29 Eyl 2016

Merhametli Çocuklar Yetiştirmek

merhametli çocuklar

Zor nefes aldığımız bu dünyada etrafımızda ki olan bitenleri gördükçe çocuklarımın geleceği için çok üzülüyorum. Etrafımda olan bitenlere belki çözüm bulamam ama merhametli çocuklar yetiştirmek benim ve siz annelerin elinde.

Sen bir anne olarak çocuğunla gezerken karşına çıkan savunmasız her hangi bir hayvana tekme ya da taş atıyorsan yanında bulunan çocuğuna hayvan sevgisini aşılayamazsın. Pis o elleme, dokunma mikrop kaparsın ıyyy gibi tepkiler veriyorsan, çocuğuna bir kedinin başını okşamasına izin vermiyorsan çocuk her zaman hayvanları tiksinecek yaratıklar olarak görecektir. Sonra büyüdüğünde köpek asar, kedi keser, tavşan tekmeler, kuşları vurur. Bunları yaparken de zerre kadar vicdanı sızlamaz.

Parkta gezerken sen duyarsızca çiçekleri koparırsan, hiç sağına soluna bakmadan üstüne basar geçersen. Seni böyle gören çocuğun da yıllarca ayaklarının altında ezilen çiçeklerin farkına varmadan büyüyecektir. Çocuğundan bitkileri sevmesini sakın bekleme...

Merdivenlerde elinde bebek arabası ile çıkmak için mücadele eden bir insan görüyor ve çocuğunla birlikte yanından geçip gidiyorsan, aklına yardım etmek dahi gelmiyorsa çocuğundan yardımsever biri olmasını da bekleme.

Markette dilsiz bir insanın kasiyere kendini ifade etmesine çocuğunla birlikte şahit olduğunda çocuğun korkuyorsa ve sen açıklama bile yapmadan "evet gel kaçalım buradan" diyerek çocuğunu alıp arkana bile bakmadan gidiyorsan, yolda yardıma ihtiyacı olan bir engelli insan görüyor ve yanından koşarak uzaklaşıyor isen bunlara şahit olan oğlunun/kızının merhametli çocuklar olmasını lütfen bekleme.

Çocuklar ilginç ama bir o kadarda akıllı varlıklardır. Senin yapma, etme, şöyle ol, böyle ol demeni dinlemezler. Duyduklarını değil, gördüklerini dikkate alıp kaparlar. Yani her yerde duyduğunuz, okuduğunuz "çocuklar sizlerin aynasıdır" cümlesi birebir doğrudur.

Geçen gün Yağız yanıma gelip sınıflarında engelli bir arkadaşlarının olduğunu 2 çocuğun ona ters davrandığını anlattı. Tam ben böyle davranılmamalı diye nutuk atacakken Yağız lafa girdi ve ben bazen teneffüslere çıkmıyor onun yanında konuşmadan oturuyorum belki bir şey isterse gider alırım diye dedi. Takdir etmeye bile gerek duymadan sadece sarıldım. Belki o anlamadı ama ben onun iki cümlesinden çok şey anladım. İnsanlık daha ufacıkken başlıyor. Büyüdükçe masumluğunu kaybediyor insan ama içinde biraz olsun merhamet varsa iyi insan olmak çok da zor değil.

Hiç birimiz dört dörtlük değiliz hatalarımız, günahlarımız da oluyor. Ama içinizde biraz merhamet, biraz vicdan varsa bunu anne karnından itibaren çocuklarınızla paylaşın. Lösemili çocuklara yardım kampanyalarına çocuklarınızla katılın, yolda gördüğünüz yardıma muhtaç herkese çocuklarınızın yardımcı olmasını sağlasın, ayda yılda bir bile olsa yaşadığınız yerde bulunan çocuk esirgemeden ihtiyaç listesi isteyin ve bu ihtiyaç listesindeki alınacakları çocuğunuzla birlikte alın. Küçülen kıyafetlerini, oynamadığı oyuncakları ihtiyacı olan bir çocuğa vermesi için vesile olun.

Dışarı da gördüğünüz engelli bir insanın neden öyle olduğunu, korkmamıza gerek olmadığını gözlerinin içine bakarak anlatın. Yarın bizimde başımıza gelebileceğini doğru cümlelerle ifade edin. Onların bizden farklı olmadığını sadece yardıma ihtiyacı olduklarını bilerek büyüsünler.

