16 Kas 2018

Öğretmenler Günü Yaklaşırken...

öğretmenler günü hediyeleri

Bu konuyu aslında yazmak değilde sizlerle karşılıklı konuşmak isterdim. Ne düşünüyorsunuz fikriniz nedir sohbet eşliğinde birbirimizi yanlıştan döndürmenin çözümlerini bulurduk.

Yanlış nerede diyenler olabilir hemen söyleyeyim; burada en büyük yanlış çocuğunun öğretmenine çocuğunun fikrini bile almadan whatshapp grubundan çocuğundan habersiz hediye işine karar veriyor olmak benim gözümde en büyük yanlıştır.

Sorumluluk almasını istediğimiz çocuklarımıza böyle kolay ve böylesine önemli bir konu da bile sorumluluğu çok görüyoruz.

Ortaokul anneleri bunu yapıyor çok şaşırıyorum. Ortaokulda çocuğun birden fazla öğretmeni oluyor çocuk belki rehber öğretmenine değilde başka bir öğretmenine hediye almak istiyor ama aile anaokulundan beri öğretmenler gününde hediye alma işini öylesine sahiplenmiş ki çocuk fikir belirtme isteğinde bile bulunmuyor ki eminim fikir beyanında bulunsa da dikkate alınmayarak susturulacaktır.

Bu yazımı okuyan bir öğretmen olursa lütfen yorum yazsın. Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda? Öğrenciden gelen hediye mi kıymetli, yoksa veliden gelen pahalı hediye mi daha değerli? Eminim bu konuda da öğretmenler kendi içinde 2 ye ayrılmıştır. Hediye alınmadığında trip yapan öğretmenler olduğunu da duydum. Veli sırf öğretmen çocuğuma cephe almasın diye sınıfça toplaşıp pahalı bir hediye aldılar. Bunun yerine keşke çocuğunu o öğretmenden hızla uzaklaştırmayı seçmiş olsalardı diye düşünmeden edemedim. Neyse ki şuana kadar karşımıza vicdanlı, merhametli, eğitime ve öğretime önem veren öğretmenler çıktı. Aksi de olsaydı fikrim değişmezdi.

Amacım kimseye karışmak değil. Öğretmen benim gözümde; çocuklarımızın hayatında en az aile kadar önemli bir rol oynuyor. 35 yaşındayım ama ilk öğretmenimin bana yaklaşımını, naifliğini ve hepimizi şefkatle kucaklamasını hala çok net hatırlıyorum. Yerden kopardığım bir çiçeği bile hediye ettiğimde bile "sizler benim için en güzel hediyesiniz" demesini nasıl unuturum. Ne ailem girdi öğretmenimle arama ne de ben girmelerine izin verdim. Şimdi aynı şeyi bende çocuklarıma yapıyorum. Öğretmen sizin, hediye alıp almama tercihi de sizin diyorum. Benden yardım isterseniz de seve seve yardımcı olurum diyorum.

Whatshapp gruplarında da çoğu zaman katılmayan tek veli ben oluyorum. Kreşi bir nebze anlarım da ortaokul öğrencisi için whatshapp grubuna bile karşıyım o daha da ayrı bir konu :))) Ama inanın hakkımda ne düşündükleri umurumda değil "sorumsuz anne" diyenler olabilirmiş (bunu bir arkadaşım demişti) desinler benim amacım çocuğumun sorumluluklarını üzerime almak değil çocuğuma sorumluluk kazandırmak ;) Geçen gün de yazmıştım kendi kendine yetebilen çocuklar yetiştirmek istiyorsak kendiniz için küçük çocuğunuz için büyük bir adım atın ve bırakın çocuğunuz öğretmenler gününü nasıl istiyorsa öyle kutlasın.

Şimdiden bu kutsal görevi hakkıyla yerine getiren tüm öğretmenlerimizin öğretmenler günü kutlu olsun.

Sevgiler,








devamı »

12 Kas 2018

Kendi Kendine Yetebilen Çocuklar

Özgüvenli Çocuk Yetiştirmek

Uzmanlar 0-7 yaş döneminin önemini ısrarla belirtiyorlar. Biri 13 diğeri 6 yaşında iki çocuğum var. Ve evet bende ağaç yaş iken eğilir sözünün doğruluğunu bu dönemler de tecrübe etmiş bir anneyim.

Bu dönemde verdiğiniz eğitim çocuğunuzun bütün hayatını etkileyecektir. Şöyle ki; 7 yaşında kadar kendi kendine yetebilen bir çocuk yetiştirirsek yetişkin bir birey olduğunda her işini kendi gören kimseye muhtaç olmayan bir birey olacaktır.

Bebekler önce emekler sonra tutunarak düşe kalka tecrübe kazanarak yürümeyi öğrenirler. Bu onların doğuştan gelen refleksleridir. Size düşen en büyük görev sadece ve sadece yanında olmak ve her daim yanında olacağınızı hissettirmektir.

