27 Kas 2015

Göbek Bağını Ne Yapsak?

 Dün evde bir şeyler ararken kalemlik içinde sarılı bir parça buldum tabii ki 2,5 yıldır gömeriz diye saklayıp bir türlü gömemediğimiz Ela nın düşen göbek bağı!!!

 En büyük kararsızlıkları bu göbek bağı meselesinde yaşadık biz. Yağız doğdu eşime dedim al bunu güzelce git Uludağ Üniversitesine gömmmm :) Takım elbise ile gidip çukurmu kazacağım dedi ve yıllarca arabasında gezdirdi artık ortada yok ve gömdüğünden emin değilim 5 yıl yanında gezdirdi sonra atmışta olabilir. Kısmet artık Yağız büyüdüğünde yolunu bulamayan bir gezgin olursa babasının göbek bağına ne yaptığını tahmin ederiz.

 Ela'nın göbek bağını ise ben hallederim dedim ama maalesef çöpe atmaya kıyamadım gömmek için vakit bulamadım. Evimizde koleksiyon gibi kurutup saklıyoruz. Bu durumda geleneklerimize göre evine bağlı bir hanım olacak kendisi.

 Azimle Oxford a gönderip gömülmesini sağlayanları bile duymuşluğum var :) Ben o kadarını beceremedim.


 Bu arada dün hala oldum. Dünyanın en güzel duygusuymuş. Kardeşimin bebeği demek, yeğen demek kendi evladından ayıramamak demekmiş. Yiğit paşamıza Allah analı babalı uzun ömürler nasip etsin. Ela ise tüm hastane evrelerinde yanımızdan ayrılmadı bana abla diyecek diye merakla bekledi. Şimdilik kıskanma göremedik ama bebiş eve geçince neler olur bilemiyorum :)





Tam konusuna denk geldi bakalım bizimkiler Yiğit in düşen göbek bağını ne yapacaklar merak ettim. Olmadı ben bir el atayım halası evde ki göbek bağı koleksiyonuna bir yenisini eklesin.

 Tabii ki bu batıl inançlara inanmıyorum. İslamiyetle de alakası olmadığına eminim. Sadece güzel ve eğlenceli bir geleneğimiz olarak anıyorum.

Camiye gömülürse imam olur.
Evde tutulursa evine bağlı olur.
Üniversiteye gömülürse meslek sahibi olur.
Falan filannn....

Var mı sizin de göbek bağının gömülmesi ile duyduğunuz örnekler?

Sevgiler,



devamı »

24 Kas 2015

EL YAZISI şart mı?

ilkokul da el yazısı
Fotoğrafta ki Yağız'ın duygu ve düşünceleri :)


Küçükken çok severdim güzel yazı derslerini. El yazısı yazmak bir tutkuydu benim için ve özene bezene yazardım. Doğru hatırlıyorsam 3. ya da 4.sınıfta başlardı bu ders.

 Ama şimdi ters düz olan eğitim sistemin de daha el ve kas becerileri yeni yeni oturan nesile el yazısı ile alfabe öğretiliyor. Google da baktım benim bilmediğim bir faydası mı varda milli eğitim bu kadar el yazısı konusun da diretiyor diye araştırma yaptım. Yok valla neden el yazısı diye araştırınca bir sürü şikayet yazısı okudum. Yani kimse memnun değil.

 Nasıl olsun ki? Oyun çağında ki çocuğun okula adaptasyonuna daha ilk günden parmaklarını zorlayarak köstek olunuyor. Bu zamane çocukları zaten başaramadıkları en ufak şeyde triplere giriyorlar, başarısızlığı hazmedemiyorlar birde okul hayatına böyle bir zorlukla başlayınca tam bir çıkmaza dönüyor.

 Çocuğu 1.sınıfta olup ta şikayet etmeyen veli yok sanırım. Yağız 1.sınıfa başladığın da ben hamileydim. Erken doğum yapmama sebep olacaktı çok şükür babası ile aştılar o dönemi ama sinir krizleri eşliğinde bitti resmen ödevler. Ödev değil değil daha yeni kalem tutan parmakların zorlanarak el yazısı yazma çabalarıydı onu ve bizi strese sokan. 7 yaşında olan çocuk daha o dönemde başladı sorgulamaya "tabletim de neden yazılar el yazısı değil??" "biz hep böyle el yazısımı yazacağız" açıklaması zor olan bu sorulara maalesef kimsenin cevabı yok.

 Sayfalarca verilen ödevler var bir de çok şükür bizim öğretmenimiz sadece tekrarcı yani eve çok ödev vermez 1.sınıfta da öyleydi şimdi de öyle ve asla 1.sınıfta ödevini yapamayana kızmazdı konuşarak ödev bilincini tüm öğrencilerine aşılamış bir öğretmene denk geldiğimiz için çok ama çok şanslıyız. Ama etrafım da görüyorum 1.sınıf çocuğunun elinde 7 yaprak ödev önlü arkalı 14 sayfa eder. 14 sayfa yazıyı o yaşta ki bir çocuktan beklemek doğru bir zihniyet değil bana göre. Evet bir okul öğretmen değilim ama bende çocuklarımın ilk öğreticisiyim. Yıllarca oyunun önemini, yaşına göre davranmayı öğretmeye çalıştım. Boyundan büyük sorumluluklar yüklemedim küçücük bedenine o yüzden bu kadar eziyet çekmelerine benim gibi hiç bir anne baba göz yumamıyor. Ve sadece mecburiyetten çocuklar zorlanmak durumunda bırakılıyor.
Ve bu nesil maalesef inanmadığı bir şeyi 4 yıl boyunca eziyet çekerek, zorlanarak yapmak durumun da bırakıldı ve bunun hesabını verecek kimse yok.