Birde hayvanlara şiddet uygulayan çok iyi bir şeymiş gibi bunu kameraya çekip sosyal medya da yayınlayan çocuklar, yetişkinler var. Bir çocuk hayvana eziyet etmekten nasıl zevk alabilir insanın aklı almıyor. Bu çocukların aileleriyle birlikte destek alması gerekiyor. Çünkü hayvanlara işkence etmek normal bir çocuğun veya yetişkinin yapacağı bir şey değil. Ancak ciddi anlamda zihinsel yada ruhsal sorunları olan insanların bu şekilde acımasız olabileceğini uzmanlar her yerde haykırıyor. Ve böyle bir duruma şahit olduğunuzda çocuk bile olsa şikayetçi olmaktan geri kalmayın.

Şiddeti iyi bir şeymiş gibi öğrenerek büyüyen çocuklar da merhamet olmaz. Evladını döverek hastanelik eden anne belki sonradan vicdan azabı çekiyordur ama çocuk o vicdan azabını öğrenmez sadece şiddetin gerekli olduğunu öğrenir. Merhametli çocuklar yetiştirmek için önce bizler içimizde ki merhamet duygusunu uyandırmak zorundayız. Yoksa bugün basında izlediğimiz bu şiddet haberleri gün geçtikçe artmaya devam edecek. Ve bizlerde karşıdan şaşkınlıkla izlemeye devam edeceğiz.

Unutmayalım;
Saygı, sevgi, şiddet, görgü ve ahlak kuralları gibi merhamette evde aileden öğrenilir. 

Sevgiler,






devamı »

28 Eyl 2016

Labial Füzyon

Labial füzyon; kız çocuklarında görünen vajina yapışıklığının bilimsel adı. Ela'da olduğu için öğrendiğim bu durumu internette o kadar araştırmama rağmen çok detaylı yazanı görmedim. Bende daha önce bloğumda paylaşmıştım. ( TIK TIK) Hatta en çok okunan yazılarım arasında ve en çok bu konu da annelerden mail alıyorum.

Herkes panikle bana yazıyor. Ben doktor değilim ama elimden geldiğince kendi durumumuzdan bahsedip bunun bir hastalık olmadığını geçici olduğunu bahsediyorum. Ve sadece bir doktor ile kalmayıp bir kaç doktor ile görüşmelerini rica ediyorum. Bu konuda içimi en rahatlatan ve gittiğimiz doktorun verdiği bilgileri destekleyen yazılarıyla Prof.Dr.Süleyman Engin Akhan oldu. Bu konu hakkında facebook hesabında ve resmi internet sitesinde ki yazılarını okumanızı tavsiye ederim.

Yazılarından birini paylaşıyorum. Lütfen sitesinden fotoğraflı yazısını da mutlaka okuyun tam yapışıklık nasıl oluyor diyenlere maille anlatmam çok zor oluyor fotoğraf ile daha iyi anlamış olursunuz.
Labial füzyon en sık 13 ay ile 6 yaş arası görülür. Sıklığı hakkında %1 ile 39 arasında değişen farklı rakamlar verilmektedir. Labiumlar, kızçocuğunun dış genital organlarının dudakları) kısmen veya tamamen yapışabilir. Aileler vaginanın ortadan kaybolduğu, vaginasının olmadığı veya idrar yaparken kızlarının ağrısı olduğunu ifade ederek başvururlar. Gerçekten bazı olgularda üretra orifisi kapanabilir, hasta çatallı idrar yapar veya idrar yaparken aşırı zorlanır. Vulvar kaşıntı diğer sık rastlanan semptomdur.
Altında yatan temel fizyopatoloji; genital bölgede yeterli hijyenin olmadığı veya aşırı hijyenin olduğu bir ortamda, östrojen yokluğu ile beraber labiumlarda epitelial hasar olması ve her iki dudağın birbirine değerken vücut tarafından iyileşme sürecinin gerçekleştirilmeye çalışılması sonucu adezyon formasyonunun oluşması yani yapışmasıdır. Aşırı hijenden kasıt, annelerin aşırı titiz bir davranış ile kızlarının genital bölgelerini sürekli ve aşırı bastırarak silmeleri sonucu epitel hasarı ile ortaya çıkar.

Tedavide, genital hijyene dikkat edilmesi ve 15 gün ara ile 3 kez lokal östrojen verilmesi yeterli sonucu sağlamaktadır. 3 aylık periodun sonunda hala yapışıklık devam ediyorsa 3 ay daha aynı tedaviye devam edilebilir. Elle anestezi olmaksızın labiumların ayrılması çocukta travma yaratacağı için uygulanmamalıdır. Üstelik elle veya gereksiz cerrahi ile labiumların elle ayrılması sonrası yine östrojen uygulanmalıdır.Eğer elle ayrıldıysa yine 10 günlük östrojenli krem uygulanmalıdır. Zira tekrar kapanır. 10 günün üzerinde östrojen asla kullanılmamalıdır. Sistemik etkileri derhal görülmeye başlar. Östrojenle labiumlar ayrıldıktan sonra bazı pediatrik jinekologlar vazelin uygulamasının dudakların tekrar yapışmasını engelleyeceğini ileri sürmüşlerdir. 


