28 Kas 2014

Haftasonu Elbise Kombini



Yine haftasonu geldi sevineyimmi üzüleyimmi bilemiyorum malum evdeki mesaim çok ağır ama bir okadar da eğlenceli diyerek kendimi teselli ediyorum.
Haftasonu için yine benimde rahat ettiğim kışın özellikle triko elbiselerle çizme ikisilisini öneriyorum.Keşke imkanım olsa da kendim bizzat giyip kendi kombin fotoğraflarımı koysam :)
Çizmelerle ilgili küçük bir öneri ;bacak boyu kısa olanlar mümkünse diz üzerinde çizme giymesin iyice boylarını kısa göstermiş olurlar.
Herkese ailesiyle mutlu haftasonları dilerim.





devamı »

Medyanın Çocuklar Üzerindeki Etkileri


Çocuklar artık teknoloji ile fazlasıyla haşır neşir olmuş durumda.Hele uzun saatler çizgi film izleyen çocuklar için çok üzülüyorum.Evet tabletle de, telefonla da oynayabilir çizgi film de izleyebilir ama belli bir süresi olmalı.Çocuklara ciddi zararı olan bu durumu kısıtlamak biz ebeveynlerin elinde.Bizim evde playstation çılgınlığı var öyle ki abisi oynarken kendisinin de oynadığı sanan Ela nın coşkusunu tarif etmem çok zor 1 saat sonra ellerinden aldığımda kıyamet kopuyor o ayrı :)



Nedir etkileri bir okuyalım ;
TELEVİZYON
* Agresif davranışlara neden olabilir.
* Çocukları korkutabilir.
* Şiddet kullanan “kahraman rol modeller” sunar.
* Şiddeti normal bir şeymiş gibi gösterir.
* Yaratıcılığı köreltir.
* Başkaları ile kurulan doğrudan iletişimi azaltır.
* Hayali oyunlar (evcilik gibi) kurgulanmasını azaltır.

VİDEO-BİLGİSAYAR OYUNLARI
* Savaş ya da kaç tepkisine bağlı strese neden olur.
* Adrenalin düzeyini arttırır.
* Aşırı uyarılmışlık hali oluşturur.
* Aşırı heyecan, strese ve tükenmişlik duygusuna neden olur.
* Düşünmeden tepki vermeye yol açar.
* Derin düşünce yoksunluğu ortaya çıkar.

HABERLER
* Güvenlik duygusu kaybolur.
* Duygusal ve sosyal açıdan esenlik duygusu yitirilir.
* Gösterilenlerin gerekçeleri ve mantığı anlaşılmaz.
* Görülen ya da işitilen şeylerin en çarpıcı yönlerine odaklanılır.
* Bilinenler ile duyulan ve görülenler arasında çeşitli bağlantılar kurulur.

Kısaca;
*2 yaşın altındaki çocukların televizyon izlemesine izin vermeyin.
*Çocukların gün içerisinde TV, bilgisayar ve video oyunları ile geçirdikleri zamanı sınırlandırın.
*TV, bilgisayar ve video oyunlarına ancak ödevlerini ve evdeki sorumluluklarını yaptıktan sonra izin verin.
*TV, Bilgisayar ve oyunları çocukların yattıkları odalarda bulundurmayın. Böylece onları denetleyebilirsiniz.
*Mümkün olduğunca çocuklarınızla birlikte TV izleyin veya video oyunu oynamaya çalışın.
*Çocuklara neleri izleyebileceklerini ya da oynayabileceklerini nedenleri ile birlikte açıklayın.
*Çocuklarınıza şiddete yönelik, şiddeti çağrıştıran oyuncaklar almayın.
*Onlara izledikleri bir programdan korktuklarında ya da kafaları karıştığında her zaman sizinle konuşabileceğini söyleyin.

MEDYA HAKKINDA ÇOCUKLARA SÖYLENMESİ GEREKENLER
Gerçekliğe karşı kurgu
Çocuklarınıza, televizyonda gördüklerinin ya da video-bilgisayar
oyunlarının gerçek değil, hayal ürünü kurgular olduğunu söyleyin. Buralarda kullanılan silah, bıçak ya da kurşunların gerçek olmadığını vurgulayın.

Olası sonuçlar
Şiddetin sonuçları hakkında konuşun. Örneğin şunları söyleyebilirsiniz:
Gerçek hayatta şiddet; insanların yaralanmasına ve acı çekmelerine neden olur.
Arkadaşlarımızla aramızın bozulmasına ve kötü hissetmemize yol açar.
İnsanları korkutur, kızdırır ve hayal kırıklığına uğratır.
Gerçek silahlar ve bıçaklar insanları yaralar ya da öldürür.

Kahramanlar
Kahramanlar, iyi ve kötü adamlar hakkında aşağıdakine benzer konuşmalar yapın:
Televizyondaki kötü adamlar kimlerdir? Ne yaparlar? Neden diğer insanlara zarar verirler?
Televizyondaki iyi adamlar ve kahramanlar kimlerdir. Neler yaparlar?
Senin ailende ya da çevrende iyi adamlar ya da kahramanlar var mı?
Bunlar Kimler? Neler yaparlar? Bu kişilerle TV’de gördüklerin arasında fark var mı?
Çocuklarınızla doğru kahramanlar hakkında konuşmalar yapın:
Örneğin gerçek kahramanlar korkusuz, cesur ve diğerlerine yardım etmek için iyi şeyler yapan insanlardır. Onlar problemleri çözmek için şiddete başvurmazlar.

Sevgiler,
devamı »

27 Kas 2014

Şeker Portakalı ve Küçük Prens


Yağız şuan tüm alımlara karşı veto yemiş durumda her istediğine yetişemediğimiz için bir müddet isteklerini bekletmesini söyledik.Şimdilik söz dinliyor fakat geçen gün benden boyun kadar kitap oku yarışmasına katıldığı için değişik kitap almamı istedi.

Kitap deyince akan sular durur yeter ki okuyacağım desin.Ve ilk aklıma gelen şeker portakalı ve küçük prens oldu.Bu iki kitabı her çocuğun okuması gerektiğine inanıyorum.Şeker portakalı biraz ağır gelebilir ama deneyeceğiz bakalım.Günlerdir ne zaman gelecek kitaplarım diye sabırsızlanıyordu.Bugün geldi ve akşama çok sevinecek.

kitapyurdu bu sıra favori sitem düzenli kitap aldığım içinde güzel indirimler yapmaya başladılar.D&r ile aralarında sadece bu kitaplar için 10tl fark çıktı.Neden daha fazla vereyim değilmi?

Kitap ihtiyacınız olursa mutlaka d&r online ile kitapyurdu arasında fiyat karşılaştırması yaparak alışverişinizi yapın daha karlı çıkarsınız.

Bilmeyenler için Küçük Prens kitabı hakkında şöyle bir özet geçebiliriz ;
Küçük Prens (Fransızca Le Petit Prince) Fransız yazar ve pilot Antoine de Saint-Exupéry'nin en ünlü romanı. 1943'te yayımlanmıştır. Roman New York'ta bir otel odasında yazılmıştır. Kitapta Exupéry'nin çizimleri de bulunur.

Basit bir çocuk kitabı gibi görünen ama aslında yaşam, sevgi ve aşk hakkında derin anlamlar içeren KüçükPrens'te bir çocuğun gözünden büyüklerin dünyası anlatılır. Sahra Çölü'ne düşen pilotun Küçük Prens'le karşılaşması ile başlayan kitapta Küçük Prens'in ağzından Saint-Exupéry, insanların hatalarını ve aptallıklarını, büyüdükleri zaman unuttukları basit çocuk bakışını vurgular.

Kitapta Küçük Prens'in yaşadığı asteroidi (B612) bulan bir Türk astronomdur. Hatta bu astronom asteroidi uluslararası bir kongrede anlatır ama fesli kafası ve doğulu giysilerinden dolayı kimse onu dinlemez, ama bir Türk diktatörün kıyafet devrimi yapıp herkesi Avrupalı gibi giyinmeye zorlamasından sonra aynı astronom bu defa modern kıyafetlerle kongreye katılır ve herkes ikna olur. Atatürk'ü bir diktatör olarak tanıtan bu satırlar yüzünden uzun yıllar Türk okuyucusu kitabı sansürlü okudu. Yine bu yüzden kitap, eleştirilere maruz kalabileceği gerekçesiyle 2005 yılında ilköğretim öğrencilerine önerilmek üzere hazırlanmış olan 100 Temel Eser arasından çıkarıldı.

Dünya çapında çok okunan ve çok sevilen bu kitabın yazarı Saint Exupéry, kitabı yazdıktan altı yıl sonra Le Petit Prince adlı bir uçakla keşif uçuşu yaparken Akdeniz üzerinde kaybolur ve bir daha kendisinden haber alınamaz. Fransa'da çok sevilen Küçük Prens'in resmi 50 franklık banknotların üzerine basılmıştır.
kaynak: tr.wikipedia.org

Şeker Portakalı
Arka Kapak Bilgisi

Yazarlıkta karar kılıncaya kadar, boks antrenörlüğünden ressam ve heykeltıraşlara modellik yapmaya, muz plantasyonlarında hamallıktan gece kulüplerinde garsonluğa kadar çeşitli işlerde çalışan Jose Mauro de Vasconcelosun başyapıtı Şeker Portakalı, "günün birinde acıyı keşfeden küçük bir çocuğun öyküsü"dür. Çok yoksul bir ailenin oğlu olarak dünyaya gelen, dokuz yaşında yüzme öğrenirken bir gün yüzme şampiyonu olmanın hayalini kuran Vasconcelosun çocukluğundan derin izler taşıyan Şeker Portakalı, yaşamın beklenmedik değişimleri karşısında büyük sarsıntılar yaşayan küçük Zezenin başından geçenleri anlatır. Vasconcelos, tam on iki günde yazdığı bu romanı "yirmi yıldan fazla bir zaman yüreğinde taşıdığını" söyler.

sevgiler,
devamı »

Disiplin Ve CEZA


İnternetten aldığım kısa kısa notları yazdım.Bazı maddeleri buzdolabımın üzerine yapıştırmıştım.Kızdığım sinirlendiğim zamanlar kendime onların da birer çocuk olduğunu hatırlatırım.Size de tavsiye ederim.
Disiplin olgusu, “çocuklar iyi hissederlerse daha iyi davranırlar” fikrine dayanır. Amaç çocuklara yaş düzeylerine uygun olumlu davranışlar öğretmektir.
Disiplin, çocukların;
* Sakin olmalarını
Problemleri çözmelerini
* Öfkelerini yönetmelerini
Duygularını kontrol etmelerini ve
* Kendilerinden beklenenleri öğrenmelerini sağlayan bir süreçtir.

