundan beri şeytan bunu diyor da olmuyor işte gerçekten olmuyor. Sabırla beklemedeyim.

 Normal şartlarda çalışmayı çok seven bana bu düşünceleri evlat vicdanından başka hiç bir şey kafama sokamazdı. Çocuklarımın geleceği için diye diye çalıştım tek bir gün de şikayet etmedim ama artık vicdan azabı yakamı fazla zorluyor.

 Bunlar da geçici bir dönem biliyorum ama çocuklarımın bu yılları da geçici artık onu da iyice fark ediyorum.

 Demem o ki; çalışan çalışmayan anne ayrımı değil benim ki sadece evladın bir anneye yaşattığı vicdan meselesi. Ve bu vicdan genelde 2.çocuk dan sonra gelip şiddetli dürtüyor :)

 Farkındayım annem bakıyor diye şükretmem gereken çok yerler de var. Ediyorum da ama içim soğumuyor işte.

 Kısaca okul tatili beni benden aldı fabrika ayarlarım alt üst oldu  ;) Bilmem fark ettiniz mi?

 Çocuk düşünenlere not : imkanınız varsa işi bırakın çocuğunuzu 3 yaşına kadar kendiniz bakın 3 yaşından sonra siz işe çocuk da okula gönül rahatlığı ile dönebilir bundan emin olun.

 Sevgiler,



devamı »

23 Haz 2015

Eğitici Oyun Kartları

flaş kartlar

Eğitici oyun kartlarının önemini her yerde ve her zaman vurguluyorum. Ela nın özellikle kelime haznesinin gelişimin de bu kartların çok etken olduğuna da inanıyorum. Tavsiye edebileceğim kartları şöyle bir sıralayım belki arayış içinde olan vardır ;)

alfabe ile kelimeler edukids Edukids kartlarının hepsini tavsiye edebilirim fakat yaşımıza uygun olan ve özellikle Ela'nın harf merakı yüzünden alfabe ile kelimeler kartları bize daha cazip geldi. Ön yüzünde harf, arka yüzünde ise o harfle başlayan resimli nesne isimleri var. Ayrıca harfleri yan yana getirip kendi adı gibi basit isimler de oluşturabiliyoruz.

süper çocuk Bu kartları daha önce de yazmıştım TIK TIK . Hala da severek oynuyoruz. 2 - 7 yaş a daha uygun ama 9 yaşında ki Yağız'ın bile favorisi :)

eğitici oyun kartları Bu kartlar ise ilk göz ağrımız. Oluşumu anlatıyor. Tavuktan yumurta, yumurtadan civciv çıkar gibi. 15 aylıkken almıştık bu kartları oluşum sıralamasını o zamanlar yapamıyor sadece isimlerini söylüyordu. Şimdi hepsini çözdü ;)

 Kitaplar kadar faydalı olduğunu düşündüğüm bu eğitici oyun kartları çocuklarınızın yaşına göre seçip alabilirsiniz. Özellikle konuşmaya yeni başladığı dönemde bu eğitici kartlarla gayet güzel vakit geçirip dil gelişimine katkıda bulunabilirsiniz. Yolculuklarda da çok güzel işe yaradığını belirtmem de fayda var ;)

 Ben kitaplar gibi bu eğitici oyun kartlarını da daha uyguna geldiği için kitapyurdu sitesinden alıyorum. Bir sürü de seçenek var. Sorunuz olursa mail atabilirsiniz ;)

 Sevgiler,






devamı »

18 Haz 2015

1.Yıl Kutlama Çekilişim KAPANDI

www.gulsahonen.com/2015/06/1yil-kutlama-cekilisim Dün akşam itibariyle bitmiştir.

 Katılan, katılmayan ve güzel dileklerde bulunan tüm arkadaşlarıma çok teşekkür ederim.

Kazananı çeklişyap.com dan belirledim.

Veee kazanan arkadaşım yeni bloggerlardan ve sanırım ilk kez çekilişe katılmış ;)
minikkelebeginannesi bloğunun sahibi güzel anne Ayşe Köseler Güneş kendisini tebrik ediyorum.

Güzel günlerde kullansın inşallah ;)

blog çekiliş

Bir başka çekilişte görüşmek üzere ;)

Sevgiler,



devamı »

YAZ OKULU İÇİN HARİKA BİR ALTERNATİF: KIDZANIA YAZ OKULU

Vakti zamanında evden çıkma saatlerimiz değil, eve girme saatlerimiz vardı bizim, hatırlar mısınız? Günün büyük bölümünü güvenli bir şekilde sokakta oynayarak geçirirdik. Şimdilerde her şey o kadar farklı ki…
Zamane çocuklarının parklar haricinde güvenli başka hangi açık alanda sosyalleşmelerini sağlayabiliriz? Hep bunu düşünürüm…
Bugün, hem elektronik aletlerden çocuklarımızı uzak tutmak, hem de yaşıtlarıyla beraber eğitici, öğretici, sosyalleştiren aktiviteler yapabilmelerini sağlamak ancak ve ancak yaz okullarıyla mümkün.
KidZania bildiğiniz gibi, çocukların boyutlarına göre hazırlanmış küçük ama bir o kadar da kocaman bir ülke. Bu ülkede, çocukların neredeyse her türlü mesleği deneyimleme imkanı oluyor. KidZania’da çocuklar, havayolu şirketinden, üretim fabrikalarına, sağlık kurumlarından, olay yeri incelemeye, arkeoloji müzesinden gizli ajan eğitim merkezine kadar pek çok alanda rol alarak hem eğleniyor hem de iş dünyasını deneyimleyebiliyorlar. Bu sayede özgüven, yaratıcılık, karar verme ve yaşıtları ile takım çalışması yapabilme yeteneklerini geliştiriyorlar. Ayrıca çeşitli mesleklerde yaptıkları iş karşılığında KidZos (KidZania’nın resmi para birimi) kazanabiliyorlar.
KidZania’ya gelen bir çocuk, havacılık akademisi birimine gidip uçak pilotluğunu, itfaiye biriminde itfaiyeciliği deneyimleyebiliyor. Ya da, hastanede bir günlüğüne cerrah ya da asistan doktorluk yapabiliyor. Hatta üniversitede derslere katılabiliyor. Çocuklar ortalama 60 iş biriminde 90’dan fazla mesleki alanda rol alabiliyor.
Her bir aktivite çocukların farklı bir becerisinin gelişmesine katkıda bulunuyor. Tırmanma duvarı, duvarların inşa edilmesi ve evlerin boyanması çocukların kaba motor becerilerini güçlendirirken, itfaiyeci rolü sorunların üstesinden gelme ve ekip olarak çalışmayı öğretiyor. Tamamen gerçek dünya mesleklerine dayanan pek çok aktivite ile çocuklar, kariyer sahibi olmanın ve daha geniş anlamda topluma sağlayabilecekleri katkıların değerini öğreniyor. KidZania, çocuklara grup çalışması alanında deneyim sağlarken, eğlenceli bir şekilde ekonominin temel ilkelerini de öğrenmelerini sağlıyor.
KidZania, yaz okulu için de yine yaratıcı, yaşayan ve yaşatan bir konsept düşünmüş. Farklı paket programlar içeren KidZania yaz okulunda çocuklar yazın eğlenerek öğrenmeye devam edebilecek.. Doğada boyama sanatı, doğa fotoğrafçılığı, çocuk yogası, çiçek ekimi, takı tasarımı atölyesi, ritim atölyesi, şefler akademisi, yaratıcı drama, sokak oyunları, heyecan ve spor aktiviteleri vb. programlara katılıp keyifli ve öğretici bir yaz geçirebilecekler. En çok ilgimi çeken ve beni geçmişe götüren; “Sokak Oyunları” bölümü oldu… Açık havada bizim eskiden oynadığımız oyunları oynayabilecek olmaları beni hem heyecanlandırdı hem de biraz duygulandırdı. Çocukluğumdaki yazlar geldi aklıma…
Bu zamanda, yazlık gibi bir alternatif yoksa çocuklara verilebilecek en güzel hediye sanırım onların özgürlüklerini ellerinden almamak, bizlerle cafe cafe gezmeye sürüklememek için böyle bir yaz okuluna yazdırmak olabilir. Yaşıtlarıyla güvenli bir açık alanda sosyalleşmesini, sosyalleşirken de öğrenmesini ve eğlenmesini destekleyen KidZania Yaz okulu bu anlamda harika bir tercih olabilir.
Birer haftalık paketler halinde sunulan aktiviteler hem çocukların çabuk sıkılabilen yapısına uygun bir çözüm getirmiş, hem de ebeveynlerin kafasında çoğunlukla oluşan “çocuğum acaba bu yaz okulundan memnun kalacak mı?” sorusuna harika bir alternatif sunmuş.
Erken kayıt dönemini kaçırmamak için 0850 200 5439 numaralı telefondan veya yazokulu@kidzania.com.tr den bilgi alabilirsiniz.
Bu içerik http://www.melinasmom.com/ tarafından hazırlanmıştır.