 Şuan oğlum 4.sınıfta ve hala kendi bile okumakta zolandığı bir el yazısı var. Seneye ne olacak biliyor musunuz? Ortaokulda el yazısı yok. Yani 4 yıl boyunca zaten anlam veremediği onu zorlayan, parmaklarının eziyet çektiği o günler havaya gidecek. Hayatının başka hiçbir kısmında kullanmayacağı el yazısı için 4 yıl bu kadar eziyet çekildiğine ve asla değmeyeceğine inananlardanım. Günümüzün bu kadar teknoloji ağırlıklı bir dönem olduğunu da göze aldığımız da ve sanal dünya da el yazısı kullanmadığını gördükçe koca bir gereksizlikten başka bir şey olduğuna inanmak çok zor değil.

 Yağız şuan büyük bir umutla seneye yani ortaokulda düz yazı yazacağı günleri bekliyor. Her ödevinden sonra ben el yazısı yazmada çok beceriksizim diye de kendini suçluyor. Seneye bu eziyetten kurtulacağı için bende çok mutluyum ve dua ediyorum ki Ela'nın ilkokula başlayacağı zamana kadar bu saçma el yazısı diretmesi kalkmış olur.

 Bu yazının bugüne gelmesi güzel denk geldi. Çünkü bizler evde tek bir çocuğa el yazısı yazdırmaya çalışırken değerli öğretmenlerimiz sınıfta çok fazla çocukla uğraşıyor. Emek harcamayanları, öğrencilerini aşağılayanları, çocuk kalplerin de derin yaralar bırakanları es geçiyorum ve bu değerli görevi hakkıyla yerine getiren tüm öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler Gününü canı gönülden kutluyorum.

Sevgiler,
devamı »

17 Kas 2015

Annelik Sendromu

                                 annelik sendromu

 Akşam yine kendi kendimi yargılarken buldum. 2 yaş sendromu ile baş etmede mi iyiyim yoksa 10 yaşında ki ergene laf anlatmada mı? Cevap yok tabii ki bir an "oo süperim hemen çözdüm sorunu" diyorum bazende hırsımdan oturup ağlayıp "yok ya ben beceremiyorum bu işi bir yerde yanlış yapıyorum" diyorum.

 Kendimi yargılamamam gerektiğini 156350.kez kendime hatırlatsam da evde çocuklarla ne zaman kriz yaşasam kafamda deli sorular saklandıkları yerden çıkıyorlar.

 Hayır 2 yaş sendromu zaten başlı başına bir dönem iken 10 yaşın olayı nedir arkadaş bunu çözemiyorum.

 Ceza vermek istemiyorum artık sorumluluklarının farkında olması gereken bir dönemde, bağırmak hiç istemiyorum çünkü çok alındığı bir dönemde, konuşmak her zaman tercihimdi şimdi onu da istemiyorum çünkü bacak kadar boyuyla ters ters cevaplar veriyor iyice delleniyorum. Hal böyle olunca da çıkar yol bulmakta zorlanıyorum. Sinirli olduğu zamanlar da oturup günlük yazıyor tüm sinirini yazarak çıkarıyor açık bırakmış bir gün okudum da yazdıklarından korktum resmen tabii kendisine bir şey demeden uzaklaştım.
 Hafta sonu bir şeye kızdı gitti odasında bağırdı çağırdı sonra sakinledi gittim konuştum ağlayarak "bu evde beni kimse anlamıyor" dedi. Kafama balyoz yemiş gibi oldum bu lafı kullanma zamanı 15-16 değilmiydi diye bir düşündüm sonra toparladım kendimi "okulda durum nasıl herkes seni anlıyor mu?" diye sordum. "evet öğretmenim, arkadaşlarım hepsi beni anlıyor yani orada herkesle anlaşabiliyorum" dedi. Bu da bana ikinci darbe oldu. Neden ya ben doğduğundan beri bu çocukla konuşarak anlaşmaya çalışıyorum. Evet arada çatışıyoruz "tamam kabul bu sıra çok sık çatışıyoruz) ama ikimizde sakinleştikten sonra oturup konuşup çözüyorum ya da ben öyle sanıyorum.

 Neyse anlık düşüncelerimi bir kenara bırakıp tekrar Yağız'a konsantre oldum.
"peki biz evde en çok neden tartışıyoruz" dedim.
"sürekli odanı topla diyorsun" dedi.
"peki okulda ders bitince kalemlerini, defterlerini sağa sola atıyor musun? montunu sıranın üzerine koyuyor musun" diye devam ettim.
"hayır çantama koyuyorum, montumu da asıyorum" dedi.
"evde peki neden üzerinden çıkardıklarını sağa sola atıyorsun kalemlerin dahi yerler de ve biz en çok bu yüzden tartışıyoruz belki okulda ki gibi evde de sorumluluklarını yapsan daha iyi anlaşabiliriz" dedim.
Sonra hemen atağa geçti cevap bulamadı sinirli bir şekilde "babamda sürekli beni suçluyor hiç dinlemiyor" dedi.
"peki öğretmenin ya da arkadaşların senden bir şey istediğin de sen surat asıp, bağırarak mı karşılık veriyorsun"dedim.
"hayır" dedi ama yüzü iyice asıldı.
" baban senden bir şey istediğinde neden hemen bağırıyor, surat asıyor hatta konuşmayı denemeden hemen ağlıyorsun" dedim. Tık yokkk
Sonra sıkıca sarıldı özür diledi. Ohhh dedimmm dünyalar benim oldu anladı sanırım diyerek gittim yattım huzurla uyudum.