Ceza; çocukların nasıl davranacaklarını öğrenmeleri için onların kötü hissetmeleri, canlarının yanması, utandırılması ya da aşağılanmaları gerektiği düşüncesine dayanır.
*Davranış güce ve korkutmaya dayalı olarak kontrol edilir.
*Yanlış davranışa odaklanır.
*Çocuklara hatalarını veya yanlış davranışlarını gizlemeyi ya da yalan söylemeyi öğretir.
*Çocuklara davranışın olumsuz sonuçlarının sorumluluğundan kaçma yollarını ve rüşvet almayı öğretir.
ETKİLİ DİSİPLİN İÇİN ÖNERİLER

1) Gerçekçi olun ve çocuğun çocuk gibi davranması gerektiğini unutmayın.
2) Davranışları konusunda önemli fakat basit birkaç kural belirleyin ve bunları belli aralıklarla çocuğunuza açıklayın.
3) Çocuğunuza nasıl davranmasını istediğiniz konusunda onun anlayabileceği şekilde açıklamalar yapın.
4) Kendi öfkenizi nasıl kontrol ettiğinizi gösterin.
5) Çocuğunuza disiplini şiddet uygulayarak değil konuşarak uygulayın ve olumlu disiplin yöntemleri kullanın.
6) Çocuğunuz yanlış bir şey yaptığında onu aşağılamayın.

YAŞ DÜZEYİNE GÖRE OLUMLU DİSİPLİN
Çocuklarınıza uyguladığınız disiplin yöntemleri onların yaşlarına ve gelişim düzeylerine uygun olmalıdır.
0-3 yaş
* Çocuklarınızı sürekli gözeterek denetim altında tutun.
* Yanlış bir şey yapıyorsa onu sakin ve kesin bir dille durdurun.
* Çocuğunuzun ilgisini başka tarafa çekin.

3-8 yaş
* Belli aralıklarla kurallarınızı ve çocuğunuzun davranışları ile ilgili beklentilerinizi açıklayın.
* Aynı anda tek bir komut verin; net bir ses tonu kullanın ve uzatmayın.
* Çocuk için tehlike içermeyen davranışları görmezden gelin.

Çocukların dikkatini başka şeylerle dağıtın.

*“Şartlı eylem cümlelerini tehdit olarak kullanmayın. Örneğin “ödevlerini bitirmezsen seni parka götürmem” ya da “dişlerini fırçalamazsan uykudan önce masal anlatmam” gibi ifadelerden sakının.
* Çocuğa sakinleşmesi için zaman tanıyın. Her yaş için en fazla 1 dakika süre kullanın. (Örneğin 3 yaş için 3 dakika )
* Bu süre içinde çocuğu kendi haline bırakın.
* Davranışlarının ortaya çıkarabileceği sonuçları öğretirken doğal ve mantıklı şeyler söyleyin. Bu konuşmayı yanlış davranıştan hemen sonra yapın Örneğin:
1. Oyuncağını kırarsan, aynısından başka bir tane daha alamazsın.
2. Duvarları boyarsan, bunu temizlemek zorundasın.
(Böyle yaparsan annen hasta olur gibi olumsuz ve doğru olmayan ifadeler kesinlikle kullanmayın ç.n.).
Çocuğun yaşına uygun sahip olduğu ayrıcalıkları elinden alın.
Örneğin;  
Çocuklarınıza uyguladığınız disiplin yöntemleri onların yaşlarına ve gelişim düzeylerine uygun olmalıdır
* 3 yaş: Kum havuzunda sürekli kavga ediyor. Parka götürmeye ara ver.
* 4 yaş: Kardeşinin oyuncağını tuvalete attı. Onun oyuncaklarıyla oynamasını yasakla.
* 5 yaş: Abisine/ablasına tükürdü. Yatmadan önce hikâye okuma.
* 6 yaş: Kardeşinin yap-bozunu dağıttı. Kardeşi dışarıda oynarken o evde kalsın.
* 7 yaş: Anne-babasına karşılık verdi. En sevdiği televizyon programını izlemesin.

kaynak

Sevgiler,
devamı »

26 Kas 2014

Çocuklar da Öfke



Günümüzde küçücük çocuklarda ciddi anlamda sinir ve öfke var.Hep duyuyoruz çocuğum çok sinirli,ufacık ama boyundan büyük sinir krizleri var vs vs ...

Peki ya bizler nasılız ?Etrafımda çoğu insan gencecik yaşta antideprasanlar kullanıyorlar neden çünkü herkes hayat koşturmaları içinde herşeyi kafasına takıyor (bende öyleyim) insanlarla uğraş,ev işleriyle uğraş birikiyorda birikiyor.Ve kabul etsekte etmesekte çocuklar bu stresimizi daha anne karnında hissediyorlar.Stres ve öfke içinde büyüyen çocuğun sakin olması beklenebilirmi?Bence HAYIR.
Ama en azından çocuğumuzun karakterine göre davranmayı öğrenebilirsek (sabırla) öfkelerini kontrol etmeyi bilen birey olarak yetişmelerini sağlayabiliriz.Peki;
Çocukları neler sinirlendirir?

Bebekler (0-18 ay)
*Açlık, yüksek ses ya da yorgunluk gibi onları huzursuz eden bir durum olduğunda sinirlenirler.
Bu duygularını ağlayarak gösterirler.

Yeni yürümeye başlayan bebekler (18-36 ay):
Kolayca sinirlenebilirler. Çünkü:
*Kendilerini dünyanın merkezinde görürler ve istediklerine ulaşamadıklarında hayal kırıklığı yaşarlar.
*Eşyalarını paylaşmak onlar için çok zordur.
*Eşyaları konusunda güçlü bir sahiplik (bu benim) duygusu vardır.
*Hala pek çok kelimeyi bilmedikleri için çok iyi konuşamazlar ve insanlar kendilerini anlamadıklarında  üzülür ve sinirlenirler.
*Duygularını kontrol etmekte zorlanırlar
Kızgınlıklarını öfke nöbetleri ile gösterirler.

Okul öncesi dönem (3-5 yaş):
*Duygularını kontrol edemedikleri için sinirlenirler.
*Sıkıldıklarında ve kızdıklarında kendilerini ifade etmekte güçlük çekerler.
*Paylaşmayı öğrenme aşamasındadırlar.
*Diğerlerinin farklı düşünceleri olabileceğini anlamakta zorluk çekerler.
*Kızgınlıklarını öfke nöbetleri ve saldırganlıkla gösterirler.

6-8 yaş arası çocuklar:
Adil olmadığını düşündükleri bir şey olduğunda, reddedildiklerinde, cezalandırıldıklarında, ayrımcılık yapıldığında ve yanlış anlaşıldıklarında sinirlenirler.
Diğerlerini tehdit ederek, onlara fiziksel şiddet uygulayarak ve karşısındakini incitecek sözler söyleyerek sinirlendiklerini gösterirler.

ÇOCUKLAR SİNİRLENDİKLERİNDE VE KAVGA ETTİKLERİNDE EBEVEYNLER NELER YAPABİLİR?
1. Kavga eden çocukları ayırın.
2. Çocukların sakinleşmelerine yardımcı olun.
3. Neden sinirlendikleri konusunda düşünmelerini sağlayın.
4. Çocuklara diğer arkadaşının/arkadaşlarının duygularını anlamaları için yardım edin.
5. Olayla ilgili duygularınızı çocuklara anlatın.
6. Onlara olayla ilgili en iyi çözümü bulmaları konusunda destek olun.
7.Şiddete başvurmadan olayı çözdüklerinde takdir edin.
8. Çocuklara öfkelenmenin doğal bir duygu olduğunu fakat başkalarına zarar vermenin kabul edilemez olduğunu söyleyin.

ÇOCUKLARA ÖFKELERİNİ İFADE ETMELERİ/DIŞA VURMALARI İÇİN NASIL YARDIM EDEBİLİRİZ?
*Çocuklarınıza farklı duygular ve bunlara yol açan durumları anlatmak için çeşitli yüz ifadeleri kullanın.
*Öfkelendiklerinde bedenlerinde meydana gelen değişimleri fark etmelerini sağlayın (terleme, kalp atışının hızlanması, titreme, hızlı nefes alıp verme, yüzünün kızarması gibi ç.n.)
İnsanlar ve olaylarla ilgili duygularını her zaman sözcüklerle ifade etmeleri gerektiğini söyleyin.
*Çatışma ve kavga içeren hayali bir durum yaratın. Oyuncak ve peluş bebekler kullanarak olay ve hissedilen duygular hakkında konuşun.

MODEL OLARAK ÖĞRETME
NASIL?
Çocuklar taklit ederek ve gözlemleyerek öğrenirler.
Bu nedenle onlara olumlu model olmak çok önemlidir.
1. Öfkelendiğin, kızdığın ya da sadece yorgun olduğun zamanları fark et.
2. Kendi stresini ve öfkeni nasıl kontrol edeceğini öğren.
3. Duygularını ve düşüncelerini diğer insanlarla saygı çerçevesi içinde paylaş.
4. Problemlerini ve yaşadığın anlaşmazlıkları şiddete başvurarak değil konuşarak çöz.
5. Bir problem ve çözümü hakkında çocuğunun duyacağı ses tonuyla kendi kendine mırıldan.
  Sevgiler,

kaynak

devamı »

24 Kas 2014

Baston Puset Seçimi






Yağız okadar sakin olmasına rağmen en sevmediği şey pusete bağlanmaktı bu yüzden o dönemde bir dünya para verip aldığımız puseti hiç kullanamadık.Ağırlığı ve büyüklüğü yüzünden bizde taşımakta zorlanıyoruz nasılsa diyerek öylece sarıp bir kenara kaldırdık.

Ela doğduğunda tekrar ortaya çıkardık neyse ki Ela zorluk çıkarmadı ve haftasonları kullanmaya başladık.Fakat okadar kullanışsız birşey almışız ki taşıması bize eziyet olmaya başladı.Neyse artık çocukta büyüdü alsakmı almasakmı derken eşim kraft hawaii baston bebek arabasından almaya kalktı.Hiç almak gibi bir niyetimiz olmadığı için daha önce araştırmadım hiçbir fikrimde yoktu sadece okadar para verme dedim çok içine sinmişki ısrar etti bende beğendiysen al dedim ve aldı geldi.