0-7 yaş arası düşmesine izin vermezseniz, zarar görecek diye deneyimleyerek öğrenmesi gereken her şeye müdahale ederseniz, sorunlarını yeter ki o üzülmesin diye siz çözerseniz mutsuz bir yetişkin olmasının ilk temelini bizzat siz kendi ellerinizle atmış olursunuz. Böyle yazınca sert geliyor ama sizden kopup yalnız kaldığında hiç kimse ona el bebek gül bebek davranmayacak ve duygularıyla baş etmeyi öğretmediğimiz için ve her daim onun yerine düşünüp karar aldığımız için kendi yolunu bulmakta zorlanan bir yetişkin olacak buda eşittir MUTSUZLUK demektir.

Çocuklarım için istediğim en büyük şey iyi bir eğitim almalarından ziyade en ufak bir enkazda yıkılmadan ayakta kalmayı ve en büyük başarılarda şımarıp kimseyi küçümsememeyi öğrenmeleri benim için oldukça önemlidir. Kişi ve olaylardan etkilenmeyen , zayıf yönlerini fark edebilen ve geliştirebilen, yaşadıkları süre boyunca eşyaya, insana ve paraya aşırı bağımlılık geliştirmemesi gerektiğini bilen yetişkinler olsun istiyorum. Bunun içinde temeller ancak ve ancak doğduğu andan itibaren ev ortamında atılması gerektiğini bizzat yaşayarak öğrendim diyebilirim.

Ben evde elimden geldiğince aşağıda ki kelimeleri kullanmamaya çalışıyorum;

* yapamazsın,
* düşersin, kırarsın, dökersin vb...
* bırak ben yaparım,
* ben hallederim,
* ben çözerim,
* ders çalış,
* ben odanı toplarım,
* bu kursa gideceksin - bunu yapacaksın - bunu giyeceksin vb emir kiplerinden uzak durmaya çalışıyorum.
* ben ödevini sorar öğrenirim. (hasta bile olsa kendi sorup öğrenebilir)

Buna benzer bir sürü örnek verebilirim. Olumsuz cümleleri hayatımdan çıkarmak için 1 yıldır oldukça çaba harcıyorum. Çünkü gördüm ki ben ne kadar çok olumsuz cümle kurarsam çocuklarda anında kapıyorlar. Hiç birimiz mükemmel değiliz olmak zorunda da değiliz. Mükemmel ebeveynlik diye bir şey yoktur. Kendine güvenen, düştüğünde yaralarını sarmasını bilen bir nesil yetiştirmek için bilinçli yol arkadaşı olsak yeter.

Kendine her zaman hatırlattığım bir hikaye var sizinle onu da paylaşmak isterim.

KOZADAKİ KELEBEK HİKAYESİ
Bir gün, bir kozada küçük bir delik açıldı ve bir adam bedenini bu küçücük delikten çıkarmaya çalışan kelebeği saatlerce seyretti. Sonra, kelebek sanki daha fazla ilerlemek istemiyormuş gibi durdu. Sanki ilerleyebileceği kadar ilerlemişti ve artık daha fazla ilerleyemiyordu. Adam, kelebeğe yardım etmeye karar verdi. Eline bir makas aldı ve kozayı keserek deliği büyüttü. Kelebek kolayca dışarı çıktı. Fakat bedeni kocaman, kanatları kuru ve buruşuktu. Adam, kelebeği izlemeye devam etti, gücünü toplayıp uçabileceğini düşünüyordu. Fakat bu olmadı! Kelebek kozasından zamanından önce çıkmıştı ve ne kadar çabalasa da uçamadı buruşmuş kanatları ile yerde sürünmeye devam etti.

Adam, iyi niyetle bir şekilde kelebeğe yardım etmek istemişti ama bilmediği nokta, kelebeğin kozadan çıkmak için çabalaması, bedeninde ki sıvının kanatlarına gitmesini ve bu sayede doğru zamanda kozasından çıktığında uçabilmesini sağlayacaktı. 

Bu hepimiz için geçerli diye düşünüyorum. Büyürken sarf edilen çabalar, bizi hayatımızda ki bir sonraki aşamaya hazırlar. Gerekli güce ancak böyle sahip oluruz. Kendi kanatlarımızla uçmayı öğrenmek için çabalamak, emek vermek ve zorluklarla mücadele etmeyi öğrenmek zorundayız. Çocuklarımızın da her istediğini iyi niyetle yerine getirir, onlar zorlanmasın diye müdahale edersek zamanı geldiğinde kendi kanatları ile uçmayı öğrenmelerine engel olmuş oluruz.

Sevgiler,






devamı »
Bumerang - Yazarkafe