 Ama dün gece yine en başa döndük gitmiş klozete kırmızı kalem açmış ki çöp kutusuna yapması gerektiğini çok iyi bilir. Ve klozette her yer kırmızı leke olmuştu odasına gittim konuşmak için sabah ütüleyip giydirdiğim üniforma yerlere atılmış üzerinde geziliyor. Masasının üstünü hiççç söylemiyorum bile. Empati kur diyen iç sesime küfür edip derin derin nefes alarak çıktım odadan balkona çıkıp çığlık atmayı o an çok ama çok istedim. Onu da yapamadım gittim klozeti tam 1 saat evde ne kadar kimyasal varsa boca edip ovaladım neyse ki çıktı. Sanmayın ki ben böyle krizdeyken Ela sessiz sakin oturuyor her saniye bacağımın dibinde "kız ona anne, söz dinlemiyor al kalemlerini bana ver" diye küçücük boyuyla aklınca bana gaz veriyor.

 Özellikle belirteyim burada önemli olan klozetin temizliği değil bir gece öncesi o kadar konuşmama rağmen 10 yaşında ki çocukla hala bir arpa boyu yol alamıyor olmam esas meseledir. Birde kabullenemediğim Yağız 3 yaşındayken bile çok derli toplu odası vardı 5 yaşındayken dolabında ki tişörtleri bile renklerine ayırıp yerleştirirdi. Küçükken böyle olup büyüdükçe düzeleceğine tersine döndü. Kafayı yiyeceğim çocuk mu sorunlu, yoksa yetiştiren büyüten olarak sorun bende bizde mi? Bu yaş grubunda ki bir çok çocuğun böyle olduğunu duymak yalan değil valla içime su serpiyor. Bir nebze olsun kendimi yargılamayı bırakıyorum.

 Bu yazdıklarımı okuyabilir diye korkmuyorum çünkü geçen hafta şubat tatiline kadar sürecek tablet cezası aldı. İlerde otursun bol bol okusun zaten :)

 Velhasıl 2 yaş sendromundan dert yanan anneler üzgünüm ama bugünler de geçecek üzülmeyin diyemiyorum lakin 2 yaş sendromu yaşayan da var evde o dönemi de iliklerime kadar yaşıyorum :) az daha sabredin sanırım 20.yaşların da umut var diyorum. (züğürt tesellesi)

 Ben içinde bulunduğum bu ruh halime annelik sendromu diyorum ara ara yokluyor idare edin artık :)

Not: Bazıları Yağız için aman küçücük çocuk odasını toplaması için bu kadar diretme diyorlar ama öyle bir şey yok sorumluluklarını ne kadar erken yaşta kazanırsa o kadar ileride kendisi rahat eder. Hele ki erkek çocuğuna bu kadar iş yaptırılır mı diyenleri duymuyorum bile.

Sevgiler,




devamı »

16 Kas 2015

Pakolino Aktivite Kutuları

pakolino kutu oyunları

PAKOLİNO; 3-7 yaş arası çocuklar için tasarlanan eğitici ve eğlenceli aktivite kutularıdır. Tanımları böyle ama 10 yaşında ki oğlum da 32 yaşında olan bende Ela'nın elinde bu kutuyu gördükçe kayıtsız kalamadık.

Ela için kullandığın kutu oyunları var mı? diye özelden 1-2 kişi sorunca Pakolino kutularını denemeye karar verdim. Çalışan bir anne olduğum için akşamları da Ela sürekli oyun oynamak istediği için bu aktivite kutusu çok işime yaradı. Kutunun içinden 3 tane özenle hazırlanmış kese kağıdı çıktı. Her kese kağıdın da ayrı bir aktivite malzemeleri var. Ve her kese kağıdı fotoğrafta ki gibi sıralandırılmış bu çok hoşuma gitti.




pakolinoçocuk ve resim

2. kese kağıdından Yusufçuk böceği yapımı malzemeleri çıktı. Küçük kağıtları boyamak için keçe kalemlerine kadar her şey düşünülerek hazırlanmış olmasına çok şaşırdım. Bu etkinliği de Ela ile 2.gece yaptık. Yatana kadar bu etkinlikle uğraştı.


pakolino

Ve 3.kese kağıdından küçük küçük bir sürü oyun hamuru ve kutu yapımı malzemeleri çıktı. Böcekleri ben yaptım Ela siyah yapışkanlar la süsledi ve gözlerini yaptı. Sergileme kutusunu da Yağız yaptı. 


El birliği ile işlem tamam :)

Kısaca notlarım;
* Eğer çocuğunuzla birlikte ne etkinlik yapsak diye çıkmaza giriyorsanız Pakolino kutuları tam bir kurtarıcı.

* Kutuyu önünüze alıp oturduğunuz anda bir daha kalkıp bu eksik, şu eksik diye düşüneceğiniz hiç bir şey yok. Kutunun içinde ki her etkinlik malzemesi en ince detayına kadar hesaplanarak hazırlanmış.

* Etkinliklerin hiç biri çocukların zorlanacağı ve ya yapamayacağı gibi değil. Kutuda bir kaç yönlendirme ile çocukların gayet kolay çözebileceği etkinlikler mevcut.