Bir boomads advertorial içeriğidir.
devamı »

17 Haz 2015

Gebelik Şekeri

gebelikte şeker yüklemesi

Yağız da yapılan şeker yükleme testimde sorun yoktu ama 2.gebeliğim de yaptırdığımız yükleme de şekerimin yüksek olduğunu ve diyet yapmam gerektiğini duyunca ne yalan söyleyeyim çok şaşırmıştım.

  Genetik derler ailede şeker hastası olan yok, kilo derler kilom yok aksine ömrüm boyunca fazla zayıf biri oldum bu yüzden bir türlü anlam verememiştim. Tabii o an için insan kendini değil bebeğini düşünüyor ve ister istemez bir şey olur mu kaygısı taşıyor.

 Doktorum sağ olsun çok detaycıydı neler yemeliyim neler yememeliyim konusunda şahane bilgiler verdi ve diyetisyene bile gitmeden bu işi bir düzene oturttuk. Eve şeker ölçüm cihazı da aldım. Sabah açlık şekerimi ölçüyor not ediyor tokluk şekerimi de takip edip doktoruma bilgi veriyordum.

 Etrafta çok duyuyorum aman "hamilesin sen ne olacak özendiğin her şeyin tadına bak" der büyükler işte tam böyle bir anda küçücük bir kurabiye atmıştım ağzıma ve 1 saat sonra şekerimi ölçtüğüm de yüksek çıkan orana inanamamış ve ağlamıştım. Demek ki neymiş kendi bildiğinden şaşma ve demek ki neymiş büyüklerin her sözü dinlenmez :)

 Yarım yağlı süt, yoğurt ve peynirle hep bu dönem de tanıştım. Sebze ağırlıklı beslenmeyi bu dönemde benimsedim. Şekersiz asla çay içemem derken o dönemde ona da alıştım. Normal zaman da olsa aa asla yapamam yiyemem dediğim her şeyi bebeğime bir şey olacak korkusuyla yaptım.

 Ayrıca istenilen kan şekeri düzeyine ulaşılamazsa insülin tedavisine başlanacaktı ve ben iğne gördüm mü bayılan biriyim nasıl dikkat ettiğimi varın siz düşünün :) Gece yatmadan önce nutella koklayıp öyle yatmak bir hamile için ne demektir bunu da ancak yaşayan bilir :)

 Herşeyi eksiksiz yapmama rağmen yine de istenilen değere düşmedi ama çok da yüksek olmadığı için insülin iğnesi yerine hap kullandık. Gebeliğin son zamanlarında şeker haplarının kullanımında sıkıntı olmadığını da bu dönemde öğrendim. Yoksa benim bildiğim bu haplar gebelikte kullanılmıyordu. Hap işe yaradı ve değerlerim istenilen seviyeye düştü.

 Peki ben bu zorlu diyete uymasaydım ne olur du?

Kan şekerinin yüksek seyretmesi, gebeliğin tüm dönemlerinde bebeğin anne karnında aniden ölme riskini artırır.
• Bebeğin normalden iri olmasına, amniyos sıvısının artmasına neden olabilir.
• Bebeklerde antenatal dönemde, fetal distres ve bebekte oksijen azlığı gelişme riski normal gebeliklere göre çok daha fazladır.
• Bebeğin irileşmesine neden olabilir ve doğum problemleri gelişebilir.
• Bebek doğduktan sonra da özellikle doğum eyleminin hemen öncesinde ya da doğum eylemi esnasında, kan şekeri yüksek seyreden annelerin bebeklerinde başta hipoglisemi (kan şekeri düşmesi) gibi yeni doğan problemleri ortaya çıkabilir.

  Bu konu da doktora güveniyor olmak çok önemli. İçinize sinmediği takdir de başka doktorlara başvurmak ta çekinmemek gerek.

  Doğum yaklaştıkça doktorumun tüm açıklamalarına rağmen ya Ela da şeker hastası olarak doğarsa? diye düşündüm durdum. Çok şükür öyle bir şey olmadı. Gebelik takiplerinde bebeğin kilosu özellikle kontrol ediliyor normal şartlarda kilo alsın diye gözüne bakılan bebek o dönemde aman çok kilo almasın modun da takip ediliyor. Ela 3,1 kg doğdu. 