Cerrahi sadece ve sadece çocuk idrarını yapamaz, boşaltamaz ise yapılmalıdır. Bunun dışında asla başvurulmaması, yapılmaması gerekir. 

devamı »

26 Eyl 2016

Omega- 3 Desteği

omega 3 desteği

Balık yemeği sevmeyen biri olarak çocukluğum omega 3 kapsülleri ile geçti diyebilirim. Tadlarını da hala hatırlıyorum iğrençti :) 

Şimdi bende çocuklarıma dışarıdan bu desteği sağlamaya çalışıyorum. Balık yağı şuruplarına hiç bir zaman karşı olmadım kadın doğum ve görüştüğüm çocuk doktorlarından da hayır asla kullanmamalısın diyen olmadı. Çünkü vücudumuzun ihtiyacı olan omega 3 ü dışarıdan besinlerle almak her zaman mümkün olmuyor. Özellikle benim gibi iştahsız 2 çocuğunuz varsa durum biraz daha vahim.

Möller' balık yağları ile 2 sene önce bir blog etkinliğinde tanışmıştım. Sakız kokusuna vurulup denediğimde de tadına bayıldım. Tabii Yağız' dan bana kalmadı. Ela 3 yaş altı diye ona kullanmadım ama markadan aldığım bilgiye göre kullanılabiliyormuş. Daha sonra Ela içinde 1 şişe bitirdik. Her yıl araştırıp farklı markalar denedim. Ama Möller's balık yağını geçen yıl Ela ve Yağız tadından dolayı daha sorunsuz içtiği için bu yılda kullanmaya başladım. Bazı balık yağı şurupları Yağız'da mide bulantısı yapmıştı. Möller's de böyle bir şey olmadı. Tabii bu sefer kendime de kapsül almayı ihmal etmedim. Belki şu aşırı unutkanlığıma bi çare olur :)

Gerçekten memnun kalarak kullandığım Möller's balık yağı şurubunu özellikle araştırmanızı tavsiye ederim. Aklınıza takılan soru olduğun da markadan çok kolay bilgi alabiliyorsunuz.

Sevgiler,

Omega 3 hakkında;
Omega-3 nedir?

"Omega-3 vücut tarafından yapılamayan ve dışarıdan yiyeceklerle alınması gereken doymamış yağ asitlerinden biridir ve kendi içinde de EPA ve DHA olarak ikiye ayrılmaktadır."

Hangi besinlerde bulunuyor?

"Omega-3, bir diğer ismiyle 'alfa linolenik asit', yağlı balıklarda, ceviz, badem, soya filizi, kuru fasulye, soya fasulyesi, nohut, keten tohumu ve yeşil yapraklı sebzelerde bulunuyor."

Hangi yaş grubu almalı?

"Vücudun Omega-3 yağ asidine ihtiyacı daha anne karnında başlar, çocukluk, ergenlik, yetişkinlik ve yaşlılıkta da ihtiyaç devam eder."

Vücuda faydaları nelerdir?

"Başlıca faydası vücudun enerji üretimine katkıda bulunması. Bu nedenle Omega-3'ten zengin bir beslenme programı yorgunluğu giderip, kavrama gücünü ve hareket kabiliyetini artırarak kalp, şeker, tansiyon, romatizma, migren ağrıları ve cilt problemlerine iyi geliyor.

Anne sütü de doğal bir Omega-3 kaynağı olduğu için ilk altı ay sadece anne sütüyle beslenmenin önemini bir kez daha vurgulamakta fayda var.

Kalp hastalıklarında da Omega-3 kötü kolesterolü (LDL) düşürüp, iyi kolesterolü(HDL) artırıyor. Vücutta yağın depo formu olan trigliserit seviyesini de düşürerek kalp ve damar sağlığını koruyor.

Bu özelliğini kanın pıhtılaşmasını önleyerek akışkanlığını sağlamasından. Kanın yoğunlaşması damarların daralmasına bu da kalp, böbrek, beyin başta olmak üzere vücuttaki pek çok organın fonksiyonlarını yitirmesine neden oluyor."

Kanser türlerine karşı da etkili mi?

"Kanserde vücut gün içinde birçok mikroorganizmanın saldırısına uğrar ve burada bağışıklık sistemi devreye girer.

Kötü huylu hücreleri ve mikroorganizmaları baskı altında tutabilmek ve yok edebilmek için bağışıklık sistemi Omega-3 yağ asidinden güç almaktadır. Göğüs, prostat ve kolon kanseri başta olmak üzere pek çok kanser türünde Omega-3'ün yararlı olduğu biliniyor.