* Biz bir kutu ile tam 3 gece vakit geçirdik. Her geceye bir etkinlik yaptık. 4. gece ise en başa dönüp kalan parçalardan ateşböceğimizi tekrar elden geçirip oynadık. Dolu dolu 1 haftayı tamamladık diyebilirim.

* Ve en önemli notum yaparken zorlanmayan ve hiç sıkılmayan Ela nın fazlasıyla eğlendiğini gördüm.

Son olarak çok sağlam olan kutuyu da atmaya kıyamadık ve toka kutusu yaptık :)

Çalışan annelerin akşmaları ne yapabilirim diye düşünmelerini engelleyen hatta ev hanımı olup ta tüm gün çocuğumla ne etkinlik yapabilirim diye dert yanan tüm annelerin kurtarıcısı olabilecek nitelikte olan Pakolino aktivite kutularına aylık - 3 aylık ve 12 aylık olarak üye olarak her ay kapınıza kadar gelmesini sağlayabilirsiniz.

Umarım bana soran arkadaşlarım için yeterince aydınlatıcı bir yazı olmuştur. Sorunuz olursa gulsah.onen26@gmail.com adresinden ulaşabilirsiniz.

sevgiler,




devamı »

12 Kas 2015

Dış Mekan Albümümüz

 Sünnet düğünü telaşlarımız bitti 1 aydır rahatız. Daha öncede yazmıştım ( TIK TIK)  fotoğraf çekimlerini düğünden 2 hafta sonra dış mekan da (longoz ormanları) yapmıştık.

 Karacabey deki longoz ormanlarını da çekimler sebebi ile görmüş varlığından haberdar olmuş oldum. Biz Karacabey liyiz ve ben burayı nasıl daha önce duymadım diye resmen şaşırdım. Ormanın bir tarafı yeşillik diğer tarafı ise deniz kenarı. Çekimleri yeşillikler de yaptık ama bence mayıs ayında gidip sahil kenarında da çok güzel bir çekim yapılabilir :)

 Çekimlerde düğün günü giydiğimiz abiye kıyafetlerimizi yanımıza aldık ama sadece çocuklar giydi ben ve eşim ortama daha uygun olur diye daha sade kıyafetler seçtik. Nasılsa düğün günü çekilen bir sürü abiyeli karelerimiz var bu daha farklı olsun istedik.

 Tek zorluğu elbiseyi kısaltmamıştım bu yüzden düz ayakkabı yerine ormanda bildiğiniz kocaman topuklularla çekim yapmak zorunda kaldık :) Neyse bir yerimi kırmadan bitirmiş olduk.

 Amacımız hem piknik hemde eğlenceli bir çekim yapmaktı öyle de oldu. Bu konu da söyleyebileceğim en önemli şey; bu tarz çekimleri yaptıracağınız insanlarla aranızda ki elektrik çok çok önemli. Onların size yardımcı olması sizin rahat olmanız durumunda ancak ortaya güzel kareler çıkabiliyor.

 Böyle güzel bir günün sonunda elimizde özenle hazırlanmış şahane bir hatıra albümümüz ve asla aklımızdan çıkmayacak çok güzel bir gün kaldı. Ve diyorum ki bu tarz bir çekim yaptıracaksanız çekim yapan kişi ile mutlaka daha önceden birlikte vakit geçirin. Sevgili Ali Rıza ve Handan Özer bu konu da iyi derece de uzmanlar diğer bir artıları ise fazla samimiler bu yüzden çekim çekim gibi değil dostlarla geçirilen güzel bir gün gibi oldu. Ve ne mutlu ki benim bu fotoğraf merakım sayesinde 2 güzel insan kazanmış olduk.

 Biz Ela nın 1 yaş çekimin de tanıştık bugün onlarla tanışmama vesile olan arkadaş beni sildi attı ama giderken de bana kalbi muhteşem bir abla ve abi bıraktı. Ela büyüyüp evlenene kadar daha ne çekimler yaparız biz bilemiyorum :) Elimde çok güzel kareler var paylaşma nazar değdireceksin diyorlar ama kendimi frenleyerek paylaşmaya devam ediyorum.
fotoğrafta ki arızayı bulun :)

 Amannn her şey de fotoğraf çekinmeye başlandı demeyin sakın bu kareler çok güzel hatıra olarak bugünlerin hatırına elimizde kalan tek belgeler. Her özel anın ve özel günün bir şekilde fotoğrafla ve ya yazı ile anı olarak bırakılmasından yanayım. Fırsat ve imkan buldukça dış mekan çekimi yapın veya yaptırın.

Daha bir sürü güzel kareler için instagram hesabıma beklerim ;)
@gulsahonen

Ali Rıza Özer in çektiği diğer fotoğrafları da incelemek isterseniz;
web sayfası : www.alirizaozer.com
instagram hesabı : @alirizaozer

Işığınız bol olsun ;)


devamı »