 Doğum itibariyle hemen her şey normale dönmüyor tabii. Annenin 6 hafta sonra tekrar şeker kontrol yaptırması gerekiyor. O 6 haftayı  ben yine alıştığım beslenme ile devam ettim. 6 hafta sonunda şekerden eser kalmadı. Ve ilk işim çayıma 2 şeker atmak oldu ve şokkk midem bulandı içemedim :) evet bünye bu düzene alıştı artık şekerli çay ve nescafe içemiyorum. Çok yağlı şeyler yiyemiyorum. Aslında bu vesile ile sağlıklı beslenmeyi benimsemiş oldum. 

 Bu süreçte 12 kg aldım ve doğumdan 3 ay sonra tüm aldığım kilolar gitti.

  Bu sürecimi özellikle yazmak istedi çünkü hamileliğimde gebelik şekerim olduğunu duyduğum gibi internette bir sürü yazı okudum. Kimi isyan, kimi aman boşver çok da sallama tarzın da önerilerdi. Ve birde anlayamadığım doktor terimleri. Bu yüzden ben diyorum ki; hamileliğiniz de böyle bir durum ile karşılaştığınız da üzülmeyin bebeğiniz için her şeye alışıyorsunuz. Tadına bakmaktan ne olacak dediğiniz şeyler şeker oranınızı ters düz edebiliyor bu yüzden özellikle büyüklere kulaklarınızı tıkayın.

 Birde Canan Karatay kafaları karıştırdı ama siz ne olursa olsun doktorunuzu dinleyin şeker yüklemesinden bugüne kadar kimse zarar görmedi. O yükleme olmasa benim durduk yere şekerimi ölçmek ve takip etmek asla aklıma gelmez. Ve son olarak evet bu geçici bir durum ama aslında bu bebeğin anneyi uyarması demekmiş. Yani gebelik şekeri çıkan bir kadının ileride şeker hastası olma ihtimalinin yüksek olduğunun belirtisiymiş. Korkudan hala ara ara ölçerim :)

 Sağlıklı günler dilerim,
 Sevgiler,




devamı »

15 Haz 2015

Blogger Olmak


şablon tasarımı

 Geçtiğimiz cumartesi (13 haziran) aktif blogger olmamın 1.yılını doldurdum.

  Blog dünyasını keşfetmem çocuklarım için araştırma yaparken okuduğum blogcu arkadaşlar sayesinde başladı. Baktım ki makyaj malzemesi alırken, yemek yapmak isterken hep fikirlerine güvendiğim blogları okuyorum. Ben birçok kişinin tecrübesinden faydalandım "bende yazayım başkaları da belki benim yazdıklarımdan faydalanır" diye düşünerek yola çıktım.

  Hatırlıyorum da her yazımı yazarken beni kim okur ki, ya da bana da yorum yapan beni de takip eden olurmu ki diye hep kafamda soru işareti olurdu. Bilmediğim bir iş olduğu içinde sürekli araştırdım neyi nasıl yapabilirimi okuyarak öğrendim.

 Daha birkaç aylıktım blog adresimi taşıdım.

 Şablon tasarımının önemini keşfettim hemen onu düzenledim.

 İlk günden beri haftalık hedefler koydum kendime;

 Cuma günü akşamına kadar 2 kişinin beni gfc den takip etmesini sağlamalıyım, - Bunun için her boş vaktimde yeni bloglar keşfedip bloglarını takibe aldım elbet içlerinden geri dönen olacaktı oldu da :)

 Cuma günü akşamına kadar bloguma 50 tık almalıyım, - Okuma listeme aldığım blogları düzenli takip etmeye çalıştım. Merak edip bloğuma dönen oldu elbet.

 Cuma günü akşamına kadar 3 yorum almalıyım, - Okuduğum her yazıya yorum yaptım kısaca bende varım demiş oldum blogumada davet ettim. Ve dönenler oldu elbet :)

 Küçüktü hedeflerim başlarda çünkü umduğum gibi olmazsa pes ederim diye çok korktum. O yüzden yavaş yavaş yükselttim hedeflerimi.

Sadece kopyala yapıştır yapmadım.

Alıntı yaptıysam kaynak belirttim.

Haftalık yazı hedefi koydum kendime ve iki elim kanda olsa da yazdım yazılarımı.

Çok eskiden beri yazan bloggerları araştırıp buldum. Sürekli sayfalarını okudum takip ettim.

Okuma listeme düşen her yazıyı okudum beğendiklerimi desteklenmesi gerekenleri sosyal ağlarda paylaştım.

 Yazılarıma yazılan yorumlara geri dönüş yapmayı asli görevim ilan ettim. Çünkü "merak etme geçiyor bugünler bizde de aynı durum var" diye yazan bir anne yorumu o an üzgünsem beni kendime getiriyor "bak yanlız değilsin" mesajını en iyi şekilde alıyorum. Ya da ne bileyim aklıma gelmeyen en küçük bir öneri o an yazımı okuyan biri tarafından yorumlara düşebiliyor. Ben bunu nasıl akıl etmedim dememe sebep oluyor. Sadece annelermi hayırrr bekar ya da anne olmayan arkadaşların bile yorumları bana farklı açıdan bakmamı sağlıyor. Mesela ilk bloğu açtığımda bir yazıma güzel bir yorum yazıldı ve not eklendi "izleyiciler gadgetini de bloğuna mutlaka ekle" bilmiyordum bunu hemen ekledim. Kısaca ben yaşadıklarımı yazıyorum ve yazılan yorumlar ciddi anlamda bana çok şey katıyor. Bu yüzden yoruma cevap vermek benim için ciddi bir saygıdır.

 Teknik işleride varmış bu blog aleminin bu konu da sağolsun www.yenibilge.biz/ kurucusu Sinan çok yardımcı oldu ve oluyor :) Benim gibi bir çok arkadaşa da yardımcı olduğunu çok iyi biliyorum o yüzden ona ayrıca bir teşekkür etmek isterim ;)

 Çocuk yetiştirme de "ne ekersen onu biçersin" derler ya işte blog için de bence bu söz geçerli. Ne kadar ilgilenirsen ne kadar bloğunu güncel tutarsan o kadar geri dönüş alırsın. O yüzden bloğumu ben 1 yıl önce 3.çocuğum ilan ettim :) Ve benim için bloğumun da ilk günü çocuklarımın doğum günü kadar önemli.

 2 çocukla çalıştığımı bilenler nasıl yetişiyorsun diye soruyor. Yazma işini hep sevdim. Kocamla kavga ettim ajandalara yazdım. Oğluma üzüldüm ajandalara yazdım. Kısaca insan sevdiği, rahatladığı, kendini iyi hissettiği işe her zaman fırsat buluyor.

 Son olarak yazılarımı okuyan, yorumlarıyla yanlız olmadığımı hissettiren makyaj, yemek, dekorasyon, el işi, anne çocuk tüm blogcu arkadaşlarıma çok teşekkür ederim ;) Blogger olmak sizlerle tanışmak benim 1 yıldır kendimi çok iyi hissetmemi sağlıyor.