Diyabette ise kan şekerimizi dengeleyen hormon insülin, yetersiz salgılanmaktadır ve Omega-3, insülinin yararlılığını artırarak ve tip II diyabette bulguları azaltmaktadır."

Çocuklar daha çok mu tüketmeli?

"Zeka gelişiminde balığın özellikle çocuklarda zekayı geliştirici özelliğinin vurgulanması beyindeki yağın ana bileşiminin Omega-3 yağ asitleri içeren DHA olmasıdır.

Düzenli olarak Omega-3'ten zengin besinler tüketenlerde beyin yaşlanması daha da yavaşlamaktadır. Bunun yanı sıra Alzheimer, depresyon ve şizofreni gibi rahatsızlıklarda da belirtileri önlediği biliniyor."

Omega-3 içeren yiyecekleri ne sıklıkla tüketmeliyiz?

Haftada en az iki kez buğulama veya ızgara olarak balık yiyin Her gün iki, üç ceviz veya 8-10 adet badem yiyin Her gün bir tabak yeşil yapraklı sebze yemeği veya salata tüketin Yoğurt veya salatanızın içine bir yemek kaşığı kadar keten tohumu serpin Haftda en az iki kez kurubaklagil tüketin Balık tüketemiyorsanız günde bin mg'lık balık yağı takviyesi alın Kanın pıhtılaşmasına karşı ilaç kullanıyorsanız, balık ve balık yağı tableti fazla kullanmayın 

Dyt. Özlem Sert Aydın

devamı »

22 Eyl 2016

Ek Gıda / İştahsızlık Soruları

ek gidaya gecis


Bana en çok gelen sorulardan bir tanesi ek gıda döneminiz nasıldı? zorla yedirdiğiniz oldu mu hiç? Evet oldu ve hala oluyor. Blog yazmaya başladığım da bu evreleri çokdan geçtiğimiz için bloğum da bu konu ile ilgili bir yazı yok.

Kısaca bahsetmek gerekirse;

Yağız da işe erken döndüğüm için (3 aylık) sütüm çok uzun süre gelmedi. 4-5 aylıkken ek gıdalara geçmek zorunda kaldık. Şansımı güzel de bir doktora denk gelmiştim ki bana neler yedirmem gerektiğini tarifleriyle birlikte yazarak elime verirdi. Acemi anneliğim de bu listeler çok işime yaramıştı. İnternetten bu konu da araştırma yaptığımı bile hiç hatırlamıyorum. Çünkü Yağız sorunsuz ne versek yiyordu. Hiçbir tadı ayırmadı. 5 yaşından sonra da tüm yemekleri ayırmaya başladı şuan 10 yaşında ama 7 yaş ebatın da ve tüm gün önüne yemek koyma asla açıktım demez. Açmısın sorusunu da hiç sevmez çünkü hep tok.

Ela da ise 8 ay kadar evdeydim. Bol bol emzirdim. 6.ayında ek gıdaya geçtik. Kabus gibiydi. Ağzını bir kapadımı asla açmazdı. Emzik veriyormuş gibi yapıp 1 kaşık çorba ağzına tıkacağım diye 40 takla atmışlığım var. O dönem de kaşıklara kızdı biberonu da bıraktı. Keçi gibi bir çocuk sağ olsun. Kızdı memede emmemeye başladı. Tabii bu arada ne kadar sağsam da sütüm azaldı. Yaşadığım en zor günlerdi 2 gün sadece su içtiğini bilirim. 40 gün girmediğim lohusa sendromuna ek gıda döneminde girdim. Kg alımı yavaşladı zaten uyumuyordu birde açlık eklenince benim içim içimi yedi ama o çok mutluydu ne ağlıyor ne huysuz. Bir kaç hafta içinde ufak ufak tarhana çorbası yemeye başladı bende bu arada daha sakin yaklaşmaya başladım yemiyorsa zorlamadım açlıktan ölünmüyor nasılsa onu kafama kazıdım okumadığım blog, makale, dr tavsiyesi kalmadı. Biz ne yaparsak yapalım nasılsa çocukların karakteri belirliyor rotamızı. Zamanla iştahı arttı şuan 3,5 yaşında evet yemek ayırıyor ama asla aç gezmiyor en azından acıktım diyebilen bir çocuk ama uyku düzeni o dönemlerden beri bozuk olduğu için duran kg alımı hala ilerlemiyor 2 yaş ebatın da geziniyor ortalıkta.

Benden tombik bir evlat çıkmayacağını da o dönemler de kabullenmiştik zaten :) Hasta olmasınlar yeter en sevdiğimiz sözcük :)

Bu konu da etrafın taktiklerini değil sadece doktorunuzun yönlendirmelerini dinlemeniz en iyisi olacaktır. Ek gıda döneminde bal, çilek vb yediren gördüm. Doktorunuz alerji riskine dair mutlaka uyarıyordur sizi 1 yaşından önce yememesi gereken besinleri mutlaka öğrenin.