11 Kas 2015

Kolay İngilizce Öğrenmenin Yolları



 Sizlerde “İngilizce Nasıl Öğrenirim?” diye merak edenlerden misiniz? Bu konuda ne kadar şanslı olduğunun farkında olmayan birçok kişi zamanlarını boşa geçirmektedirler. Online eğitimlerden, eğitim setlerine ve dil kurslarına kadar sayısız imkânlar arasında günümüzde hala bir yabancı dil sahibi olmayan kişiler ne yazık ki hayatları boyunca pişmanlık yaşamaya mahkûm olmaktadırlar. Kolay yollardan İngilizceyi öğrenmek isteyen kişiler yaptıkları araştırmalar sonucunda bu işin emek istediğini ve gerekli zamanları ayrılmadığında bu işin zor olacağının farkında olmaktadırlar. Özellikle öğrenciler tüm yaşamlarını etkileyecek olan İngilizce için öncelikle kütüphanelerinde bulunan kitaplardan yardım alarak azda olsa dil konusunda biraz bilgi sahibi olabileceklerdir. Sonrasında profesyonel yardımlar almak için kendi şartlarına uygun olan eğitimleri araştırarak kurslara kayıtlarını yaptırmaktadırlar. Elbette dili öğrenirken evde ya da okulda kitapların içerisinde kaybolarak yalnızca yazıp, okumakla İngilizce öğrenilemeyecek olup ve bu durum karşısında insanlar kendilerine oldukça eziyet etmiş olacaklardır. Öğrenmek için en etkili yol dili bilen kişilerle konuşarak pratik yapmaktır. Bu yüzden dilin fazla kullanıldığı mekânlarda uzun süreler geçirerek daha akıcı konuşmanın yanı sıra rahatlıkla yazıp-okuma kabiliyetleri gelişecektir.

Şimdilerde herkesin kendi başlarına kolayca dili öğrenebilmeleri için cd, kitap ve elektronik sözlükten oluşan İngilizce Öğrenme Seti sahibi olmaları yeterli olmaktadır. Konular Türkçe anlatımlı olduğu için derslere sıfırdan başlayanlarda dâhil olmak üzere kimse zorluk yaşamamaktadır. Setlerde dersler sınıf ortamında profesyonel öğretmenler tarafından anlatılmaktadır. Uygun fiyat aralıklarında sahip olduğunuz öğrenim setleri sayesinde kurslara yüksek meblağlarda paralar ve ekstra zamanlar harcamanıza gerek kalmadan, sizlerin belirlediği süre ve mekânlarda derslerinizi çalışabilmektesiniz. Düzenli olarak devam edeceğiniz dersler sonrasında istediğiniz seviyelere ulaşarak, bu özel dil İngilizceyi rahatlıkla konuşabilecek ve anlayabileceksiniz. Başlangıç, orta, ileri, çeviri teknikleri gibi farklı seviyelere göre hazırlanmakta olan öğrenme setleri arasından öğrenciler kendi seviyelerine uygun olan doğru sete sahip olarak derslere başlamalıdırlar. Şimdilerde internet üzerinden rahatlıkla siparişlerini verebildiğiniz setler için yapacağınız ufak araştırmalar sonrasında, hem fiyat ve ödeme koşulları uygun olan, hem de kaliteli eğitimler sunan setlerin seçilmesine özen gösterilmelidir. Zamanları kısıtlı olduğu için kurslara katılamayan ve özel derste alamayan kişiler için bir kurtarıcı olan bu setler birçok kişinin iş ve eğitim hayatını kurtarmaktadır. Set içerisindeki CD’ler de sayısız kelimeler bulunmakta olup, bu kelimeleri ve anlamlarını ezberleyen kişiler her bir yeni CD ile daha yeni şeyler öğrenmenin vermiş olduğu keyif ile derslere daha fazla zaman ayıracaklardır.

Aynı zamanda İngilizce öğrenirken bir nevi beyin jimnastiği de yapılmakta olup, hayatın sıkıcı ve rutin giden akışında renk katan bir hobi olarak hayatlara farklılık katacaktır. CD’lerdeki kelimeler sık sık dinlendiğinde bir şarkı ezberlenir gibi ezberlenecek ve daha fazla akıllarda kalıcı hale geleceklerdir. Telefon, tablet, DVD ve bilgisayarlarınıza uyumlu olan her bir CD’yi günün istediğiniz her anı her mekânda rahatlıkla dinleyerek öğrenim sürenizi hem hızlandırmış, hem de kolaylaştırmış olacaksınız. İngilizcenin yanı sıra Rusça, Almanca, İtalyanca ve Fransızca gibi diğer diller içinde öğrenim setleri bulunmakta olup, bu dillere ihtiyacı olan kişilerde kısa süreler içerisinde dilleri öğrenerek kullanmaya başlayacaklardır. Burada yapılması gereken tek şey alınacak olan setin uzman ellerden çıkmış olması ve derslere başlayan kişileri istedikleri seviyelere ulaştırmasıdır. Setlerin sahip olduğu fiyatlar günümüzde verilecek olan dil kurslarından çok daha altında olup, isteyen herkesin rahatlıkla bu setleri alarak dilleri öğrenmelerini sağlamaktadır. Sizlerde daha fazla geç kalmadan hemen bir set alarak düzenli olarak derslerinize başlamalısınız.

devamı »

10 Kas 2015

Ulu Önder ATATÜRK

atatürk


Saat 9 u 5 geçe
Atam dolma bahçede
Gözlerini kapamış
Bütün dünya ağlamış

Doktor doktor kalksana
Lambaları yaksana
Atam elden gidiyor
Çaresine baksana

Uzun uzun kavaklar
Dökülüyor yapraklar
Ben Atama doymadım
Doysun kara topraklar

 Ben bu şiirle tanıdım yüzünü görmediğim Atam'ı çocuklarıma da ilk bu şiiri öğrettim. Ne şanslıydık ki tam bir Atatürkçü öğretmenlerimiz vardı. Bize her daim bu vatana sahip çıkmamız aşılandı. Her ders bir bir Atatürk ün bizlere bıraktığı yenilikleri anlatıldı. Tek tek her kazanılan zafer işlendi kafamıza. Tüm bayramlarımızı,zaferlerimizi bayrak altında coşkuyla kutladık. Sabahları gümbür gümbür ANDIMIZ okuduk. Böyle büyüyen bir nesil nerden geldiğini asla unutamaz.