Not: 1.yılımda 400 izleyici hedefim vardı. Gülüyorum kendime şuan tam 400 kişi olmuşuz ;)

Veeee 1.yıl çekilişimi unutmayın 18 Haziran günü sona erecek.

                  www.gulsahonen.com/2015/06/1yil-kutlama-cekilisim.html

Sevgiler,








devamı »

11 Haz 2015

Köşe Yazarlığı



 İş, ev, çocuk, blog derken kendimi www.aktifmoda.com da buldum. Bugün itibariyle artık bir köşem var ;)

 Aktifmoda sitesi 2 yıldır yayın hayatında var olmaktadır. Sitenin kuruluş ve yayın amacı bayan ve baylar için modanın getirileri hakkında tavsiyelerde bulunmak ve modaya dair tüm bilgileri ve görselleri doğru bir şekilde zamanında yayınlamaktır. 

 Bu güzel web sitesin den sokak modasından ünlülerin tarzları, güzellik ve hamarat kadınlar için
el işi – örgü modellerine ve daha fazlasına ulaşabilirsiniz. 

 Bugün ilk yazım yayınlandı ziyaretlerinizi ve yorumlarınız eksik etmeyin ;) www.aktifmoda.com


 Sevgiler,










devamı »

Tuvalet Eğitimi Serüvenimiz


tuvalet eğitimi

 Başlığa aldanmayın ben hala daha önce de yazdığım gibi ( TIK TIK) tuvalet eğitimine hazır değilim. 

 Kendi tecrübelerinden yola çıkarak aşağıda ki yazıyı www.elitstil.com yazarı sevgili Zeynep Kömürcü Bulut kaleme aldı. İkimizin de çocuklarının yaşları aynı ve itiraf etmeliyim ki okuduktan sonra gaza geldim :)

 Umarım bu zorlu eğitim sürecinde aşağıda ki bilgiler sizlerin de işine yarar.

gulsahonen

 Mart 2013 doğumlu oğlumun, Mayıs 2015 başında başladığımız tuvalet eğitimi serüvenini paylaşmak istiyorum sizlerle.

 Her bebek farklı elbet, anneler de bebeklerine nasıl yaklaşacaklarını çok iyi biliyorlar. Yine de internet anneleri olarak deneyimleri iyice okuduktan sonra bize mantıklı gelen şeyleri kopyalayıp hayatımıza geçirdiğimiz oluyor.

 Bu anlamda bebeklerin tuvalet eğitimi için belli başlı tüyoları bir araya getirmeye çalıştım bu yepyeni tecrübeme dayanarak.

Gece bezleyecek miyim?
 Öncelikle ben de bir sürü makale, bir sürü deneyim okuyarak başladım işe. Beğendiklerimi ayıkladım fikirlerin. İşime gelmeyenleri biraz daha derin araştırdım. Mesela gece bezleyecek miyiz bezlemeyecek miyiz meselesi. Bezlememek hiç işime gelmedi açıkçası.

 Yurt dışı İngilizce kaynaklara baktığımda onların gece bezlemeye devam edilmesini önerdiğini gördüm. Çünkü önce gündüzü çözmeliyiz diyorlardı, gündüzden sonra geceye geçilmeli ve çocuk birden büyük bir bunalıma sürüklenmemeli gibi yaygın bir görüş tespit ettim.

 Gece bezlememek neden işime gelmedi? diye soracak olursanız, eğitime başladığımızda 23-24 haftalık gebeydim. Düşünsenize o halinizle gecenin bir yarısı çocuğu kaldıracaksınız, yatağı toplayacaksınız, tekrar yeni yatak yapıp çocuğu tekrar uyutacaksınız. Onun morali bozulacak ve ağlayacak. Siz uykusuz kalacaksınız.. Sabah da erkenden kalkıp işe gideceksiniz. İşte bu nedenlerle gece bezine devam ettim. Zaten birkaç gün sonra kuru kalkmaya başladı. 5. günün sonunda gece bezlemeyi de bıraktım.

Tuvalet eğitimine ne zaman başlamalı?

25 Aylıkken Başladık
Oğlum tuvaletini, tuvalete yapabileceği sinyallerini yavaş yavaş vermeye başlamıştı. Çiş yapıyorum, kaka yapıyorum gibi şeyler söylüyordu. Havalar ise bir türlü ısınmıyordu.Ağustos’ta nasipse ikinci bebeğimizi beklediğimiz için bu travmadan önce tuvalet eğitimi işini halletmem gerektiğini düşündüm. Yoksa taa öbür yaza kalacaktı ve oğlum o zaman epeyce büyümüş, 3 yaşını doldurmuş olacaktı.

Evinizi iyi ısıtabiliyorsanız, ki bizimki merkezi sistem olduğu için hamam gibi oluyor. “Bu işe yazın başlanmalı” takıntısına da kendinizi kaptırmasanız olurmuş aslında. Neyse ben havalar çok ısınmasa da Ağustos’ta bu iş tamamen çözülmüş olsun diyerek Mayıs başında başladım işe ve gayet de iyi gitti çok şükür her şey.
Tabii ki arada 3-5 damla kaçırıyor erkek çocuğu olduğu için ama gidişattan oldukça memnunum.

Tuvalet eğitiminde nelere dikkat etmeli?
- Küçüklüğünden - ara sıra da olsa - itibaren yanında tuvalete girmek (Siz çekiniyorsanız babası ile yapabilir)

- Yine küçüklüğünden itibaren yanından ayrılırken şimdi tuvalete giriyorum, çişimi yapıcam kakamı yapıcam gelicem diye anlatmak – bu ritüel ile onu tanıştırmak,

- Yakında sen de bizim gibi çişini tuvalete yapacaksın, sana arabalı/prensesli artık ne seviyorsa.. külotlar alacağız diye sık sık mesajlar vermek,

- Bez seni çok sıkıyor, ay ne sıkıcı bir şey şu bezler, tuvalete başlayınca çok rahatlayacaksın diye sık sık mesajlar vermek,

- Birlikte külot alışverişi yapmak,

- Birlikte adaptör/lazımlık almak (ben adaptör tavsiye ediyorum, poşete koy, her yere götür)

- Çişler tuvalete, kakalar tuvalete şarkısını (eğitime başlamadan önce bile) sık sık söylemek,

- Tuvalete çeşitli stickerlar almak ve tuvaleti adeta bir tiyatroya çevirmek (örn: meraklı minik dergisinde verilen çiftlik stickerları ile hayvanları bebekle konuşturarak onu klozette oyaladım, şimdi de trafik stickerları ile kırmızı ışık, sarı ışık, yeşil ışık muhabbetleri yapıyoruz; onlarla oyalanıyor)

- Kakasını hadi gel suya taş atar gibi cup cup yapalım demek (suya taş atma deneyimi yaşadıysa)

- Kaka problemi varsa(kabızlık veya kaka tutma) mevsim meyvelerinden kayısı ve malta eriğini, sebzelerden bezelyeyi ve tahıllardan yeşil mercimeği beslenmesinden eksik etmeyin. Bunlardan herhangi birini öğlen yemeğinde veya meyveleri kahvaltı sonrasında her gün mutlaka tüketsin.