Ve birde aynı anne babadan olmasına rağmen 2 çocuğun da karakteri çok farklı bu yüzden kalkıp çocuğunuzu başka çocuklarla boşuna kıyaslamayın. Aynı gün bile doğsalar kg, boy yarışına girmeyin kendinizi ve zorladığınız çocuğunuzu mutsuz etmekten başka bir işe yaramayacaktır.

Bizde şuan ki son durum ise şöyle; evet Yağız'ı özellikle yemesi için uyarıyorum çok sık hasta olmuyor ama büyüdükçe bünyesi zayıf düşmeye başladı. Futbolu seviyor direk onu hatırlatıyorum "ye ki sağlıklı ol" diyorum az da olsa oturup yiyor. Ela ise kuru bakliyat varsa yemez önüne bir kase yoğurt koyunca gaza gelip yiyebiliyor tabii her zaman değil yemeyeceğim diye diretirse de sofradan kaldırıyorum ve asla alternatif olarak abur cubur ya da çikolatalı ekmek vs vermiyorum. Çok gaddarsın diyen arkadaşlarım var varsın desinler her şeyin bir bedeli var zorla yemek yedirmiyorsam onlar da yemek yerine abur cubur yenebilir mantığın dan bir zahmet uzak dursunlar ;) Ve bu arada ufak bir dip not; yemek sadece mutfak masasında yenir tv karşısında ya da koltuk tepesinde değil.

Benden ek gıda yazısı ancak bu kadar çıkabiliyor Ela'dan sonra özellikle unutmak istediğim bir dönem :) bu vesile ile iştahsız çocuk annelerine bolca sabır ve sükunet dilerim. Vallahi geçiyor bu dönem de inanın :)

Sevgiler,







devamı »

21 Eyl 2016

Çocukların İdrar Tutması

 Daha önce Ela'nın tuvalet eğitimini yazmıştım. Bezi bıraktığımızdan beri altına kaçırması olmadı. (ateşli hastalık hariç) Yani mesane kontrolü yaşına göre fazla iyi. Bu iyi bir şey diye düşünürdüm ama şuan endişeliyim çünkü Ela okula başladığından beri tüm gün çişini yapmadan eve geliyor. Eve geldiğin de de öyle çok sıkışık vaziyette değil zorla klozete oturtuyorum.

2 gündür dilimi ısırayım günde 1 kere de olsa yapmaya başlamış. Sanırım yeni ortam gereği tuvalete gitmeye çekiniyor. Çok su içen bir çocuğun bu kadar uzun süre çiş tutması şaşılacak bir şey. Bir çok anne yeni okula başlayan çocuğunu merak edip okulu arayarak yedimi, uyudumu derken biz arayıp bugün çişini yaptımı dedikçe ortaya komik diyaloglar çıktı.

Şakası bir yana büyüklerin bile idrar tutması zararlıyken çocuklar da bu durum daha da tehlikeli.

İlk başta idrar yolu enfeksiyonu olmasına sebep olan bu durum ileri ki dönemde böbrek sorunlarının çıkmasına etken olmaktadır.

'Çocuk idrarını tuttuğu zaman mesanenin devamlı dolu olması, mesanenin çalışmasını bozacaktır. Mesane çalışmasının bozulması, böbreğin tehlike altında olması demektir. Mesane fonksiyonunun bozuk olduğu durumlarda çocuklarda idrar geriye kaçak yapar ve reflü ile böbreği tehdit eder. Bununla birlikte kronik böbrek yetmezliği, diyaliz tedavisi alması gereken hastalıklar ortaya çıkabilir. Çiş tutma alışkanlığı gerçekten ısrarlı şekilde saatlerce yapılıyorsa, yani çocuk 6-8 saat bekliyorsa, mesanenin yapısı değişir ve tembel mesane oluşur. Bu da böbreklere zarar verir.'  kaynak

Bizimki şimdilik geçici bir durum gibi duruyor. Zaten 2 gündür de yapmaya başlamış.

Yeni ortamlar da çocukların bu durumu yaşamasına belki de en büyük etken biz anneleriz. Çünkü özellikle kız çocuklarının dışarıda ( birinin evinde, benzinlikte ya da avm de) tuvaletini yapmalarından ödümüz kopuyor neden çünkü kızların daha çabuk mikrop kapabilecek durumda olmalı bizi telaşlandırıyor.

Ülkemizde maalesef temiz tuvalet bulmak çok zor. Eminim bir çok kız annesi elinde peçete ile klozetin oturma yerini sarıp sarmalayarak kızlarının tuvaletini yaptırıyordur. Çok abartmamaya çalışsam da maalesef bende öyleyim. Bu durumumuzu görerek büyüyen çocukların da okul gibi ortamlarda başlarda yabancı olan tuvaletlerden kaçmaları çok normal duruyor.