Ne kadar memnun kaldığımı anlatamam kullanımı hafifliği çocuk için rahatlığı çok güzel.Küçükken pusete binmeyen Yağız ı bile zor indiriyoruz :)

Fikir olması için araştırma yaparken youtube çok güzel anlatımlı video sunu yüklemiş olduklarını gördüm.Hatta bizimkinin de rengi video daki gibi.

Puset araştırması içinde olanlara mutlaka tavsiye ederim.

e-bebek te 279tl olan puseti biz Bursa da bir arkadaşla birlikte daha uygun bir fiyata aldık.

Sevgiler,
#annetavsiyesi

http://youtu.be/-o4a8kYKcz8

devamı »

Uyku Eğitiminde Gece Beslenmesi



uyku eğitimi
Katıldığım bir seminerde daha önce okuduğum "Bebekler 6.aydan sonra gece beslenmeden uyuyabilir"lafının doğruluğunu sordum.Evet 6.aydan sonra gece beslenmeden uyumaları mümkünmüş.

Nasıl olur daha çok ufak dediğinizi duyar gibiyim.Ama ben Yağız da bunun örneğini yaşadım.Uykuyu seven ve çok derin uyuyan Yağız 6.ayında gece beslenmesini kendiliğinden kesti ne sağdığım sütü emdi nede mamayı.Uyandırmak için elimden geleni yapardım ama sonunda uyanmıyor aç kalıyor diye oturup ağlardım.

Ela da ise tam tersi uykusuzluktan ağlıyorum.Çocuğun yapısına göre geç kalınmadan (önerilen 1 yaş öncesi )uyku rutini oluşturulmalı ve gece beslenmesi kesilmeliymiş.Ela nın durumunu anlatınca banada gece verdiğim biberon mamasını hemen kesmemi ve yatağında uyutmaya acilen başlamamı önerdiler.Ahh ahh neler denedim bir bilseler :)

Agustos ayında emzik bırakma savaşımız sonrası hayatımız karardı birde biberonu nasıl bırakırız desekte hemen denemeye başladık.Biberon vedamızı ayrı bir yazıda anlatacağım.

Bebekler için uykunun önemi büyük özellikle gece uykusu beyin gelişimi ve büyüme için beslenme kadar önemli! 
Evet iştahsız çocuk çok zor ama uykusuz çocuk inanın daha zor.Ela uyumadıkça hep kafamda ki soru "bu çocuğun gelişimi nasıl olacak?" Çok şükür iştahı iyi ve sanırım bu şekilde açığı kapatıyor.Ama bu yeterli değil gece uykusunu odasında düzenli hale getirmek için elimden geleni yapmaya devam edeceğim.Her konuda olduğu gibi bu konuda da kararlı olmak gerekiyor.


Peki bebekler günlük ne kadar süre uyumalı?

Aşağıdaki Liste Tracy Hogg’dan alınmıştır.
0-1 Ay:     19-21 saat
2- 3 Ay:    16-18 saat
4- 6 Ay:    15-16 saat
6-9 Ay:     13.5 -16 saat
10-12 Ay: 13-15 saat
13-24 Ay: 13-14 saat

Olması gerekene göre13-14 saat uyuması gerekirken Ela 24 saat içinde sadece 8-9 saat uyumuş oluyor.Hiçte öyle algısı düşük uykusuz gezinmiyor hep cingöz modunda.Daha da önemlisi uykuya odasında kendi yatağında dalamaması.Yağız daki düzeni sağlayamadığımız için kendime çok kızıyorum ama kabulde ediyorum ki her çocuk çok farklı ve her yöntem her çocukta aynı başarıyı sağlamıyor.Yine de dediğim gibi uykusuz bu çocuk diyerek kenara çekilmek yok.

Kazananı en kısa zamanda iletirim :)

Ben yapım gereği sızlanmayı şikayet etmeyi sevmem özellikle çocuklarım konusunda hiçbirşey zor gelmez.Evet uykusuz kalırım çok yorgun olurum sorun değil önemli olan yanlış gittiğine inandığım şeyleri sızlanmak yerine düzeltmeye çalışmaktır.Bu konuda da önemli olan benim deliksiz uyumamam değil Ela nın uykudan kazanacağı faydaların hiçbir aşamasını kaçırmaması.

Sevgiler,
Uykusuzanne
devamı »

21 Kas 2014

Haftasonu Tayt Kombini

Giyinmeyi alışverişi fazlasıyla seven biri olarak çocuk konularını biraz dağıtayım dedim.Haftasonu da hazır gelmişken bir haftasonu kombini paylaşmış olayım.

Ben haftasonu 2 çocukla gezinirken tayttan vazgeçemiyorum yatana kadar her çeşit taytı giyiyorum desem yalan olmaz :) Fazlasıyla rahat olması işime geliyor.


Taytların her çeşidini üzerine asimetrik renkli bir üst yada atlet üzeri hırka ile kombinlemek benim için en rahatı oluyor.Altına düz yada topuklu ayakkabı ile tamamlaması da gayet kolay olan bir seçim.Düz ayakkabım azdır her zaman tercihim topuklu ayakkabı :)


Deri ceketlede deri tayt bambaşka bir hava yaratıyor.Deri taytları bence baseni çok olan bayanlar giymemeli ciddi kötü bir görüntü oluyor.Ya da üzerine uzun bir üst ile kombinlemeli.Özellikle fazla kilosu olupta üzerine kısa bir üst giyenlerin özgüvenine hayranım.Giymesinler demiyorum ama insan komik görünmemek için vücuduna göre giyinmeli.



Sevgiler,













devamı »

Gebelikte Karın Çatlakları

Hamilelikte karın da oluşan çatlaklar bazı kadınların aman ne olcak çatlasın okadar çocuk doğruyorum dediği bazılarınınsa büyük problem ettiği bir konudur.

Büyük bir problem olarak görmesem de bende elimden geldiğince dikkat ettim.%100 engel olunamadığı için
bari az hasarla atlatayım diyerek 9 ayı badem yağı ve vazelin le yoğrularak geçirdim.Yağız a hamileyken 19kg aldım her akşam badem yağı kullandım ve hiç çatlağım olmadı fakat doğumdan sonrada kullanmak gerekiyormuş ben onu bilemedim ve ani kg vermemle 9 ayda çatlamayan karnım ve bacaklarım çatladı.Sporla çoğu gitti.Ela da daha az kg aldım bu sefer daha çok VAZELİN kullandım özelliklede doğumdan sonra da sürdüm ilave çatlaklar olmadan onuda atlattım.Evet vazelin diyorum çünkü %100 engel olunamayan bu durum için çok paralar verilip kremler alınmasına karşıyım.Nasılsa tamamını engellemiyor cildi nemli tutmak ve çok fazla kg alınmadığı sürece ekstra birşeye gerek kalmıyor.

İnternette açıklamalar şöyle;
Stria ya da gebeliğe bağlı karın çatlakları çoğu kadının sorunudur. gebelik sonrası rengi açılıp biraz düzelsede çoğunlukla görüntü rahatsız edicidir.
Tüm kadınlar gebelikten sonra eski haline dönmeyi hayal derler.
Gebeliğe bağlı bu çatlaklar derinin elastikiyetinin o bölgede zorlanması ya da kaybı sonucu oluşur. Fraksiyonel lazer sistemleri bu alanın derinlerindeki esas problemi yani dokunun elastikiyetini ve yenilenmesini hedefler..
Çatlak alanındaki elastikiyetini ve kollojenini kaybetmiş dokuyu eritir. Bu gözle görünmeyen mikroskobik bir erimedir. Yerini alan yeni doku kollojenden zengindir. Bu sayede cilt bu alanda yavaş yavaş eski haline döner. Bu izlerin giderilmesinde kullanılan fraksiyonel lazerler yeni ve hasta konforu yüksek yöntem olarak kabul görmektedir.
Ortalama 6 seansta büyük fark görülmektedir..

Not: Doğum çatlakları daha çok ilk 1 yıl içinde tedavi edilmelidir.

Hamile Hanımların Karın Çatlamasını Önlemek İçin

Elma Yağı Ve Badem yağını eşit miktarda karıştırıp her gün hafifçe sürün.

Eşit miktarda badem yağı havuç yağı buğday özü yağı ,kakao yağını karıştırıp üzerine 1 limon kabuğunu rendeleyin. Karışımı vücudunuza uygulayın.

Çilek yağı ve susam yağını eşit miktarda karıştırıp her gün karın bölgesine uygulayın.

gebelik sırasında çatlak oluşumunu engellemek için özellikle yemek sonrası karnınıza sürün...Anne adaylarının hamilelik döneminde yapacakları basit uygulamalarla önüne geçebileceği cilt çatlaklarının oluştuktan sonra tedavisi mümkün olmuyor.

Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Sn. Op. Dr. Figen Taşer Güney ise konuyla ilgili olarak şunları söyledi; “Hamilelik sırasında özellikle karın, kalça,basen ve göğüs bölgesindecildin aşırı gerilmesi nedeniyle, kaşıntılar ve bir süre sonra da çatlaklar oluşur. Bu çatlaklara “stria” denir ve strialar bir kez oluştuktan sonra tedavileri artık çok zordur.”

Özellikle gebeliğin 3. ayından itibaren bebeğin gelişimi ve kilo alımı nedeniyle karın bölgesinin gerilip belirginleşmeye başlaması belirli bölgelerde elastikiyet ve kollajen kaybına neden oluyor. Cildin aşırı gerilmesi kaşıntılara ve bir süre sonra da çatlaklara dönüşüyor. Bu nedenle oluşan cilt çatlakları; doğum sonrası birçok annenin rahatsızlık duyduğu konular arasında.

Güney’e göre basit önlemlerle gebelikte oluşan cilt çatlaklarını en aza indirmek mümkün. Bu yöntemler arasında;

• Cilde masaj fırçası yardımıyla masaj yaparak bu bölgelerdeki kan dolaşımını hızlandırmak

• E ve C vitamini açısından zengin olan cilt için yararlı meyve sebze ve fındık gibi besinleri tüketmek

• Bol bol su içmek

• Yeterli uyku almaya özen göstermek ve

• Cildi yumuşak ve esnek tutacak gerilme ile oluşan izleri önleyen hamileler için özel olarak üretilmiş bir kremi her gün etkin bölgelere uygulamak yer alıyor.

Anne adayları uygulayacakları bu yöntemlerle hamilelik sonrasında da ciltlerinin esnek ve sağlıklı görünmesini sağlayabilir.

Unutmayın ki kendimizi iyi hissetmenin yolu iyi görünmekten iyi görünmenin yolu da alınan önlemlerden geçiyor.