- İtfaiyeci olduk çişimizle yangınları söndürelim gibi oyunlar (itfaiyenin ne olduğunu da bilmeli tabii)

- Hadi gel kedilere mama verelim (kedi ve mama stickerımız vardı)

- 10 puan vermek, yıldız takmak, kupa vermek (bir yere kadar işe yarıyor); hep yeni fikirler üretmek gerekiyor

- İki üç kere aynı senaryolara kandıkları için 3.sünden sonra yeni bir senaryo üretecek kadar yaratıcı olmak (aaa bugün veterinere merhaba demedik, gidelim soralım bakalım hayvanları muayene etmiş mi, gel bak fil çok susamış, onun hortumuna su verelim gibi gibi..)

- Çişin geldi mi diye sık sık sormamak, bunaltmamak,

- Çişim geldi demese bile onun artık çişinin gelmiş olduğundan emin olduğunuzda mutlaka tuvalete oturtmak – çişim yok diye inat etse bile,

- Yukarıda dediğim gibi hadi çiş yapalım demek yerine tuvalete onu oyun oynamaya çağırıyor gibi çağırmak,

- Her bebeğin tuvalet kağıdı hayranlığından ötürü eline tuvalet kağıdı verip kendi temizliğini yapmasına izin vermek (arkasından siz de temizleyiverirsiniz ne olacak) teknoloji meraklısı ise sifona basmasına izin vermek,

- Alarm kurmak gibi saçma sapan uyaranlar ile çocuğu şartlandırmamak, alarma bağlı değil kendi biyolojik uyaranlarına bağlı öğrenmeli,

- Herkesin tutturduğu bezi bıraktın mı tam bırakacaksın yalanına kanmamak, bebeğin kuru kalktığını görene kadar gece bezleyebilirsiniz (uyumadan önce çişini yaptırın mutlaka). Gündüz uykusunda bezlemeyerek alıştırabilirsiniz.

- Ve tabii ki sabırlı olmak. Yapmıyordu yapmıyordu en sonunda bi dayak attım öğrendi, en sonunda pipini yakarım senin dedim öğrendi gibi yaşlı hikayeleri duyuyorum. Evet, öğrenmiştir doğrudur ama bu onun bilinçaltında nasıl bir etki yaratmış olabilir? Bunu hiçbir zaman bilmek mümkün olmayacağından hep sabırlı ve sakin davranın. Bu konuda bir üzüntü ya da travma yaşamamalı

 Altına mı kaçırdı? “Olsun bitanem, olur böyle şeyler. Ben de baban da ananen de teyzen de hepimiz çiş yapmayı böyle öğrendik; sen hiç üzülme. Biz de altımıza kaçırıyorduk biliyor musun? gibi cümlelerle onu rahatlatmak. Samimi olmak ve bu konuda ona sözel ya da fiziksel baskı oluşturmamak – bazen zorla da olsa oturtmak dışında.

 Bunlar tamamiyle kişisel tecrübelerim, sadece benim bebeğimle de ilgili olabilir ama dediğim gibi bunlardan sadece bir iki tanesi bile bir annenin işine yarayacaksa; bu beni çok çok mutlu eder.

Tüm çocuklara uzun ve musmutlu ömürler diliyorum ;)

Zeynep Kömürcü Bulut,
www.elitstil.com
devamı »

10 Haz 2015

Öncesi SONRASI

kıyafet kavgası

 Hani sorarlar ya "çocuktan öncesi nasıldı çocuktan sonra ne değişti?" Hani anlatır herkes de "çocukdan önce eşimle şöyle gezerdik böyle vakit geçirirdik" diye.

 Kendime sordum bu soruyu öylece kaldım. Cevabı yok. Çünkü evlendim 2 ay sonra hamile kaldım. Evliliğe alışma dönemimle hamilelik dönemim aynı anda ilerledi. Evlenmeden önce hayalimdi bir evlenelim dışarıda rahat rahat gönlümüze göre bir yılbaşı kutlayalım ve Eylül de evlendik ilk yılbaşımız da dışarıda eğlenceli partilerle değil evde koltuk üzerinde saat daha 12 olmadan sızıp kalarak geçirmiş oldum. (2 aylık hamileydim) .

  Yağız doğduğunda 23 yaşındaydım dergi, kitap ne varsa onları okuyarak yola çıktım. Küçüğüm ama  "mükemmel anne" olmak zorundaymışım gibi geçirdim ilk 3 yılı. Baktım olmuyor bende onunla büyümeye karar verdim. Öyle de oldu o ağladı ben ağladım o güldü ben güldüm. Her şeyi birlikte seçtik herseye birlikte karar verdik. Tipik erkek çocuğu aşırı anneciydi bir dönemde anne değil bana abla dedi :)

 Parkları sevmez, pikniklerde ağaçları ıslak mendille siler, jetonlu oyuncaklara binmez bayağı küçük adam modelinde büyüdü Yağız. Çalışıyorum hafta içi ayrıyız diye vicdan yapar hafta sonlarını tiyatro, sinema ne varsa aktif bir şekilde geçirmek için planlar yapardım. Sabırlı olmayı, aynı anda her şeye yetişmeyi, tahammül etmeyi, idare etmeyi hep Yağız ın bebeklik dönemlerinde öğrendim. E yeni evliydim ne de olsa bir koca faktörü vardı. Şansıma çocuk seven bir koca bulmuştum ki şikayet etmeden oda ilgilendi çocukla. Ama evlilik oturana kadar aile içinde yaşanan kavgalar vardı tamam bu da normal ama Yağız ı uzak tutmayı beceremedim şahit oldu o kavgalara.