Birde bu işin temizlik kısmı var. Bezi attığımızdan beri Ela'nın tuvalet kağıdı kullanmasına izin verdim. Önce ben anlatarak temizledim sonra o gösterdiğim şekilde kendi temizliğini yaptı. Şuan kendi kendine çişini yaptıktan sonra temizliğini de kendi yapması konusunda ona fazlasıyla güveniyorum. Henüz kaka temizliğini beceremiyor olsa da en kısa sürede onu da başaracağına inanıyorum. 9 yaşına kadar çocuğunun poposunu temizleyenler var şok oluyorum :)

Birde bizim gibi kreşe başlayan annelere en büyük tavsiyem; okulun ilk yılı daha tam bağışıklık kazanmamış olan çocukların çok fazla hasta olma ihtimalleri olduğu için her akşam okuldan gelince mutlaka duş aldırmaya çalışın inanın çok faydasını göreceksiniz.

Sağlıklı bir kış geçirmek dileğiyle ;)
Sevgiler,

devamı »

19 Eyl 2016

2016 - 2017 Eğitim ve Öğretim Yılı

atatürk fotoğrafı, bayrak fotoğrafı

 Yılın son uzun tatilini de bitirdikten sonra yeni eğitim dönemine artık başlayabiliriz :)

 1 hafta oryantasyon için kreşe başlayan Ela 9 gün aradan sonra sabah evden ağlayarak hatta apartmanı inleterek okula gitti. Neyse ki okul bahçesine girince susmuş ve babasına el sallayarak içeri girmiş resmen içim rahatladı :)

 Yağız ise bugün öğlen başlayacak. Ve inanılmaz heyecanlı. Yeni arkadaşlar, yeni öğretmenler ve yeni bir ortam onu çok endişelendiriyor. Sınıfında hiç tanıdığı arkadaşı yok aslında çoğu o okulda sanırım bunda bizimde payımız var. Ben bu e-okul sistemine çok güveniyorum :) ama işin aslını demek çözememişim. e-okul da Yağız'ın ismini gideceği okulda görünce oh tamam olmuş bu iş okulu tamamdır diyerek Ela'nın okul telaşına fazla kapıldık.

 Ve son dakika bir arkadaşımız sayesinde öğrendik ki gidip kayıt yaptırmamız gerekiyormuş. Ve kayıt süresi maalesef geçmiş. Hatta bizim öğrendiğimiz gün 5.sınıflar kura çekerek sınıflarını belirlemişler ve biz ona da geç kaldık. Adresimiz tuttuğu için sorun olmaz her halde dedik ve eşim istenilen evraklarla gidip okul kaydını yaptı. Adresimiz tuttuğu halde güzel rakamlar da para istenince eşim biraz laf söylemiş her ne kadar okul aile birliği ile atışmış olsalar da Yağız'ın kaydı alınmış. Adresi tutmayıp ciddi rakamlar da para veren öğrencilere öncelik verilip bizim gibi adresi tutanları geri plana atmak istemeleri kabul edilecek bir durum değil. Neyse ki konu uzamadı hallettiler. Günlerce kendimize kızdık nasıl atladık biz bunu diye. Okulun sayfasını da her zaman kontrol eden ben son 1 ay hiç bakmamışım :( Neyse bunda da vardır bir hayır.

 Hal böyle olunca çoğu arkadaşı kura çekilişine katıldığı için ilk şubeler de yer aldı biz geç kaldığımızdan dolayı son şubelere kaldık.

 Artık önümüzde yeni bir dönem var. İlk okul bir temel ve orta okula göre daha kolay asıl iş sanırım şimdi. Bana göre tüm 5.sınıflar hala ilkokul çocuğu olsa da yeni eğitim sistemimiz öyle görmüyor. Bunun yanında kitapların hala basılamamış olması ve eksik öğretmen gibi sorunlarla bir bilinmezlik içinde yeni eğitim ve öğretim yılı başlıyor. Umarım en kısa sürede bu açık kapanır.

 Birde bu yıl çocuklara 15 Temmuz darbe girişimi gecesinde yaşanılan anlatılacak, videolar seyrettirelecek ve broşür dağıtılacakmış. Fetö kavramının da broşürler de geçtiğini düşününce ufacık çocuklara FETÖ baş belasının ülkeye nasıl sızdığını hangi kelimelerle anlatacaklar merak içerisindeyim.

Dilerim kaosla başlayan 2016 -2017 eğitim ve öğretim yılı tüm çocuklar ve öğretmenler için başarı ve huzur dolu geçer. Allah hepimizin evlatlarını önce iyi öğretmenlerle sonra da iyi insanlarla karşılaştırsın.