Hamileliğiniz süresince vücudunuzda bir takım değişimlerin olması normal. Bebeğiniz büyürken sizin bedeninizde de değişmeler söz konusu olacak. Kilo alımı ve bebeğin içinde gelişeceği rahmin yeterli büyüklüğe ulaşması bu değişimlerdendir. Normalde bir armut büyüklüğü olan rahmin doğum zamanı yaklaştıkça iri bir karpuz kadar büyümesi elbette onu çevreleyen cilt üzerinde de etki yaratır. Elastik bir yapıda olan cildimizi doğum sonrası eski görünümüne kavuşturmak için bazı önlemler almak mümkün.

Hamilelikte oluşan çatlakların nedeni nedir?

Hamilelikte oluşan çatlakların nedenleri: Hormonal değişim derinin gerilmesi ve kilo artışına bağlıdır. Ani ya da olması gerekenden daha fazla kilo alanlarda çatlaklar daha yoğun olarak görülür. Bu faktörlerin etkisi ile ciltte elastikiyet sağlayan liflerde incelme gözlenir. Çatlaklar erken dönemde pembe-mor renkliyken zamanla beyaz renge döner.

Vücudun hangi bölgelerinde daha çok oluşur?

Karın,göğüs, uyluk,bel ve kalça bölgelerinde daha yoğun olmak üzere tüm vücutta çatlaklar oluşabilir.

Doğumdan önce görülürler mi? Yoksa doğumla birlikte mi fark edilirler?

Doğumdan önce genellikle fark edilirler. Özellikle gebeliğin son 3 ayında herhangi bir dönemde görülebilir.

Özellikle karnın alt bölgelerinde oluşan kaşıntı hissi çatlamalarla mı ilgilidir?

Ciltte oluşan çatlamalar öncesinde kaşıntı olabilir. Ancak bu kaşıntılar yalnız çatlamalara bağlı olmayıp tüm gebelik süresince farklı nedenlerden dolayı da oluşabilir. Bunlar da bazen hekime başvurmayı gerektirecek kadar yoğun olabilir.

Hamilelik çatlakları kalıcı mıdır? Tamamen engellemek mümkün mü?

Erken dönemde uygulanacak bazı tedavi uygulamaları ile çatlaklar hafifletilebiliyor. Hamilelik çatlaklarını tamamen engellemek mümkün değil. Ancak derinin nemini yağını artıran elastikiyetini koruyan genellikle lokal kullanılan bir takım ürünlerle olabildiğince az oluşması sağlanabilir. Bunun dışında; gebeliği esnasında bol su içmek sebze ve meyve tüketimine dikkat etmek faydalı olabilir. gebelik öncesinde spor yapanlarda ve sigara içmeyenlerde çatlaklar daha az görülür.

Cilt tipine göre çatlak oluşumu değişir mi?

Genetik yapı çatlak oluşumunu belirleyen cok önemli bir faktördür. Gebelikte hiçbir ürün kullanmamasına rağmen çatlak oluşmayan kişiler olabildiği gibi çok özen gösterdiği halde yoğun çatlakları oluşan kişileri de görebiliriz.

Özetle öncelikle çatlakların genetik yapıyla ilgili olduğunu kabul etmek gerekir. Ancak pek çok faktörün var olan durumu artırıp azaltabileceğini de unutmamak gerekir. Sadece gebelik esnasında değil öncesinde de yaşam tarzımız beslenme alışkanlıklarımız önem arz eder. Ancak gebelikle birlikte bol su tüketmek sebze-meyve yemek uykularımıza dikkat etmek sigara çay ve kahveden uzak durmak mutlaka dikkat edilmesi gereken durumlardır. Bununla birlikte özellikle gebeliğin başından itibaren cilt nemini sağlayacak ürünler 20. haftadan itibaren de hekiminizin önereceği çatlak oluşumunu engelleyen özel ürünler kullanmak çatlak oluşumunu olabildiğince engelleyebilir.

Hamilelikten itibaren bebe ya da badem yağıyla yapılacak masajlar deri çatlaklarını engeller mi?

Bedeninizdeki değişimler her ne kadar yavaş yavaş gerçekleşse de bu değişimin doğum sonrasını daha az etkilemesi için hamilelikte gereğinden fazla kilo almamak ve genişleyen deriye yağlı masajlar yaparak kalıcı hasarı azaltmak önerilir. Bu konuda bebe yağları ve badem yağını öneriyoruz elbette her gün bir yenisi geliştirilen kozmetik kremleri de uygulamak mümkün özellikle gebeliğe bağlı çatlakların oluşmasını engellemek amacıyla gebeliğin başından itibaren derinin esnekliği artırılabilirse oluşacak hasar en aza indirilebilir. Tabii burada derinin özellikleri de söz konusu; çünkü genetik etkiler daha fazla çatlamaya neden olabiliyor. Yine de yağlı masajdan vazgeçmemek gerek. Sarkmalar bir ölçüde egzersizle önlenebilir. Bölgesel biriken yağlardan doğum sonrasında başlanacak uygun bir egzersiz programı ile kurtulmak mümkün olabilir.

Sevgiler,
devamı »

20 Kas 2014

Dünya Çocuk Hakları GÜNÜ


Çocuğunu doğduğu gibi çöp konteynrına bırakan anne! acaba çocuk hakları nelerdir biliyormusun?

Peki zorla dilendiren para getirmediğinde döven baba! sen biliyormusun çocuk hakları neler?

Ya sen adam müsvettesi !pis ellerini sürdüğün o çocuğun hakları var neler bunlar duydunmu hiç?

Dedesi yaşında ki amca !koynuna aldığın o küçücük kızın okul sıralarında olması gerektiğini ve haklarının neler olduğunu biliyormusun?

Engelli çocuğa bakan sağlıkçı hemşire !senin itip kakmandan çok bakmana muhtaç olan o çocuğun haklarından haberin varmı?

İnsan görünümlü bakıcılar !anne babası işte diye her ağladığında dövmeyi hak gördüğünüz o masumun hakları neler biliyormusunuz?

Kreş öğretmenleri !size eğitim alsın diye üzerinede para verilerek gönderilerin çocukların yüzüne tokat atarken hiç düşündünmü bu çocuğun hakları neler?

Çocuğunu öldüresiye döven ,üzerinde sigara söndürecek kadar eziyet eden , minicik bedenlere zarar verenler hanginiz biliyorsunuz ki cocuk hakları maddelerini?

Çocukların bu kadar eziyet edildiği bir dünya da böyle bir günü kutlamak ne kadar mantıklı?

Çocuklar haklarını bilse kendini savunabilcek durumdalarmı?

Peki ya devlet bu haklara uymayanlara yeterlli ceza verebiliyormu?

Çok soru sordum değilmi? Benim tek dileğim bırakın çocuklar çocuk kalsın.Canı yanmadan ,her yabancıdan korkmadan doya doya oynasınlar.Onlar bizim malımız değil sadece bize emanet bireylerdir.

Sevgiler,

Çok uzun olmuş olabilir ama çocuk hakları madde madde aşağıda ki gibidir;
Çocuk hakları nelerdir maddeler halinde
Evrensel hukuk kuralları çerçevesinde ve insan hakları sözleşmesinin maddelerine de atıfta bulunan Çocuk hakları sözleimesi şu maddelerden oluşur:

Madde 1: 18 yaşına kadar her insan çocuktur.

Madde 2: Hakların hepsi ayrım yapılmaksızın tüm çocuklar için geçerlidir.

Madde 3: Çocukları ilgilendiren bütün girişimlerde “Çocuğun Yüksek Yararı” temel düşüncedir.

Madde 4: Devlet, bu sözleşmede tanınan hakların uygulanması amacıyla tüm imkanları kullanmalıdır.

Madde 5: Devlet, anne babaların çocuğun yeteneklerinin geliştirilmesi yönünde uygun biçimde yönlendiricilik yapma hak ve sorumluluğuna saygı gösterir.

Madde 6: Her çocuk temel yaşama hakkına sahiptir. Devlet, yaşama hakkını güvence altına almak ve geliştirmekle yükümlüdür.

Madde 7: Çocuk, doğuştan itibaren bir isim alma, vatandaşlık edinme, anne-babasını tanıyıp bilme ve onlar tarafından bakılma hakkına sahiptir.

Madde 8: Devlet, çocuğun tabiiyetine, isim ve aile bağlarına saygı göstermek ve bunları korumakla yükümlüdür.

Madde 9: Çocuk kendi anne babasıyla yaşama hakkına sahiptir; herhangi bir ayrılık durumunda ayrıldığı kişilerle temas çocuğun hakkıdır.

Madde 10: Ayrı ülkelerde yaşayan anne baba ve çocukların birlikte yaşamaları için her türlü kolaylık gösterilir.

Madde 11: Devlet, çocukların ülke dışına kaçırılıp, alıkonulması ile mücadele için önlemler alır.

Madde 12: Her çocuk kendisini ilgilendiren herhangi bir konu ya da işlem sırasında, görüşlerini serbestçe ifade etme, görüşlerinin dikkate alınmasını isteme ve katılma hakkına sahiptir.

Madde 13: Çocuk, isteklerini ve düşüncelerini seçtiği bir yolla özgürce açıklama hakkına sahiptir.

Madde 14: Devlet, çocuğun düşünce, vicdan ve din özgürlüğü haklarına, anne babanın uygun yol göstericiliğine bağlı olarak saygı gösterir.

Madde 15: Çocuklar, başkalarıyla bir araya gelme, dernek kurma ve kurulu derneklere katılma hakkına sahiptirler.

Madde 16: Çocuklar onurlu ve saygın birer insandır. Hiç kimse onların onurlarını kıramaz, onları küçük düşüremez. Yaşadığı konut ve kurumdaki özel yaşantısına karışamaz.

Madde 17: Devlet, çocuğun toplumsal, ruhsal, ahlaki, bedensel ve zihinsel gelişimi için ulusal ve uluslararası her türlü kaynaktan bilgi ve belge edinmesini ve bunları yaymasını destekler. Çocuğun bir azınlık gruba ya da yerli bir halka üye oluşundan doğan dil gereksinimlerinin karşılanması için kitle iletişim araçlarını teşvik eder.

Madde 18: Devlet, çocuğun yetiştirilmesinden sorumlu olanlara gerekli desteği verir.

Madde 19: Çocuğun yetiştirilmesinden sorumlu olanlar, haklarını çocuklara zarar verecek şekilde kullanmazlar.

Madde 20: Devlet, uygun aile ortamından yoksun çocuğu özel olarak korumak ve bu amaçla çocuğun kültürel kimliğine saygı gösterecek uygun çözümler bularak bakımını sağlamakla yükümlüdür.