 Şimdi bunları neden anlattın derseniz? Sabah Yağız la kavga ettik ki bu sabahları giyim konusu yüzünden 3 yaşından beri yaptığımız bir şey ama artık kalbim sıkışmaya başladı. Onu giymicem bunu giyicem, o renk olmaz bu olmalı, yağmurlu havada kolsuz ve şort giymek oda olmadı tam kapıda o ayakkabı olmaz bu ayakkabı olmalı der vs vs uzar gider ama fix her sabah mutlaka kıyafet kavgası olur. Seçenekleri 3 yaşından beri azaltma yöntemini kullandık 2 kıyafet koyup iyi tamam sen seç dedik oda yetmedi mevsime uygun olsun ne istiyorsan giy dedik oda olmadı illa küçücük bir noktada takılıp olay yaratacak bir şey buldu. Ve ben artık kendimi suçlamaya başladım acaba küçükken bizim kavgalarımızı gördü de ondan mı bu çocuk böyle kavga etmeye yer arıyor demeden geçemiyorum. Nerde eksik yapıyoruz nasıl düzeltebiliriz bir fikrim yok. Pedagogla konuşsam ee bugüne kadar zaten anaokulunda pedagog dan destek almıştık ( giyim konusunda)

 Konunun ana fikri aslında ne biliyormusunuz :) ben böyle sıkıntılı zamanlarımda kendimi iyi etmek için çocuktan öncesini düşüneyim diyorum dön dolaş aynı yere geliyorum çünkü bizde öncesi sonrası yok :) biz iki kişilik aile olamadan direk 3 kişi olduk onu da çocuk olarak değil kendimize arkadaş gördük. Evet evde esnemeyen kurallarımız var ama o kurallar hepimizin uyduğu kurallar. Son durumda bu işte evde 3 yetişkin ve bir çocuk var. Ve aynı evde yaşayan 3 yetişkinin aynı anda sözünün geçmesi çok zor.

 Not: Bu blog sahibinin acilen 2 yetişkin olarak tatile gitmesi şart.

sevgiler,


devamı »

9 Haz 2015

Çocuk Modası

lcw waikiki tişört Çocuk modası diye bir şey varmı diye sorarsanız bence artık var. Çeşitler arttı. Öyle basit tulumlar pek kalmadı her şey taşlı, süslü püslü. Ucuzada var pahalıya da var. Herkes de bütçesi yettiği kadarıyla özeniyor ve bu modaya ayak uydurmaya çalışıyor.

  Bizde çocuk sayısı 2 ye çıktığından beri daha hesaplı alışveriş yapmaya çalışıyorum. Tamam bazen ipin ucu kaçabiliyor ama dikkat etmeye de çaba harcıyorum :)

 Genelde de gözüme güzel gelen, terletmeyen, sıkmayan, çocuklar için rahat olan kıyafetler önceliğimdir. Lcw waikiki bu konuda benim hiçbir zaman öncelikli tercihim olmadı nedeni ise aynı ürünü şehirde ki tüm çocukların üzerinde görebiliyor olmaktı. Resmen çocuklar kızılay dağıtmış gibi gezdiler bir dönem. 

 Birde benim sinekli erkek Yağız asla o mağazadan alınan kıyafetleri giymezdi meğer önünde ki maymuna ayarmış çocuk. Hakkaten her erkek çocuk ürününün üzerinde o meşhur maymuncuklarının resmi vardı. 
kız çocuk havlu elbise Ama bu kıştan beri bakıyorum lcw waikiki de çok değişiklik var. Evet birçok ürününde yurtdışı markalarının (carters, zara gibi) taklidini yapmış. O çok önemli değilde en güzeli her üründen belli sayısıda üretmeye başlamış yani bir kere gittiğinizde bulduğunuz ürünü bir daha bulamayabiliyorsunuz. Böyle oluncada çocuklar dışarda pişti olmuyor ikiz gibi gezmiyor :) Mesela bu kapşonlu havlu plaj elbisesi disney sitesinde 79tl ama lcw waikiki 25tl gibi bir rakama satıyor hatta dün gittim burda ki mağazada kalmamış bile. Büyüğü olsa kendime de alacaktım :)

lcw waikiki neon pembe Bu neon pembe takımda hem rahat hem terletmiyor ikisi 26tl gibi bir rakama denk gelmişti. Pembe olduğu için Ela nın favorisi :)
pembe sweet kız çocuk modası Bu neon pembe ince ve yumuşacık sweette lcw waikiki den yağmurlu geçen bu günlerde büyük kurtarıcım oldu.
erkek çocuk modası Veee lcw waikiki den asla giyinmem diyen Yağız ın sonu :) Pantalonda gömlekte lcw waikiki :)
kız çocuk chicco Sarı etek lcw waikiki ,tişört chicco  bunları geçen yıl indirimdeyken 1 beden büyük alıp bu seneye göre hesaplamıştım ;)


tasarım elbise ahh bu elbise yokmu bayıldımm buna instagram dan alınma doratasarım a ait. 35tl ye almıştım.

 Şimdilik telefonumda ki fotolar bunlardan ibaret bizde huydur her kıyafet alındığında özellikle Ela hanım giyer fotoğraf çektirir aynada da kendine bakar ve maşallah der :))) çok egoist bir çocuk yetiştirdiğimi hissediyorum :))

 Evet "çocukların yediği helal giydiği haram" cümlesine bende katılıyorum ama konu kıyafet olunca insan kendinden bile ödün verip çocuklarına alıyor bende ki durumda böyle. Hele kız çocuklarının seçeneklerini gördükçe insanın kendini frenlemesi zor oluyor. 

 Daha şimdiden ben seçicem diye kavga eden Ela yı yaşı küçükken istediğim gibi giydireyim de sonra beni sallayamayacaktır ;)  Yani Çocuk modasının çocuklar büyümeden tadını çıkarmak gerek.

 Sevgiler,







devamı »

8 Haz 2015

Günaydın Ülkem

seçim sonrası türkiye

 Evet yaygaralı geçen bir seçim sürecini daha bitirmiş bulunuyoruz.

 Oy verirken de, sandıklar açılırkende hepimiz için nasıl hayırlısı olacaksa sonuç öyle olsun diye dua ettim.

 Artık bugün itibariyle hayırlısımı değilmi göreceğiz. Şimdilik görünen diktatörlük dönemi bitti.

 Blogum siyasi bir blog değil bu konuda çok birşey yazmakta istemiyorum ama kendimi tutamıyorum. Sosyal ağlarda akp cilerin " çocuk katillerini aramıza soktunuz mutlumusunuz" mesajlarına şok oluyorum. Hdp ye verilen oyları kastediyorlar akıllarınca bir insan nasıl olurda zamanında tuttukları partinin başkanının çocuk katiline "sayın" dediğini unutabilir aklım almıyor. Çözüm süreci adı altında aramıza pkk yandaşlarını kim soktu bunu nasıl hatırlamazsınız? O zaman sizin başkanınız vatan haini değil de bugün seçimi yapan halkmı vatan haini oldu?

 Uğruna deli gibi bağlandığım bir parti yok. Kadın haklarının korunması, hırsızların cezalandırılması, işlerine geldiği gibi kimsenin anayasa maddeleriyle oynamaması kısaca özgürlük kısaca hak ve adalet kısaca HUZUR istiyorum.
 Daha da ötesi dün akşam Yağız merakla yanıma gelip "anne artık okulda andımızı okuyabilecekmiyiz"  sorusuna canı gönülden EVET demek istiyorum.

 Kimi savunursanız savunun ama o koltuğu bu insanlara bırakanı, seçme ve seçilme hakkını bizlere tanıyan Atatürk ü bir an olsun unutmayın.