 Bazıları unutmuş olabilir ama ben unutmadım. Ve asla unutmayacağım çocuklarıma da unutturmayacağım.

 Ve bir kadın olarak bugün aramızda olmayışının 77.yıldönümü büyük bir acı içinde anıyorum. Sadece bugün değil her daim kalbimizdesin.

 Veee siz Atatürk karşıtları; ister kürt ol, ister türk, ister ermeni bu topraklar da bu bayrak altında nefes alıyorsan kutlama ve anma törenlerine son nefesinize kadar şahit olacaksınız. Ve bu topraklar da ölene kadar nüfus cüzdanın da uyruğunuz TC olacak.

 Mekanın cennet olsun sevgi, SAYGI, özlem ve rahmetle anıyoruz.

 Kimileri küfürle anılır kimileri saygı ve sevgiyle...

Sevgiler,


devamı »

9 Kas 2015

Uyku Tulumu


uyku tulumu
carters uyku tulumu
 Akşam bebeğinizi ya da çocuğunuzu nasıl yatırıyorsunuz sabah da öyle buluyorsanız çok ama çok şanslısınız. Bizde maalesef üstünü örten hatta yatağında normal yatmayı beceren evlat yok.

 Ela üzerini örtmemle direk uyanıyor Yağız da değil örtünmek yastığında 5dk düzgün yatıyorsa mucize kabul ediyoruz. Hele ki yatağından yere düşmemişse Allah Allah iyimi acaba diyerek gidip nefesini dinliyorum. He birde döne döne o pijama sırtına kadar çıkıyor ve sabaha kadar ben uyanmazsam belleri açık öylece uyuyor. Derin uyuduğu için de üşüdüğünün farkında bile değil.

 Hal böyle olunca kış ayları bizim evde eziyet oluyor. Kalın giydirsem terliyorlar, ince giydirsem açık yattıkları için üşüyorlar. Her sene bebek tulumu, uyku tulumu gibi araştırmalarım oluyor. Yağız dönemin de ne denediysem başarılı olamadım. Tulumlar ya çok kalın ya çok ince. Öyle böyle Yağız büyüdü Ela da tekrar başa sardım ve bebek tulumu arayışlarım 2 sene önce tekrar başladı.


bebek tulumu
Bu torba şeklinde uyku tulumlarını ben çok seviyorum ama Yağız da da Ela da da kullanmayı başaramadım. İkisi de çığlık çığlığa bağırmışlardı deneme yaparken. Bir müddet Yağız a uyuduktan sonra giydirmeyi denedim o şekilde bayağı idare ettim. Ama Ela giydirirken uyandığı için onda hiç kullanamadım :)

Artık uyku tulumu aramıyorum çünkü carters uyku tulumları ile çok rahatım. 0-12 yaş her boy var. İnce kadife gibi üzeri ama içi %100 pamuk olduğu için hiç terletmiyor. Ayak tabanları ev ayakkabısı altları gibi kaydırmaz şekilde yapılmış. Fakat ayaklı olması sıkıntı yaratırsa ayaksız olanları da var. Benim bayağı işimi gördüler. Umarım arayışta olan annelere de faydası olur.

Reklam değil tamamen #annetavsiyesi dir.

Sevgiler,

devamı »

5 Kas 2015

Annelerin Akıllı Seçimi: TODİZOO Oyuncakları

Bebekler için oyuncak seçme işi anne babalara düşüyor. Minikler, hem gerçek dünyayı hem de kendi yetenek ve becerilerini önce oyuncaklarla keşfetmeye başlar. Doğal olarak oyuncakların onların gelişiminde rolü çok önemlidir. Oyuncak alırken aradığımız özellikler aslında çok net. Eğitici, eğlendirici ve onlar için tamamıyla güvenli olmaları en önemli özellikler.
Bebekler için oyuncak alırken en önemli kriter, güvenilir markaların oyuncaklarını almak olmalıdır. Sık sık ağzına götüreceği, birlikte uyuyup yemeklerini hatta banyosunu paylaşmak isteyeceği oyuncaklarının ona zararlı olabilecek bir materyal, boya ya da aksesuar içermediğinden emin olmanın tek yolu tercihlerinizi güvenilir markalardan yana yapmak. Bir diğer dikkat edilmesi gereken konu da seçtiğiniz oyuncakların onların gelişimine de katkıda bulunması. Yapacağınız doğru oyuncak seçimlerinizle her gün hayat ve kendisiyle ilgili yeni şeyler öğrenen bebeğinize büyüme macerasında yardımcı olabilirsiniz.
Tüm bu özellikleri bir arada bulabileceğiniz Todizoo oyuncaklarını inceleyerek, bebeğinizin yaş ve ihtiyaçlarına en uygun olanları tercih edebilirsiniz.
TODİZOO ÇINGIR TOP: Markanın en sevilen ve en çok satan oyuncaklarından. Minik parmakların tutabileceği şekli ve yumuşak dokusu ile hem şirin bir çıngırak hem de hiç bir yere zarar vermeyen bir top. İsterseniz banyo oyuncağı olarak da kullanabilirsiniz. 6 ay ve üzeri bebekler için uygun.
TODİZOO YEMEK ARKADAŞIM: Yemek saatlerine bu oyun arkadaşıyla biraz keyif katmaya ne dersiniz? Tavşancığı özel parçası sayesinde masaya kolayca tutturun, çaldığı neşeli melodiler ve ışıklı düğmeleri ile o bebeğinizi neşelendirsin, siz de ona mamasını yedirin. Üç ay ve üzeri bebekler içindir.
TODİZOO NEŞELİ TOPLAR: Minikler el-göz koordinasyonu ve motor becerilerini güçlendiren, kas gelişimini de destekleyen Neşeli Toplar ile oynarken çok eğleniyorlar. Minik eller topları alıp kulenin üstünden bırakınca çıngırdayarak aşağı kayıyor. Birlikte oynayarak onu topları kavraması ve kaydırması için motive edin. 12 aydan itibaren tüm bebekler oynayabilir.
TODİZOO IŞIKLI YILDIZIM: Bebeğinizin yatağına, arabasına ya da oyun parkına kolayca takabileceğiniz Işıklı Yıldızım miniğinizin başucundan uzun süre ayrılmayacak bir oyuncak. Çevresinde ışıklar yanan aynası, kayar boncukları ve tıkır düğmesi ile bebeğiniz bu yıldızı çok sevecek. Üç ay ve üzeri bebekler içindir.