Madde 21: Çocuğun evlat edinilmesi, çocuğun yüksek yararı göz önüne alınarak gerçekleştirilir.

Madde 22: Devlet, mülteci çocuklara özel koruma ve yardım sağlamakla yükümlüdür.

Madde 23: Engelli çocuklar, devlet tarafından özel olarak korunurlar, kendilerine yeten birer insan olmaları için bakımları, eğitimleri ve iş bulmaları sağlanır.

Madde 24: Devlet, her çocuğun sağlığını güvence altına almakla yükümlüdür.

Madde 25: Devlet, çocuklarla ilgili her türlü kurumun çocuk haklarına uygun olarak yeniden düzenlenmesi ile yükümlüdür.

Madde 26: Her çocuk, sosyal sigorta dahil, sağlık, bakım ve eğitim imkanlarından yararlanma hakkına sahiptir.

Madde 27: Her çocuk, fiziksel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve sosyal gelişmesi açısından yeterli yaşam standardına ulaşma hakkına sahiptir. Çocuğun yeterli yaşam standardına sahip olmasını sağlamak, en başta anne babaların sorumluluğudur. Devlet, gerekirse anne babalara maddi yardımı da kapsayan her türlü imkanı sağlamakla yükümlüdür.

Madde 28: Çocuk, eğitim hakkına sahiptir. Devletin görevi, ilköğretimin zorunlu ve parasız olmasını sağlamak, her çocuğu yararlanabileceği çeşitli orta ve yüksek eğitim imkanlarına kavuşturmaktır. Okul disiplini, çocuğun haklarına ve saygınlığına uyumlu olmalıdır.

Madde 29: Her çocuk, cinsler, dinler, ırklar ve etnik kökenler arası eşitlik, barış ve hoşgörü anlayışı ile insan haklarına ve temel özgürlüklere, farklı kültür ve değerlere saygılı bir eğitim görme hakkına sahiptir. (**)

Madde 30: Bir azınlık grubuna ya da yerel halka üye bir çocuk, bu topluluğun üyeleri ile birlikte kendi kültüründen yararlanma, kendi dinine inanma ve uygulama ile kendi dilini kullanma hakkına sahiptir. (**)

Madde 31: Çocuk, dinlenme, boş zaman değerlendirme, oyun oynama, kültürel ve sanatsal etkinliklere katılma hakkına sahiptir.

Madde 32: Çocuk, sağlığına, eğitimine ve gelişmesine zarar verecek her türlü işe karşı korunma hakkına sahiptir. Devlet, işe kabul için yaş sınırı tespit etmek ve uygun çalışma koşullarını düzenlemek zorundadır.

Madde 33: Devlet, çocukları; bağımlılık yaratan zararlı maddelerin kullanımından, üretimine ve kaçakçılığına alet olmaktan korumalıdır.

Madde 34: Devlet, fuhuş ve pornografi dahil, cinsel sömürü ve kötüye kullanımdan korumakla ve bu amaçla gereken her türlü önlemi almakla yükümlüdür.

Madde 35: Çocukların satışa, kaçırmaya ve fuhuşa konu olmalarını önlemek üzere her tür çabayı göstermek devletin görevidir.

Madde 36: Taraf devletler, çocuğu esenliğine zarar verebilecek başka her türlü sömürüye karşı korurlar.

Madde 37: Hiçbir çocuk, işkenceye, zalimce davranışlara ya da cezaya, yasa dışı tutuklamaya tabi tutulamayacak ve keyfi biçimde özgürlüğünden yoksun bırakılamayacaktır.

Madde 38: Devlet, 15 yaşından küçük hiçbir çocuğu askere alamaz ve çocukların savaştan korunmaları için her türlü önlemi alır.

Madde 39: Devlet; ihmal, sömürü, işkence, her türlü zalimce, insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele, ceza uygulaması ya da savaş nedeniyle mağdur olan çocukların sağlıklarına yeniden kavuşturulmaları ve toplumla bütünleşmelerini sağlama amacı ile uygun önlemler almakla yükümlüdür.

Madde 40: Ceza yasasını ihlal ettiği öne sürülen ve bu nedenle suçlanan ya da yasayı ihlal ettiği kabul edilen her çocuk saygınlık ve değer anlayışını geliştiren, yaş durumunu gözeten ve toplumla yeniden bütünleşmesini hedefleyen tarzda muamele görme hakkına sahiptir. Devlet, çocuğa temel güvencelerin yanı sıra, kendini savunması için her türlü yardımı ve konunun adil bir duruşma ile gecikmeksizin karara bağlanmasını sağlayacaktır.

Madde 41: Eğer devletin yürürlükteki yasa hükümleri, çocuk haklarının gerçekleştirilmesi bakımından bu sözleşmede yer alanlardan daha üstün standartlara sahipse, o hükümler geçerli olacaktır.

Madde 42: Devletin bu sözleşmede yer alan hakların, uygun ve etkili araçlarla yetişkinler ve çocuklar tarafından yaygın biçimde bilinmesini sağlama yükümlülüğü vardır.
devamı »

ELA 20 AYLIK

Ela hanım artık 20 aylık oldu.Zaman çok hızlı geçiyor ve ben yetişmekte zorlanıyorum.1 ay bile ciddi değişimlere şahit oluyoruz.Yavaştan 2 yaş sendromuna girmeye başladı.Zaten ağlayarak dediğini yaptırmaya meraklı olan küçük hanım şimdilerde dediğimi olmadımı kendini yerlere atıyor.

Bir ayda neler yaptık neler değişti;
Özellikle son 2 haftadır anlaşılır cümleler kurmaya başladı."Süt istiyorum "gibi.
"BU NE" 2sn de bir sorduğu soru  oldu.Evdeki dışarda ki herşeyi soruyor.
Hepimizin adlarını öğrendi.
Boya yapmaya daha bir merak saldı.
Oyun hamurlarından yılan top gibi şekiller yapmaya başladı.
Daha erken olabilir ama birkaç rengi öğrendi.
Tekrar odasında uyumaya başladı.
Ezberlediği şarkılara mırıldanarak eşlik ediyor.
Abisinin okula, anne ve babasının işe, kendisinin de anneanne ye gittiğini hergün tekrar etmeye başladı.

Bu ay eşleştirme kartlarına başladık bu sefer para verip almadım internetten aldığım çıktıları kalın kartonlara yapıştırdım.









Yine internetten çıktı aldığım kitaplarda ki hayvanlar daha detaylı bir seri yaptım.30 adet kart çıktı ortaya.Herşeye para vermeye gerek yok.Elimizin altında internet varken oldukça faydalanabiliriz.



Birde bu ay Ela yı yapıştırıcı ile tanıştırdım iyimi ettim kötümü bilemiyorum herşeyi heryere yapıştırmaya başladı :)


















Her akşam yeni bir aktivite bulmam gerekiyor çünkü asla kendi kendine vakit geçiren bir çocuk değil.Uykuyuda sevmediği için düşünün halimi :) ama hiçbir şikayetim yok gündüz işte yorulsam da akşamları çocuklarla tüm yorgunluğum gidiyor.

İnternetten araştırdığım 20 aylık gelişim bilgileri;

20 Aylık Bebek Neler Yapabilir?
Yardım ederseniz merdiven çıkabilir.
Topu atabilir.
Kaşıkla kendini besleyebilir.
Bardaktan kendisi içer.
Koşmaya başlayabilir.
Karalama yapabilir.

Gelişimi Nasıl Destekleyebilirsiniz?
İtip çekebileceği, vurup ses çıkarabileceği oyuncaklar sağlayın.
Kağıda karalama yapmasına izin verin.
Onunla top oynayın.
Birbirinin içine geçen veya üstüste koyup kule yapacağı oyuncaklar sağlayın.

Dil Gelişimi: 
Resimde gördüğü cisimleri adlandırabilir.
4-10 kelime kullanır. ( Çok daha fazlasını anlar )
2 kelimelik cümle kurabilir.
Basit direktiflere uyabilir.

Gelişimi Nasıl Destekleyebilirsiniz?
Ona kitap okuyun, birlikte resimlere bakın.
Yeni öğrendiği kelimeleri sıkça tekrarlayın.
Hayvanat bahçesine götürüp hayvanların seslerini dinletin.

Sosyal Gelişim: Bu Yaşta Çocuğunuz Neler yapabilir?
Erişkin davranışlarını taklit eder.
Yabancıların yanında çekingen davranır.
Başka çocukların yanında oynar ( birlikte değil).
Sürekli ona koyduğunuz sınırları test eder.
Giderek sizden bağımsız olmaya başlar.

Gelişimi Nasıl Destekleyebilirsiniz?
Ona sevginizi hissetirin, sık sık sarılın, öpün.
Başka çocuklarla biraraya geleceği ortamlar hazırlayın.
Değişik yerleri keşfetmesine fırsat tanıyın.

Disiplin:
Bu yaştaki çocuk, henüz neden her istediğini yapamayacağını anlamamaktadır. Problemleri en aza indirmek için çevreyi uygun şekilde düzenleyin, ona veremeyeceğiniz kırılıp zarar görecek eşyayı veya kendisinin zarar görmesine neden olacak şeyleri ortadan kaldırın. Evinizi bebek doğmadan önceki halinde tutarsanız, sorun yaşamanız kaçınılmaz olur.
Uygun olmayan birşey yapmakta ısrarcıysa, onu ortamdan uzaklaştırıp dikkatini başka bir şeye çekin.
Kurallar koyun ve bu konuda kararlı olun. Eğer; bir davranışa bazen izin vermez, bazen hoşgörüyle karşılarsanız veya anne baba benzer tutumda olmazsa çocuğun da kafası karışacaktır.
İstenmeyen bir davranışın yerine ne yapabileceğini gösterin.

Öfke Nöbetleri:
Çocuğunuz, artık bağımsız olmak, kendi kararlarını vermek istemektedir. Ancak sorun çözmeyi bilmemekte, hayal kırıklığı veya kısıtlamalarla başedememektedir. Yapmak istediğine engel olduğunuzda ağlayıp bağırarak, kafasını vurarak, kendini yerlere atarak, nefesini tutup katılarak bir öfke nöbeti geçirebilir. Ne kadar can sıkıcı olsa da, bu büyümenin normal bir aşamasıdır. Çocuk özellikle aç, yorgun veya hasta olduğunda öfke nöbetine daha yatkındır.
Bu durumda nasıl davranmalısınız?
Sakin olun, ona kızmayın.
Sevgiyle fakat kararlı yaklaşın.
Ondan beklentinizi dile getirin, uyması gereken kurallar hakkında tutarlı olun.
Eğer, çocuk güvendeyse, yaptığını görmezden gelin, ilgilenmeyin. Eğer kendine veya başkasına zarar verecek durumdaysa, onu başka bir odaya götürün, sakinleşmesini bekleyin.