 Bebek katilinin yeğeninin meclise girmiş olduğunu duyduğumdan beri huzursuzum. Ama yine de umudumu kaybetmek istemiyorum.

 Dilerim çocuklarımızın geleceği için hayırlısı olur.

 Mutlu yarınlar dilerim,
 sevgiler,


devamı »

4 Haz 2015

Yurtiçi Kargo Sorunsalı


yurtiçi kargo

11 yıldır uluslarası bir kargo firmasında çalışıyorum. 3 çalışta telefonu cevaplama, 2 kişiden fazla kişiye müşteri aktarmama gibi kurallarımız var. Süreklilik için, kazanç için, müşteri memnuniyeti içinde olması gereken bu.

 Ama gel gelelim ben hiçbir yurtiçi kargo firmasında değil 3 çalışta tüm gün aradığım zamanlar da bile o telefon bir türlü açıldığını görmedim. Müşteri hizmetlerini arıyorsun tamam biz bilgi veririz diyorlar ne dönen var ne sorunu çözen.

 Ben kolay kolay öyle sosyal ağlarda falan firma şikayetleri yazmam çünkü hep orda çalışan ekmek yiyen insanları da düşünürüm. Ama yurtiçi kargo beni cidden iyice çileden çıkardı.

 1 gün önce kitapyurdu ndan 3 arkadaş kitap aldık. Her ay düzenli alırım sürat kargo ya da mng ile de sorunsuz 1 günde de elimde olur. Ama bu sefer sanırım seçmeyi atladım yurtiçi kargo ya verilmiş. Zaten bunu duyan arkadaşlarım "eyvah Gülşah ın kargolar da kesin sorun çıkacak" diye dalga geçtiler. Öyle de oldu. Çünkü benim yurtiçi kargo ile gelen hiçbir gönderim Allah sizi inandırsın sorunsuz 1 günde teslim olmadı :)

 Yurtiçi kargo yu görünce saat başı takip edeyim de yanlış yere gitmesin dedim ve demez olaydım hakkaten yine başka bir ilçede ki şubelerine göndermişler. Kargo üzerinde Osmangazi yazıyor ama bunlar Nilüfer ilçesine yolluyor. Arayıp yanlışlığı düzelttireyim dedim ama telefonu açan birini bulursanız koşarak gidip öpesiniz gelir. Ne açan var ne maile dönen var. Müşteri hizmetlerini aradım kitapyurdu na söyleyin düzelttirsin dedi. Pardon da kargo üzerinde ki adresi karıştırıp başka ilçeye gönderen siz neden kitapyurdu düzelttirme yaptırsın? Tabii ki cevap alamadım kapadım telefonu ve psikopata bağlanmış gibi tüm şubelerini aradım. Neyse ki bir şube telefonu açtı sevinçten ağlayacaktım. Nilüfer ilçesi zaten gönderinizi sevk etmiş dedi şaşkınlıkla "vay be ne güzel" dedim durdu ama oda yanlış şubeye sevk etmiş dedi hiç küfür etmedim vallahi sevgiyle de değil ama tepkisiz bir şekilde kapattım telefonu.

 Son durum kimseye ulaşmaya çalışmıyorum kader kısmete bıraktım kısmetimse kitaplarım 1 hafta 10 güne gelir önce bütün Bursa şubelerini gezsin acelesi yok elbet doğru yolu bulur gelir diyorum. (çaresizlik işte)

 Birde reklamlarında "söz verdiğimiz gibi" ve "kargonuz bir tıkla kapınızda" gibi sloganları var görünce gülüyorum artık.

 Yani insanlık hali bizlerde böyle karışıklıklar yapabiliyoruz, hatalar olabiliyor yanlış yere gönderimler yapabiliyoruz ama bu ilgisizlik, bu boş vermişlik durumu yurtiçi kargo nun kalitesizliğinin göstergesinden başka bir şey değil. Her gönderide şikayet maili yazıyorum her geri dönüşleri ben kendi çabamla çözdükten sonra oluyor.

 Bu da bana son kapakları oldu artık sadece Yurtiçi kargo ile gönderim yapan firmalardan alışveriş yapmamaya çaba gösteriyorum.

 Benim merak ettiğim bu bir tek banamı denk geliyor varmı benim gibi sorun yaşayanlar?


devamı »

3 Haz 2015

Ambalajların Üzerindeki Renkler

ambalaj üzerindeki renkler

 Belki sizler de duymuşsunuzdur diş macunu, el kremi gibi tüplerin arkasında ki renklerin anlamı olduğu her yerde yayıldı.

 Tüpün arkasında ki renk yeşil ise doğal, siyah ise tamamen kimyasal dediler.

 Benim ailemde dahil buna inandı. Hatta annem bir ara bu renklere göre alışveriş yapmaya başladı.

 Geçenlerde okuldan eve yukarıda ki diş macunları geldi. Yağız ın okulunda sağlık bakanlığı ara ara dağıtıyor bunlardan. Yağız bunları getirdi ama "ben bunları kullanmam çünkü siyah çizgi var" dedi. Sanırım anneannesinden duymuş. Baktım eşimde öyle düşünüyor.

 Sağlık bakanlığı böyle bir tehlikeyi tüm devlet okullarına kendi elleriyle yaymış olamaz diye düşünüyorum ve inanmak istiyorum :)

 Küçük bir araştırma yaptım ve ben ikna oldum. (zaten mantıklı da gelmiyordu bana)

"Diş macunu ve benzer tüp ambalajlardaki cilt bakım ürünleri, dolum sırasında, üst arka yüzlerine makine tarafından bir renk bırakılmaktadır. Bu renk genelde siyah veya lacivert olmaktadır. Ancak istenildiği taktide bu herhangi bir renkte olabilir. "

 Peki nedir kimyasal maddeler; aramotik aminler, parafinler, dlikonlar, petrol ürünler, flatatlar, peg, triclosan, sodyum laural Sülfat ve formaldehid vericiler.


 Ambalajların üzerinde ki renklere bakılacağına içerikleri okunsa bu kimyasallar içeriğinde varmı kontrol edilse daha sağlam sonuçlar alınır diye düşünüyorum. Çünkü yasalar gereği firmalar ürünlerin üzerine içindekileri belirtmek zorundalar. İçindekileri okurken anlamadığım bir çok madde ismi görebiliyorum onların da çoğunu not alıp netten araştırıyorum. 

Kısaca tüplerin üzerinde ki renklerin içerisinde ki kimyasalları belirttiğine inanmıyorum. Diş macunu için diş doktoruna zamanın da sormuştum oda bana aynı şeyleri söylemişti.