Bir boomads advertorial içeriğidir.
devamı »

4 Kas 2015

Sinir Öfke SABIR Sınırları


öfke kontrolü

 Doğumdan sonra bebeğini kucağına aldığın an sabırla bebeğinin emmesini, sabırla gazını çıkarmasını, sabırla uyumasını derken annelik bir kadına her şey den önce sabretmeyi öğretiyor. Ve yıllar geçtikçe çocukla birlikte annenin sabır sınırları bayağı bir genişliyor.

 2 yaş sendromuna bile kafa tutan sabırlı anneler de arada telleri yakabiliyor tabii. Uykusuzluk, evde biriken işler, çocuğun bakımı, yetişmesi gereken işler derken öfke kontrolüne ihtiyaç duyulan çok fazla an gelebiliyor.

 Sabırla birlikte öfke kontrolüne ihtiyaç olduğunu çok iyi bilsem de yaş ile alakalımı bilmiyorum ama tahammül denilen şey bende artık pek mevcut değil gibi. 10 değil 5 arkadaşım olsun kafam rahat olsun mantığını uzun zaman önce benimsedim o konu da rahatım ama konu çocuklar olunca böyle kestirip atmak pek mümkün olmuyor. Çocukların insanın tahammül sınırlarını da, sabrını da sonuna kadar kullanmakta usta olduklarını artık kabullenmiş durumdayım.

 Sabır kısmı tamam elimden geleni yapıyorum ama asıl bana düşen kısmı öfke kontrolü! Psikologların yazdığı makalelerin genelin de "derin derin nefes al ve içinden 10 a kadar say" yazar. Denedim daha 10.rakama gelmeden Ela korkusuzca üzerime saldırıyor daha öfkem geçmemiş ve üzerimde gözü dönmüş bir evlat varken içimden sayı falan sayamıyorum tabii ki. Kendimi öylece öfkeli bırakıp mecbur kalkıp Ela yı sakinleştiriyorum.

 Bir de ne diyorlar "bulunduğum ortamdan uzaklaş balkona falan çık temiz hava al" bu zor bizde Ela sız balkona çıkmak deveye hendek atlatmak kadar zor. Çaktırmadan çıkarsın ola ki yakalanırsan senin öfken geçer ama Ela nın öfkesi geçmez ve tüm günü zehir eder. Balkona çıkıp sakinleştiğine bin pişman olursun.

 Buna daha bir sürü örnek verilebilir. Eminim bu ya da buna benzer sahnelerin her çocuklu ailelerin evlerin de yaşanıyordur. Öfke anında çocuğa şiddet uygulamamak ve kendini sakinleştirmek sadece kendi elimde bunu çok iyi biliyorum artık.

 Ben genelde çok sinirlendiğim de ve yakama Ela yapıştığın da hemen en sevdiği şey olan ağzı kapalı pembe ojeyi eline tutuşturuyor tuvalete kapanıp elimi yüzümü yıkıyorum. Yağız a kızdıysam o daha kolay yanından uzaklaşıp başka bir işle uğraşıyorum. Sakinleşince gidip yine konuşuyorum. Fakat Yağız ın da sakinleşmesi kolay olmuyor. Onu da bir müddet kendi haline bırakmak gerekebiliyor. Bu yüzden uzak durmak en iyi çözüm oluyor. Ama ola ki bu öfkeli anımda karşıma kocam çıkıp "aaa ne oluyor böyle" derse onun için üzgünüm direk o fırçayı yiyor ve başka bir şeyle oyalanıp sakinleşmeme fırsat kalmadan tüm sinirimi onunla atmış oluyorum. Tabii ki yanlış ama oda böyle anlar da sessiz kalmayı öğrensin napim :)

 Sakinleşmeye yer bulamadıysam da son ses müzik açarım pek iyi gelir.

 Ne olursa olsun günümüz de iş stresinden dolayı, koşturmalardan dolayı çok hızlı yaşıyoruz her şeyi bu da insanları fazlasıyla gergin ve sinirli yapıyor. Şuan etrafım da sessiz sakin insan sayısı yok denecek kadar az. Herkes patlamaya hazır bomba gibi. Ve çoğu insan antidepresana başvurmak zorunda kalıyor. Hatta Dünya Sağlık Örgütünün tahminlerine göre 2020 de antidepresan kullanımı daha bir artacak ve depresyon iyice yaygınlaşacakmış.