Tuvalet Eğitimi:
Her çocuğun Tuvalet eğitimine hazır olma yaşı farklıdır. Çocuğu akranlarıyla kıyaslamayın ve asla zorlamayın.
Tuvalet eğitimine geçmek için, çocuğun gereken fiziksel olgunluğa ulaşması gereklidir. Hazır olduğuna dair işaretler saptarsanız, bu konuyu gündeme alabilirsiniz.


Sevgiler,
devamı »

19 Kas 2014

Süt Dişlerin Bakımı

Yağız ve Ela ya 2 yaş öncesinde diş fırçası ile tanıştırdım.Yağız 2 yaşına kadar bilinçsiz sadece bizde gördüğü gibi fırçalamaya çalıştı 2 yaştan sonra sabah ve gece rutini oluşturduk.Ama Yağız ın birkaç süt dişi erken çürüdü o dönemde hatırlıyorumda 7 tane dolgu tedavisi uygulandı ve etrafta birçok kişi süt dişi nasılsa dökülecek neden dolgu yaptırdınız boşuna diye yorumlarda bulundu.Aslında bu mantık çok yanlış ağızdaki çürük diş zamanla nefesinin kokmasına kadar sorun oluşturacaktı.Dişçilere ağrıdan dayanamaz hale geldiğinde gittiğimiz için nedense hep önemsiz gibi görünüyor.

Şuan her devlet okulunda varmı bilmiyorum ama Yağız in gittiği devlet okulunda çürükleri engellemek için düzenli flour uygulaması yapılıyor.Belli aralıklarlada okula diş hekimi gelip diş fırçalama ve bakım eğitimi verip fırça ve macun hediye ediyorlar.Bu Yağız ı etkiliyormu tabii ki HAYIR küçükken fırçalamaya meraklı olan paşa şuan zorla diş fırçalıyor.Elimden geldiğince fırçalatıyorum.


 

Çocuklarda Diş Çürümesi, Diş Sağlığı


Çocuklarda ağız ve diş hastalıklarının tedavileri koruyucu diş hekimliğinin temelini oluşturmaktadır. Süt dişi dizisi (6 ay-3 yaş) ve bunu izleyen karma diş dizisi ( 6-12 yaş ), gelişimin en aktif olduğu döneme rastlar. Bundan dolayı, kısa süreli dişler olmaları nedeniyle süt dişi hastalıklarının önemsenmemesini büyük bir yanılgı olarak düşünmek gerekir.
İlk diş hekimi ziyareti hangi yaşta olmalı?
Anne babalara çocuklarını bütün süt dişleri ağızda görülünce diş hekimine getirmeleri gerektiğini söylemekteyiz.
Neden bu kadar erken?
Çünkü çocuğunuzun hayatı boyunca devam edecek olan diş hekimliği uygulamaları bu yaşlarda başlamaktadır.
Çocukların dişleri niye çürüyor?
  • Süt dişleri daimi dişlere oranla daha çok organik madde içerirler, bu nedenle çürüğe daha yatkınlardır, daha kolay ve hızlı çürürler.
  • Çocuklar, çürüğün erken döneminde görülebilen soğuk sıcak hassasiyeti ve hafif ağrı gibi sinyalleri zamanında yorumlayamazlar. Olayı ancak dayanılamayacak kadar ağrı olduğunda fark ederler ki bu durumda çok geç kalınmış olabilir.
  • Çocuklar ağız bakımına yetişkinler kadar dikkat edemezler. Çocuğun el becerisi, merakı ve ebeveynlerinin tutumu diş fırçalama alışkanlığını belirler.
  • Beslenme düzensizliğinden dolayı dişler çürümeye yatkın hale gelir.
     
ÇÜRÜK OLUŞUMU ENGELLENEBİLİR Mİ?
Çürüğü tamamen engelleyebilecek bir aşı ya da ilaç henüz geliştirilemedi, ancak çürük sayısını azaltmaya yönelik malzemeler günümüzde kullanılmaktadır.
  • Fissür örtücüler : Azı dişlerinin çiğnemeye yüzeyinde fissür denilen küçük çukurcuklar vardır. Fissür örtücü malzemeyle çukurcukların üzeri kapatılıp; o bölgeye mikrop, yemek artığı vs. nin sızması engellenerek çürüğün başlaması önlenir. Bu işlem 6 yaşından itibaren kalıcı azı ve küçük azı dişlerine uygulanabilir.
     
  • Fluor uygulaması : Çürüğü engellemenin başka bir yolu da çürüğe karşı direnci arttırmaktır. Dişlere yüzeysel fluor uygulanması suretiyle bu direnç kazandırılır.
     
  • Diş fırçalama : Anne ve babalardan en sıklıkla duyduğumuz yakınma çocuklarının diş fırçalamadığıdır. Çocukların ileriki yaşlarda bu alışkanlığı sürdürmesinin en kolay ve etkili yöntemi erken yaşlarda diş fırçalamaya başlanmasıdır.
     
Çocuklar için nasıl bir diş fırçası ve diş macunu seçilmeli?
Çocuğun ağız büyüklüğüne uygun, yumuşak ve naylon kıllardan üretilmiş diş fırçaları kullanılmalıdır. Şu an piyasada çocuklar için özel hazırlanmış fırça ve macunlar bulunmaktadır. Çocuklar diş macununun tadını çok severler ve fırçalama esnasında yutarlar. Bu nedenle 3 yaşından küçük çocuklarda diş macunu kullanılmaması daha doğru bir yaklaşım olacaktır. Miktarını ise bir nohut büyüklüğü kadar diyerek tarif edebiliriz.
Çocuklarınıza diş fırçalama alışkanlığının kazandırılması için işte size birkaç öneri:
  • Dişlerini fırçalarken ayrı bir diş fırçası ile siz de kendi dişlerinizi fırçalayın.
  • Ona birkaç tane diş fırçası ve diş macunu alın. Bu fırça ve macunlar farklı renkte ve değişik çizgi roman kahramanlarının olduğu fırça ve macun olsun. Her seferinde başka bir ikili seçmesini sağlayın. Bu seçim onun diş fırçalama isteğini ve motivasyonunu artıracaktır.
  • Önce kendisinin dişlerini fırçalamasını bekleyin, sonra siz onun oda sizin dişlerinizi fırçalasın.
  • Evde mutlaka diş fırçalama panosu oluşturun ve her fırçalamadan sonra pano üzerinde işaretleme yapın.
  • Banyoya bir kum saati yerleştirin ve her fırçalamada kum saatini ters çevirerek zaman tutun yaklaşık 2 dakikalık diş fırçalama yeterli olacaktır.
  • Unutmayın ki çocuğunuzun diş çürüğü hakkında hiçbir bilgisi yoktur.Ona yapışkan özelliği olan şeker, çikolata, bisküvi yedirin ve aynada dişlerinin üzerine nasıl yapıştığını gösterin. Daha sonra dişlerini fırçalatın ve dişlerinin ne kadar güzel, temiz ve beyaz olduğunu ona aynada gösterin.
  • Düzenli diş fırçalama ve diş hekimi tarafından uygulanan koruyucu yaklaşımlar ileride oluşabilecek diş problemlerinin önlenmesinde büyük rol oynayacaktır.

Sevgiler,
devamı »

18 Kas 2014

Bebekler Kalemi Nasıl Tutar?



Ela 16.ayından beri 2 yaş düzeyin de kalem tutuyor ve karalama yapmıyor direk daire çubuk gibi büyük yada ufak kavramlarını anlayarak çizim yapıyor.Bunun için ekstra birşey yaptımmı HAYIR tamamen kendi el becerisi.Sadece abisi erken yaştan itibaren Ela ile bol bol parmak oyunu oynadı.

Her çocuk farklıdır fakat gelişimini desteklemek için anne babalara da düşen görevler vardır.

EL VE PARMAK KASLARINI GELİŞTİRMEK İÇİN ÖNERİLER

El ve parmak kaslarını geliştirmek için öneriler:
1-Yumuşak bir top çocuğun eline verilerek sürekli sıkıp açması istenir.
2-Bir kâğıdı sıkarak top haline getirme,
3-Oyun hamuru ile rasgele oynama,
4-Lego türü oyuncaklarla oynama,
5-Tamir aletleriyle çalışması sağlanır. (örneğin yarım çakılmış bir çivinin tamamını çaktırma veya yarım sıkılmış bir vidayı sonuna kadar tornavida ile sıkması)
6-Sıkı kavanoz veya şişe kapağı açtırıp-kapattırma
7-Eldiven giydirip çıkarttırması
8-Fermuar açıp-kapatma
9-Büyük bir kartona yollar çizilerek, minik bir arabayla bu yollardan çıkmadan sürmesi istenir.
10-Orta sertlikte bir tel bir kalem veya çubuğa düzgün bir şekilde sarılır ve çocuktan aynı şekilde sarması istenir.
11-İpi bağlama-açma çalışması yapmak
12-Oyun hamurundan halkalar yaptırılarak çubuğa dizdirmek
13-Düdük makarnayı ipe dizdirmek
14-Değişik renk ve şekildeki boncukları çeşitli şekillerde sıralama, şekil oluşturma
15-Kâğıt katlama çalışması yapma
16-Gazeteden resim kesme-yırtma çalışması yapma
17-resim yapma ve boyama çalışması
18-Parmaklarla masaya vurarak yağmur sesi çıkarma
19-Ağaçtan elma toplama taklidi yapma
20-Bütün parmakları sırayla başparmağa değdirme-çekme
(Yukarıdaki önerilenlerden bir kaçı yapılmalıdır!)
kaynak

Sevgiler,

devamı »

17 Kas 2014

Çalışanlara Hamilelik ve Süt İzni Hakları


Kurumsal bir firmada çalıştığım için doğum izni , süt izni gibi tüm haklarımı eksiksiz kullandım.

Ama özel sektörde çalışıp haklarını bilmelerine rağmen şirket yöneticileri tarafından haklarının kullanılmasına izin vermeyen bir sürü anne var.İşten çıkarılma ,borçlar vs gibi olumsuzluklar düşünülüp birçok insan sesini kesip paşa paşa ufacık bebeğini bırakıp işine dönmek zorunda bırakılıyor.