 Güzel ülkem de ambalaj üzerinde ki içerikleri okuyan çok fazla insan tipi yok ama renklere bakarak alıp almamaya karar veren çok fazla insan sayısı olduğunu çevremde görüyorum.

 Hatta bu konu ile şöyle bir yazı da okumuştum ; bu kafa karışıklığını bir firma ortaya atmış kendi ürettiği tüm ürünlerin arkasındaki rengi yeşil yapmış ve diğer renklere çamur atmış. Sonuç tabii ki satışları artmış :)

 Bu ne kadar doğru bilemem ama ambalajların üzerinde ki renge değil genelde içeriğe bakarım. Bu bile tamamen kimyasallardan uzak durmamıza yetmiyor biliyorum ama en azından bir nebze içimi rahatlatıyor. 

 Sağlıklı günler dilerim ;)


Not: Ben 5 yaşına kadar çocuklarımın ağzına diş macunu sürdürmüyorum ne kadar geç tanışırsa o kadar iyi.




devamı »

2 Haz 2015

Yaz Okulları

Okulların kapanmasına az bir vakit kaldı. Benim gibi çalışan çoğu anne yazın ne yapacağım derdine eminim düşmüştür bile.

 Evde çocukları oyalamak çok zor, düzenler karışacak. Yatma kalkma vakitleri çorba olacak, ödev yaptırmak eziyet olacak say say bitmez. Ev hanımı da olsa çalışan anne de olsa yaz tatilleri maalesef anneler için pek parlak geçmiyor.

 Hal böyle olunca aklımıza ilk hem eğlensin hem spor yapsın diye yaz okulları geliyor. Çoğu anne baba imkanları zorlayarak araştırma yapmaya bile başlamış olabilir.

  Yaz okulları, satranç tan basketbola, futbol dan tenise, yüzme ye, at binmeye kadar herşey içinde olan programlar sunuyor. Yüksek fiyatlara rağmen gayet cazip teklifler de bulunuyorlar.

 Geçen sene bu tekliflere bayağı kendimizi kaptırdık ve Yağız ı çok sevdiği bir arkadaşı ile böyle tam kapsamlı bir yaz okuluna verdik. 3 hafta süren bu kursa sağlam da para vermiş olduk.

  Amaa amaaa işte umduğumuz gibi olmadı. Evet özellikle sevdiği bir arkadaşı ile gittiği için çok eğlendi. Evet güle oynaya gitti. (kabul 3 hafta ya onca para vermiş olmakta rahatsız etti)

 3 haftalık kurs bittiğinde Yağız a "nasıl dı devam ettirelim mi?" diye sorduk. Verdiği cevap;
 "Evet çok güzeldi ama ben ne basketbol öğrendim ne tenis tam alışıyorduk tenis için ayrılan süre doluyordu galiba ben yetenekli değilim anne" demişti.

  Evet benimde tahmin ettiğim gibi oldu. 3 hafta da hem tenis, hem basketbol, hem futbol öğrenilmesi pek mümkün değil. Hal böyle olunca o kış Yağız ı haftasonları basketbola verdik.(hala da devam ediyor) Ve sadece buna yöneldiği için kendini basketbolun yıldızı gibi hissediyor :)

  Haziran sonunda basketbol bittiğinde futbol a gitmek istiyor. Futbolu ben pek istemesem de duruma göre sadece futbol yada sadece tenis olmak şartıyla bir yaz kursuna vereceğim.

  Kısaca şöyle söyleyim; amacınız sadece oyalansın gün öldürsün eğlensin gelsin ise evet tam kapsamlı yaz okulları mantıklı ama "öğrensin" isteğiniz de varsa tek bir bölüme yönelmek en doğrusu.

 Yaz kampları var birde çok mantıklı geldi Yağız doğayı pek sevmiyor alışır hem yaşı da uygun diye düşündüm ama baktım fiyatları çok uçmuş o kadar paraya ben gider dağda çadır kurar onu börtü böcekle kaynaştırırım diyerek bu fikirden de vazgeçtim.

 Birde yaz aylarının vazgeçilmezi çocukların mecburi ödevi haline gelen kuran kursu var. Evet bende gitmesini öğrenmesini istiyorum ama Yağız gitmek istemiyor çok zorlasam istemeden yapılan birşeyden hayır göreceğime inanmıyorum. Anneannesi kararlı bu yaz onu camiye gönderecek :) ama Yağız ı nasıl ikna eder bilmiyorum. Bu kararı çocuğa bırakmak mı mantıklı yoksa aa yok illa öğrenmeli bu benim annelik görevim diyerek çocuğa dayatma ile göndermek mi mantıklı yorum yapmayacağım. Çünkü bu çok göreceli bir konu. Bizler zamanında gayet güle oynaya gittik öğrendik iyi ki de o yaşlarda öğrenmişim diyorum ama zamane çocukları bizler gibi değil işin içine zorlama girdiğinde ne kendinde ne evde huzur bırakmayabiliyorlar.

 Bakalım yaşayıp göreceğiz. Bir mucize olsa en azından şu yaz aylarında çalışmasam çocuklarımla ben ilgilensem duası ile konuyu kapatıyorum ;)

 Yaz tatili için cazip önerileri olan varsa bekliyorum :)

Sevgiler,
devamı »

1 Haz 2015

1.Yıl Kutlama ÇEKİLİŞİM



 Acaba nasıl olur, vakit bulup yazabilir miyim, beni de okuyan olurmu diye bin bir düşünce ile aktif olarak yazmaya başladığım blogumun nerdeyse 1.yılı dolacak.

 13 Haziran da dolacak 1.yılım için çekilişimi şimdiden başlatmak istedim.

 Hediye seçimimi herkesin gönlüne göre olmasını dileyerek elektrikli türk kahve makinasından yana yaptım. Kazanana gidip bir kahvesini içeceğim :)

 Şartlarıma gelince,

 Bloğumun izleyiciler kısmından takipçisi olmak,
 GFC den takipçim olmak ve paylaşmak + 1 hak
 İnstagram dan takipçim olmak ve paylaşmak için TIK TIK + 1 hak
 Facebook dan takipçim olmak için TIK TIK +1 hak
 Twitter dan takipçim olmak ve paylaşmak için TIK TIK + 1 hak
 
 Zorunlu şartların yanında +2 hak kazanmak için bloğunuzda paylaşabilirsiniz.

 Paylaşım linklerini ve mail adresinizi yoruma yazmanızı rica ederim.

 Çekiliş 18 Haziran Perşembe saat 24:00 e sonlanacaktır.

 Şimdiden herkese bolll şans dilerim.

Cihaz sıfır ve kutusundadır.
Çekiliş bloglarının katılımı kabul edilmeyecektir.
Yurtdışına gönderim yoktur.
Kargo bana aittir.
çekilişyap.com ile çekiliş sonuçları açıklanacaktır.
devamı »
Bumerang - Yazarkafe