 Anne babalar böyle sinirli ve öfkeli olunca da ufacık çocuklar da erken yaşta çabuk sinirlenme, sinirle cevap verme gibi durumlar başlıyor. Yani aslında bu bir kısır döngüye dönecek gibi görünüyor. Çabuk sinirlenen, öfkeli, sinirli anne babaların büyüttükleri çocuklar evlerin de gördükleri gibi çabuk sinirlenerek kendi çocuklarını büyütecekler.

 Farkındayım çok iç açıcı bir yazı olmadı ama maalesef hepimiz sinir, öfke ve sabır sınırlarımızı öğrenmek ve bu duruma kendi kendimize ya da uzman desteği alarak çözüm bulmak zorundayız. Bu vesile ile bende kendime tekrar hatırlatmış oldum.

 Peki sizler nasıl sağlıyorsunuz öfke kontrolünüzü? Var mı taktikleriniz? ;)

Sevgiler,










devamı »

3 Kas 2015

Kaygılı Çocuğa Yardım

çocuklarda kaygı


 Öncelikle bu kitabı neden okuma gereği duyduğumdan bahsedeyim.

 Yağız ön yargılı bir çocuk. Tatmadığı bir yemek için sevmeyeceğini, denemediği bir oyun için başaramayacağını düşünür ve vazgeçer. Çok zorlamadan denemesi için itelemek gerekiyor. Ve ben bunu bazen ciddi anlamda nasıl yapmam gerektiğini bilmiyorum. Babanın bakış açısı daha basit "koca adam oldun" ile başlayan bir cümle ile hemen cevabını yapıştırır. Tabii ki Yağız da hiç bir çocuk bu şekilde ikna olup gaza gelmiyor.

 Geçen sene basketbol kursuna göndermek istediğimiz de günlerce stres yaptı. "ben basketbol da iyi değilim yapamam" diyerek kendini paraladı. Bir iki güzelce konuştum ama sonra gerçekten sabrım kalmadı ve zorla kursa götürdüm. Ve sadece 2 hafta gibi bir sürede "anne ben gerçekten basketbol da başarılıymışım öğretmenim de öyle söyledi" dedi. Ve sorunsuz gayet mutlu 1 yıl kursa devam etti. Bu yıl kendisi gitmek istedi. Bunun gibi bir sürü örnek verebilirim.

 Birde garip kaygıları var. Diyelim bir ödevini evde unuttu; tüm günü kendine zehir eder. Ben nasıl unuttum ya öğretmenim kızarsa!!! Ve çok iyi biliyorum ki asla ses bile yükseltmeyen çok anlayışlı bir öğretmeni var. Yani Yağız da dahil tüm öğrencilerine fazlasıyla hassas yaklaşan bir öğretmen. Sadece bu da değil; mesela bugün Kasım ayının ilk okul günü. Ve Yağız dün gece rahat uyku uyuyamadı. Çünkü servis parası ve yemek parasının ödenmesi lazım. Ve babası gelirken para çekmeyi unutmuş. Yemekten sonra çıkar atm den çekerim dese de Yağız rahat edemedi. Huzursuzluğunu görseniz sanırsınız ki para almak için servis şöförü ve kantinci kapıda Yağız ı bekliyor heralde derseniz. Ve bunca yıldır hiç geçikmeli yatırdığımız bir durum olmadı. Hani desem ki bir kere böyle bir şey oldu ve Yağız'a kızdılar ( ki böyle bir durumda Yağız la muhatap olmazlar veliyi ararlar) ama öyle bir şey de olmadı.

 O kadar konuşmama rağmen akşam yatarken yine de babası için kapıya not yazıp bırakmış. Bir de eklemiş etüd parasını da unutma diye ki etüd parasını yatırdığımızı makbuzuyla ıspatladık :)

 Bunun gibi kaygıları kedi, köpek, kuş görünce de yaşıyor. Eyvah şimdi bana saldıracak korkusundan beti benzi atıyor. Halbu ki başına böyle bir olay da hiç gelmedi.

 Hadi hayvan korkusunu bir nebze anlamaya çalışıyorum büyüklerde bile bu olabiliyor ama 10 yaşında ki bir çocuk uykusundan edecek kadar neden para yüzünden veya başaramayacağı şeyleri düşünerek neden kendini huzursuz eder bunu aklım almıyor. Belki de bir uzmana danışmak gerekli ben artık çıkar yol bulamıyorum.

 Acaba özgüven sorunumu diye de araştırma yaptım ama ögüven ve kaygının çok farklı şeyler olduğunu anladım.

 İşte bu arada bu kitapla tanıştım. Kaygılı Çocuğa Yardım 

kaygılı çocuklar

 Kitap detaylı bir şekilde çocuklara bu konu da nasıl yaklaşmak gerektiğini, çocuğa nasıl gevşemek gerektiğini detaylı nasıl anlatabilirize kadar her şeyi açık ve net yazmış. Korkuları olan çocuklara da nasıl yardımcı olunacağını anlatıyor.

 Çocuklarınıza uygulayabileceğiniz testler de kitap içerisinde mevcut. Testlere göre Yağız benim sandığım kadar kaygılı çıkmıyor. Fakat notlar alarak okumaya devam ediyorum. Ve böyle bir sorun yaşayan tüm ebeveynlere de tavsiye edebileceğim bir kitap.

çocuk ve kaygı

 Çocuk büyütmek zor iş demiş miydim daha önce :)

Sevgiler,



devamı »
Bumerang - Yazarkafe