Nedir haklarımız?
Doğum ve süt izni çalışma hayatında yer alan anneler için bir hak olup kanuni düzenleme ile hüküm altına alınmış ve işverenlerin inisiyatifine bırakılmamış bir izindir.
Doğum izni ve süt izni ile ilgili kanuni düzenleme 4857 sayılı İş Kanunun  “Analık Halinde Çalışma ve Süt İzni” başlıklı 74 üncü maddesinde ayrıntısıyla yer almakta ve Kanunun ilgili maddesinde “Kadın işçilerin doğumdan önce sekiz ve doğumdan sonra sekiz hafta olmak üzere toplam onaltı haftalık süre için çalıştırılmamaları esastır. Çoğul gebelik halinde doğumdan önce çalıştırılmayacak sekiz haftalık süreye iki hafta süre eklenir. Ancak, sağlık durumu uygun olduğu takdirde, doktorun onayı ile kadın işçi isterse doğumdan önceki üç haftaya kadar işyerinde çalışabilir. Bu durumda, kadın işçinin çalıştığı süreler doğum sonrası sürelere eklenir.
İsteği halinde kadın işçiye, onaltı haftalık sürenin tamamlanmasından veya çoğul gebelik halinde onsekiz haftalık süreden sonra altı aya kadar ücretsiz izin verilir. Bu süre, yıllık ücretli izin hakkının hesabında dikkate alınmaz.
Kadın işçilere bir yaşından küçük çocuklarını emzirmeleri için günde toplam birbuçuk saat süt izni verilir. Bu sürenin hangi saatler arasında ve kaça bölünerek kullanılacağını işçi kendisi belirler. Bu süre günlük çalışma süresinden sayılır.” denilmektedir.
 Hamilelik süresince hamile kadın işçinin düzenli hekim kontrollerinin yapması gerektiğinden, gün içinde izin alabilmektedir. İzinli olduğu bu gün veya saatler içinde ücretinde herhangi bir kesintisi de yapılamaz.

Birçok hamile bunu bilmiyor ama son çıkan yasaya göre hamile olduğunu öğrendiğin günden itibaren hergün 1,5 saat izin kullanma hakkın doğmuş oluyor.Yani hamile kadın çalışan günde 7,5 saatten fazla çalıştırılamaz.Evet yasa böyle diyor ama işveren buna uymadığı takdirde uygulanacak cezai işlem belirtilmemiş.Bu yüzden hamile olan kadın hakkını aramazsa şirkette kolay kolay git iznini kullan diye uyarmaz nasıl biri şikayet etse yükümlü olduğu ödenecek tutar yok ortada.

Ela ya hamileyken hamilelik izni yoktu bu yasa ben doğum iznindeyken çıktı.Ben 8 haftalık doğum izninden sonra 5 ay ücretsiz izin kullandım o sürede sigorta ve maaş ödenmiyor.Yağız ı 3 aylık bıraktım ne kadar sağmış olsamda 6 ay anne sütü yettiremedim ve çok vicdan azabı çektim ama Ela da 6 ay anne sütü aldı diyerek birazda olsa içim rahat bir şekilde işe döndüm.

Yasalar anneden değil işverenden yana oldukça nasıl 3 çocuk doğurun diye bas bas bağrılıyor onuda hiç aklım almıyor.Kamu spotlarında anne sütünün faydaları vurgulanırken de ne düşünüyorlar acaba onuda çok merak ediyorum.

Sevgiler..

Kaynak: http://www.isvesosyalguvenlik.com/is-ve-sosyal-guvenlik-mevzuatinda-kadinlara-saglanan-haklar/3/


devamı »

Çocukla AVM


Haftaiçi öğlen yemeklerimizi işyerime yakın avm de yediğim için  alışverişimi alacaklarımı her ihtiyacımı haftasonuna bırakmadan hallederim.

Çocuklarla avm gezmeyi sevmiyorum.Buna en büyük etken bebek arabası ile asansör önünde dakikalarca bekliyor olmak.Yan tarafta yürüyen merdiven olmasına rağmen gencecik sapsağlam insanlar illa asansöre binmek için mücadele ediyor.

Bu sefer ben sinirlenip bebek arabasına rağmen yürüyen merdivenle çıkmaya çalışıyorum.Bunun riskini bildikçede daha bir geriliyorum.Yakın zamanda haberlerde okumuştum kadın çocuğunu bebek arabasına bağlamamış birde yürüyen merdivenle inmeye kalkışmış ve çocuk arabadan düşmüş.Değermi?

Kadın tedbirsizliği yüzünden zaten suçlu ama onun kadar ihtiyacı olmadığı halde asansörleri meşgul edenlerde suçlu.

Gidin yürüyün arkadaşlar 2 saat mağazaları gezerken yorulmuyorsunuz da yürüyen merdivene binerkenmi yorulacaksınız?Obezite almış başını gidiyor spor yapmıyorsunuz bari 2 merdiven çıkın.Bebek arabasıyla bekleyen bir kadını görünce arkanızı dönüp cama hiçç boşuna yapışmayın komik görünüyorsunuz.

Ne kadar tembel bir milletiz anlamıyorum ki.Birbirimizin işini kolaylaştırmak yerine illa çıkmaza sokmaya çalışıyoruz.Hele ki yeni nesil de saygı falan hiççç yok.Valla iki çocuk yetiştiriyorum ama umarım büyüdükçe bencil olmazlar.Umarım diyorum çünkü belli bir yerden sonra çevre faktörü devreye giriyor.

Neyse haftaya gergin başlamış olmayım ama biri hadi gel avm ye gidelim deyince 40 kere düşünür oldum.


Sevgiler,
devamı »

14 Kas 2014

Kış Hastalıkları UMCA ve COLDMİX

Ne yalan söyleyim kışı pek sevmiyorum.Fazlasıyla kansızım ve üşüdükçe rahat hareket edemiyorum Mart dogumlu olmama rağmen kesinlikle yaz insanıyım :)

Hele çocuklarla çok zor hasta olacaklar diye ödüm kopuyor.Allah tan ailede kimse kolay hasta olmuyor.Yağız hastalanmadıkça kimseye de bulaşmıyor.Oyüzden önceliğim Yağız ı koruyup kollamak.Her sabah ikisinede istisnasız 1 kaşık PEKMEZ içiriyorum.Sağolsunlar iki çocuğum da sıcağı hiç sevmez.Geceleri örtünme diye birşey yok.Yağız ı sabah giydirip okula yolluyorum dönerken üzerinde sadece okul tişörtü kalmış oluyor.Yapma etme derken dün hafiften hastalanmaya başladı.

Hemen ılık duş aldı üzerine bol limonlu tarcınlı ıhlamur içti biraz meyve depoladık ılık süte UMCA damlattık yatarken ayaklarına da viks sürüp çorap giydi gece de bol bol terledi sabah zımba gibiydi :) bu saate kadar okuldan arayan olmadığına göre de gündüz rahatsızlanmamış demektir.Tehlike umarım geçmiştir.Yoksa Ela dan başlar tüm aile grip oluruz zaten uykusuz yaşıyoruz vücut dirençsiz sağlam durmak lazım.


Kış için çocuklara hatta büyüklere UMCA damlayı öneririm çoğu kişi biliyordur bitkisel bir damla hasta olacağını anladığım an kullanıyorum yalan değil ben bile kullandım bu sabah.Genelde pekmez, bal, meyve gibi besinlerden yana olsam da antibiyotik kullanacak duruma gelmemek için umca yı da elimin altında bulunduruyorum.Fiyatı 24 tl.civarında.

COLDMİX damlayı da burun tıkanıklığında öneririm.Buda bitkisel ve tene temas etmeden giysi yakalarına yada yastığa 1-2 damla damlatılması yeterli oluyor.Benim çocuklar gibi burnuna elletmeyen miniklerin için süper bir buluş.Anında da burun tıkanıklığını açıyor.Fakat doktora danışmakta fayda var astımı olanlara önerilmiyor.Fiyatı da 13 tl civarında.

Birde evimizin vazgeçilmezi VİKS bunu daha Ela ya kullanamıyorum ama Yağız ın ayak altlarına sürüp çorap giydirip yatırdığım da uzun süren öksürüğü olmuyor.

Bana göre çocukları ilaca boğmaktansa bağışıklığını güçlendirmek en doğrusu.

Dip not: Aman diyim ben doktor değilim sadece bunlar benim uygulamalarım ve nacizane önerilerim ;)

Sevgiler,


devamı »

ANNELİK



Bilenler bilir Ela zor uyuyan bir çocuk Yağız da bu sıra yatmamak için elinden geleni yapıyor.

Yağız a sözüm geçiyor 21:30 da yatmasını sağlıyorum ama Ela yı uyutmak 23:00 buluyor.

İkiside uyuyunca keyif yapayım diyorum elimde telefon ikisininde fotoğraflarına bakarken buluyorum kendimi ve bir bakıyorum çocukların başucundayım.Sağlıklı oldukları için şükrediyorum ikisini de Allah a emanet ederek yatıyorum fakat saat başı odalarına gidip gidip nefes alışlarını kontrol ediyorum.Sonra sabah gülümsemelerini görünce oturup yine şükrediyorum.Evet bu delilik biliyorum ama kendime engel olamıyorum.

Bu sıra okadar çok çocuk ölüm haberleri okuyorum ki etkilenmemem mümkün değil.Anne olmadan önce başkası için bukadar üzüldüğümü hatırlamıyorum.Ama şu kadınsal hormonlar varya fena oyun oynuyor ve annelik duygusunu sonuna kadar iliklerine işliyor o saatten sonra herkesin çocuğuna  üzülüyor her annenin derdine derman olmak istiyorsun.

Evladı için ağlayan bir anneyi görünce kendi evladımın başına gelmiş gibi hayatta herşey anlamsızlaşıyor.Sarılıp acılarını içinden söküp almak istiyorsun yapamayınca da oturup kendi çocuklarına sağlık diliyorsun.

Annenin namuslusu namussuzu olmaz bana göre.Vicdanlı olanı ve birde arkasına bakmadan terkedecek,başkasına satacak,bilerek gözyaşlarının akmasını sağlayacak VİCDANSIZ olanı vardır.

Allah herkese VİCDANLI annelik duygusunu yaşamayı nasip etsin.

Sevgiler,
devamı »

12 Kas 2014

ŞABLON TASARIMI

Bloğumda güzel yenilikler oldu.Öncelikle com domain satın aldım ve yönlendirme yaptım.