Tüm anne babalara bolca sabır dilemeyi de unutmamak gerek :)

Sevgiler,



devamı »

8 Eyl 2016

Çocuk Kitapları ( 8-10 yaş)

Yağız'ın kitaplığından önerebileceğim kitapları bayağıdır yazmak istiyordum kısmet bugüneymiş. Ben Yağız'ın kitaplığından benim de okuduğum ve çok sevdiğim kitapları önereceğim. Yağız'ın önerileri çok daha farklı :) Yazının sonunda bir de ana oğul favori kitap videomuz var. Yazısını da yazarım ama Yağız kendi favori kitaplarını videoda gösterdi.

Saftirik serisi Yağız'ın okuma hızını inanılmaz geliştiren bir seri oldu. İlkokul 2.sınıfta keşfetti. Bende öğretmenide hiç onaylamadık. Hatta bir ara öğretmeni çocuklara bu kitapları okumayı yasaklattı. Ama sonra öğretmenimiz baktı ki sınıfın çoğu bu seri sayesinde kitap okuyor izin vermeye başladı. Argo kelimeler çok fazla kullanılıyor. Ama eğlenceli bir anlatımı olduğu için çocuklar resmen SAFTİRİK serisine bayılıyorlar. Bizde de öyle oldu resmen özenle saklıyor bu kitapları :) ve kimselere vermeye kıyamadı.

bilim öyküleri
Tarık Uslu diyor ve susuyorum :) Gerçekten bu yazarın çocukları etkilemeyen kitabı yok. Ben bile eğlenerek okuyorum.
Bilim Öyküleri; içerisinde çok güzel öyküler var. Sıkıcı olmaktan çıkarıp eğlenceli bir şekilde bilime dair bilgileri verdiği için yazarı tekrar tekrar kutluyorum. Okursanız ne dediğimi çok iyi anlarsınız.
Çarp Yoksa Ben Çarparım; Matematiği sevmeyen her çocuğa bu kitabı okutabilirsiniz. Bu dersin bu kadar eğlenceli bir şekilde anlatılması çok güzel. Yağız bu kitabı 2 kere okudu düşünün :)
Bu iki kitap gibi bu tarz da Tarık Uslu'nun başka kitapları da var onları da inceleyebilirsiniz.


BAY VE BAYAN KIL
İtiraf edeyim Roald Dahl kitaplarıyla 2balik1kedi bloğunun sahibi Esra sayesinde tanıştım ve Yağız'ı tanıştırdım. 3. sınıfta biraz daha sıkılarak okumuştu Yağız ama şimdi çok seviyor. Charlie'nin Çikolata Fabrikasını n filminide bu kitabı okuduktan sonra internetten izlemiştik. Roald Dahl dahice bir şekilde çocuk kitapları yazıyor.
şu acayip hayvanlar

Yazarına bakmadan alıp okuduğum bu kitapların Tarık Uslu ya ait çıkmaları ne tesadüf değil mi? :)
Yine çocukların en merak ettikleri soruların cevaplarını bulabileceği bir seri olduğunu söylebilirim. Yağız ve ben arılardan çok korkardık o yüzden bir arkadaşımın tavsiyesi ile ilk Şu Acayip Arılar kitabını aldım. 33 yaşında insanım arılar hakkında bilmediğim şeyleri okudum diyebilirim :) Yağız en son arıdan kaçmıyor etrafında gezinip sağını solunu inceliyordu demek ki etki etmiş :) Ucundan diyelim yoksa hala ciddi derece de börtü böcek korkusu var :)

Şimdilik bu kadar. Elbet devamı gelir. 1. ve 2.sınıf kitaplarımızı arkadaşlarımıza dağıttık. Ama artık Yağız'da çok sevdiği kitapları kimseye vermeden saklamak istiyor. Kitaplığımız büyüyor ve bundan hiç şikayetçi değilim ;)


Vee videomuzu izleyip kanalımıza da üye olursanız çok ama çok seviniriz ;) Video çekmemi isteyenler çok ama bu video işi gerçekten zaman isteyen bir iş fırsat buldukça çocukların katılımıyla elimden geleni yapmaya çalışacağım.

Sevgiler,







devamı »

5 Eyl 2016

Analık Halleri Diyelim...

anaokulu dönemi

Annelik süreçlerinde en yorulup yıprandığım konulardan bir tanesi "anaokuluna başlama süreci" diyebilirim.

Evet Ela 1 Eylül de okula başladı. İlk gün hiç sıkıntı yaratmadı hatta bahçede bekliyordum yarım günde alırız diye düşünüyordum tam gün okulda kaldı ve evde öğlen uykusu uyumayan çocuk orada uyudu. 2.günü sabah ağladı ama en azından okula koşarak gitti diye sevindim.