Veee asıl önemlisi şablon tasarımım değişti bloglar arasında gezerken ve bir türlü nasıl olmalı diye karar veremezken http://www.degmesinyagliboya.com/ sitesine denk geldim.Sevgi Hanım sağolsun çok yardımcı oldu güzelde yönlendirmelerde bulundu.

Sonuç olarak ortaya içime sinen bir şablon çıktı.Sadece biraz fazla süslü olduğum için çizimdeki anneyi kendimle uyuşturamadım ama hiçç gözüme bile batmıyor :)

Umarım herkesin aradığını kolaylıkla bulmasını sağlayan bir sayfa olmuştur.

Böyle bir niyetiniz olursa http://www.degmesinyagliboya.com/ sayfasını mutlaka incelemenizi tavsiye ederim.

Sevgiler..

devamı »

İŞTAHSIZ MI OLSUN OBEZ Mİ OLSUN?

Hep iştahsız çocuklardan bahsederiz.Nasıl 1 yudum daha fazla yedirebiliriz onun yollarını ararız.Bir çocuğa YEMELİSİN demek ne kadar zorsa YEME demekte okadar zor.Ama artık abur cuburla beslenme ve teknolojik aletler karşısında saatlerce oturan yeni nesil olduğu için OBEZİTE çocuklarda ciddi anlamda baş göstermeye başladı.

Bizde durum şöyle ;Yağız a tüm gün yemek verme acıktım asla demez.2 yaşına kadar gayet iştahlı tombul bir bebekti sonra hareketlendikçe yemesi azaldı.Nasıl bir vücut direnci var anlamış değilim.Kendi haline bırakıyorum çoğu zaman ama genelde içim rahat etmiyor vitamine, gıdaya da ihtiyacı var ona rağmen tek tesellim sağlam bir bağışıklığı var kolay hasta olmuyor.Dışarda yemek yersek bizden fazla yer o ayrı.Hamburger sevdası da yok desem yeridir.Amaaa abur cubur ver hayatta bıkmadan usanmadan yer.Eve alınmaz ama gördüğü yerde asla kaçırmaz.Ben bu çocuğa 2 yaşına kadar ne tatlı verdim ne de abur cubur gördü.Abur cuburun ne kadar zararlı olduğunu bu kadar biliyorken kalkıp veremezdim ama malesef kaçınılmaz illa keşfediyorlar işte büyükler sağolsun.

Şimdilerde Ela da iştahlı yemeğini yiyor.Günde 9 sofra kur 9 unu da oturup yer :) 2 yaşından sonra abisine benzermi bilemiyorum.Yağız a 2 yaşına kadar vermedim ama Ela da sıkmayacağım tadına baksın dedim bakalım nasıl işleyecek gidişat dedim şuan nutella kavanozuna göbek atan bir kızım var :)

Ama dediğim gibi evde herşey kontrol altında malesef  % 100 sağlıklı beslenemiyoruz tabii ama abur cubur yüklü bir çekmecemiz de yok.

Neyse konuyu çokda dağıtmayalım;

Obezite nedir?
Obezite vücut ağırlığındaki artış ve bunun sonucunda gelişen vücut yağı fazlalığı olarak tanımlanmaktadır. Obezitenin yarattığı problemler vücut ağırlığı veya kütle artışı değil vücuttaki yağ dokusu artışı sonucudur. Vücuttaki ana enerji deposu olan yağ dokusu sadece harcanan enerjiden fazla yiyecek (enerji ) alındığı durumda artar. Yani yağ boğazdan gelir!
Çocukluk çağında obeziteyi tanımak için yaşa göre kilo veya boya göre kilo büyüme eğrileri kullanılabildiği gibi Vücut Kütle İndeksi BMI( kg/boy m') de yaygın olarak kullanılmaktadır. Obezite sınırı için aşağıdaki değerler kabul edilmektedir.
 
Yaş(yıl)BMI(kg/m')
<1419-20
1525
>1628



Obezite Nedenleri:
Obezitenin nedenleri konusunda pek çok teori vardır ama kolayca açıklanamayan çok etkenli bir durum olduğu düşünülmektedir. Genetik, endokrin, çevresel, besinsel faktörler ve aktivite miktarı obezite başlangıcı ve gelişimi ile ilişkilendirilmiştir. Bunlardan aktivite ve beslenme en önemli ve kesin obezite etkenleridir.
Beslenme:
Besin tüketim miktarı ve seçimi obeziteyi etkileyen önemli faktörlerdendir. Kilolu kişiler genellikle yemeği fazla kaçırdıklarını itiraf etmektedirler. Ayrıca yağ içeriği yüksek besinlerin tercih edilmesinin de bu besinlerin enerji ihtiyacı için değil depolar için öncelikli kullanılması nedeniyle etken olduğu görülmüştür.
Kilolu kişilerin birçoğu sürekli çok yemek yemezler; genelde sağlıklı ve normal miktarda beslenirler fakat zaman zaman yeme krizine girerler. Bu krizlerin duygusal nedenlerle kadınlarda daha sık görüldüğü zannedilir fakat erkeklerde de görülmektedir.
Aktivite:
Çocukların ve gençlerin erişkinlerden daha aktif bir hayat sürdürdüğünü gösteren birçok çalışma olmakla birlikte asıl önemli olan hem o günkü hem de gelecekteki sağlık durumlarına yararlı olacak düzeyde egzersiz yapmalarıdır.
Modern yaşam stili hem istemli hem de istemsiz yapılan aktivitelerde azalmaya yol açmaktadır. Son yıllarda kilo alma ve obezitedeki artışın önemli nedenlerinden biri budur.
Televizyon izlemenin de obeziteye iki şekilde katkısı olabilir. Birincisi TV seyretmek aktivitelerin yerini aldığından aktivite azalmasına neden olur . İkinci olarak da TV karşısında uzun süre oturmak metabolizma hızında azalmaya yol açar.
Sağlık Üzerindeki Etkileri:
  • Erişkinlerde obezite birçok hastalığa yakalanma riskini arttırır;
  • Kalp damar hastalıkları ve hipertansiyon
  • İnsüline bağımlı olmayan Tip II Diyabet
  • Safra kesesi hastalıkları
  • Meme, kolon,endometrium ve kolon kanserleri
  • Uyku apnesi
  • Hastalık ve ölüm riskinde artış
  • Osteoartrit (Eklem hastalığı)
Çocuklarda obezite çok ağır olmadıkça nadiren ciddi fiziksel komplikasyonlara neden olur. (Ortopedik sorunlar ve solunum problemleri gibi)
Adolesanlarda, obezite kalp-damar hastalıkları ve anormal glukoz toleransı riskini arttırır.
Obezitenin Sosyal Yaşam Üzerine Etkileri:
Obezitenin çocukluk ve gençlikte ilk olarak psiko-sosyal yaşam üzerine olan etkisi ortaya çıkar.
Genellikle üzerinde durulmayan sosyal etkiler obeziteyle ilgili başta gelen sorunlardır. Akademik başarısızlık, daha az iş imkanı ve kilo kaybetmeyi başaramamanın neden olduğu azalmış özgüven obez çocuk ve gençlerin sosyal olarak izole bir hayat sürmelerine neden olur.
Obez çocuklar boy olarak da yaşıtlarından iri olduklarından genellikle daha büyük yaşta oldukları zannedilir ve yaşlarına uygun olmayan sosyal becerileri yerine getirmeleri beklenebilir; bu da sosyalizasyon becerilerini kötü yönde etkiler.
Obezite Tedavisi:
Çocukluk döneminde obezite tedavisinde ideal yaklaşım kilo alımını düzenlerken büyüme ve gelişmeyi sürdürmeye yetecek beslenmenin de sağlanmasıdır.
Büyümenin hızlı olduğu küçük çocukluk dönemlerinde besin kısıtlaması önerilmez. Enerjisi fazla atıştırmalık besinler yerine besinsel değeri yüksek kalorisi az besinler tercih edilir.
Çocukluk döneminde bazı besinleri kesin yasaklamak aksine kısıtlanan yiyeceğe eğilimi arttırabilir. Besin seçiminde aşırı kısıtlamacı olmak yerine sağlıklı besin alternatifleri sunmak şeklinde bir yaklaşım benimsenmelidir.
Çocukluk döneminde öncelikli olarak fiziksel aktivitenin arttırılmasına önem verilmelidir. Egzersizle kilo belirgin şekilde azalmayabilir, vücuttaki yağ dokusu yerini kas dokusuna bırakır ve yağ-kas oranında değişim görülür. En iyisi yürüyüş gibi uzun süreli düşük yoğunlukta egzersizlerdir; fakat gençlerde hızlı sonuç almak için yoğun programlar da önerilebilir.
Anne babaların çocukluk dönemindeki obeziteyi engellemede ve düzeltmedeki rolü çok önemlidir çünkü besinleri sağlayan ve model oluşturan onlardır. Sağlıklı besinler ve ara öğün seçenekleri sunmaya ve beslenme ve egzersiz konusunda iyi örnek oluşturmaya özen göstermelidirler.
Erişkinlere göre pediatrik ve adolesanlarda obezite kontrolüne daha iyimser bakılabilir çünkü;
  • Aile desteği vardır
  • Çocukluk çağında beslenme ve aktivite problemleri erişkinlerdeki gibi uzun süreli değildir
  • Erken dönemde tedavi fazla yağ dokusu oluşumuna engel olur
Şu anda obezitenin ancak çok faktörlü, kişiye göre düzenlenmiş ve davranış kalıbı düzenlemeye dayalı bir programla başarıyla tedavi edileceği düşünülmektedir. Günümüzde artan yeme problemi sorunları göz önüne alınarak bir kilo hedefi belirlemekten kaçınmalıdır. Kilo fazlalığı çok değilse kilo kaybı hedeflemeyen bir program belirlemekte yarar vardır.
Beslenme alışkanlığının kısa süreli değiştirilmesi yani zayıflama diyetleri tek başına obezite kontrolünde yetersiz kalmaktadır, kilo kaybının kalıcı olması için beslenme davranışı düzenlenmesi ve takibi gerekmektedir.
Fiziksel aktiviteyi arttırmanın bir yolu ortamda yapılacak değişikliklerle sedanter etkinliklere ulaşım olanağını kısıtlamaktır. Fiziksel aktiviteyi arttırmak için destekleyici hatta ısrarcı olmak gerekebilir.
Obeziteden korunmak en etkili uzun süreli obezite kontrolü yöntemidir. Bunun için toplum bilincini eğitim yoluyla arttırmak gerekmektedir.


kaynak : http://www.florence.com.tr/saglik-rehberi/cocuklarda-obezite.html

Sevgiler...

devamı »
Bumerang - Yazarkafe