Ama araya hafta sonu girdi ve her gören "aa okul nasıl?, öğretmenini sevdinmi?, arkadaşlarının adı ne gibi sorular sorunca bizim ki okula gitmeyeceğim demeye başladı. Ve bugün evden de ağlayarak çıktı. Babası bıraktı ama ortalığı ayağa kaldırmış. Bu kadar ağlamasını hiç beklemiyordum.

Eminim şuan susmuştur ve sınıfa adapte olmaya çalışıyordur.

Ben nasılım? BERBAT neden çünkü analık duygularıma söz geçiremiyorum. Çocuğuma güveniyorum, seçim yaptığım okula güveniyorum, çalışıyor olmamla alakası yok evde de olsam artık okul zamanıydı gibi tesellilerim bazı noktadan sonra işe yaramıyor. Kendimi bıraksam bağıra bağıra ağlarım.

Hafta sonu Ela ile Neşe Erberk Anaokulunda bir etkinliğe katıldık. Neşe Erberk te oradaydı ve konuşmasında "çocukların hazır olup olmamalarından değil annelerinin hazır olmamasından korkuyoruz" dedi. Ve ekledi annenin yüzünde okula bırakırken telaş varsa çocuk bunu anlıyor ve "annem buraya güvenmiyor demek ki" mesajını alıp tedirgin olabiliyormuş.

Doğrumu diye kendimi sorguluyorum evet doğru :) Çünkü Ela'nın yeterince hazır olduğundan eminim. Bu kış anneannede fazlaca köreleceğinden ve yoğun sevgiden şımarmanın dibine vurma aşamasına geçtiğini çok iyi görebiliyorum.

Yüzümde ki endişeye gelince bence iyi saklıyorum gayet metanetliyim ama durduk yere çocuğa sarılıp sarılıp burnumu çekiyorum. Okulda bunu yaptık deyince bir daha sarılıyorum. 1 hafta önce odasında yatağında uyusun diye uğraşırken şimdi koynumda kalsın diyorum hiç endişeli halim yok değil mi? Allah için çaktırmıyorum :)

Velhasıl ne yere ne göğe sığamıyorum. Kalbim sıkışıyor. Boğazımda düğüm oluşuyor.
İçtiğim suya bile ağlayasım var "acaba suyunu içtimi"
Ağzıma yudum atacağım duruyorum "acaba o yedimi açmı"
Tuvalete gidiyorum kapıda duruyorum "acaba tuvaletinin geldiğini söyledi mi yoksa tutuyormu" (şaka değil ilk gün sabahtan akşama kadar tutmuş)

Çocukların bu dönemlerinde soğuk kanlı olabilen anneleri alnından öpüyorum. Lakin benim bu duygu seliyle sınıfı geçmem mümkün değil. Dilerim bu evre yarı ömrümü bitirmeden en kısa sürede Ela nın okula adapte olması ile son bulur. Daha bunun gösteri de ağlama evresi var :)

Bayramdan sonra da Yağız'ın ortaokula başlama duygu seli var ona çok pis hazırlandım.

Bazen kızıyorum kendime endişelerime çok fazla kendimi kaptırdığımda evlat acısı çeken analar geliyor aklıma ya da çocuklarının sağlığı ile uğraşan anne babaları düşünüyorum. Ya da yeter ki koşsun, yürüsün, konuşsun gibi duaları olanlar aklıma geliyor. Utanıyorum kendimden ancak böyle silkelenip derin nefes alıyorum. Rabbim önce sağlık versin.

Annelik halleri işte bunlar adını bir türlü konduramıyorsun ve çoğu zaman kendini bile anlamıyorsun.

Bu arada dün evliliğimizin de 11.yılını geride bıraktık. Sadece 1 yılımız çocuksuz geçti Yağız ile birlikte büyüdük desem yalan olmaz. Dilerim daha uzunnn yıllar önce karı koca sonra da anne baba olmaya devam ederiz.

neşe erberk kurumları

Not: Sosyal medya da Neşe Erberk Anaokulunda ki etkinlik fotoğraflarımızı gören arkadaşlarım Ela'nın okulu da orası diye mi sormuşlar. Hayır değil çünkü biz Ela'nın kaydını çok önceden yaptırıp parasını ödemiştik. Neşe Erberk Anaokulun da da aklım kaldı diyebilirim. Okulun içinde her şey çok ince düşünülmüş ve çok tecrübeli alanında uzman öğretmenleri var. Ela'yı parktan çok zor çıkarttık. Evime olan mesafesi uzak olmasa önümüzde ki yıl için kesin düşünebilirdim.

Sevgiler,
devamı »
Bumerang - Yazarkafe