29 Kas 2016

Kitap Gündemim

Kitap okumayı çok sevdiğimi bir çok yakın arkadaşım ve beni takip edenler bilir. Yılın ilk günlerinde tüm sene için kendime okuma hedefi koyarım. Çünkü hedef koyunca tutturmak için daha bir gaza geliyorum.

2016 için 50 kitap okuma koymuşum. Kışın çok iyi giderken yazın düzen bozuluyor. Ve yıl sonuna doğru hedef tutturma telaşım artıyor. Yani şuan yine öyle bir durumdayım 😊 43 kitap okumuşum yılbaşına kadar 7 kitap daha okumalıyım. 

Tabii yıl boyunca okuduğum kitapları nasıl takip ettiğimi merak ediyor olabilirsiniz.
 1000kitap.com diye bir site var. Okuduğum her kitabı ve değerlendirmemi bu sitedeki profilime kaydediyorum. Kimler ne okumuş, en çok hangi kitap tavsiye ediliyor gibi bir çok detaya da ulaşabildiğim için bu siteyi seviyorum.

Neyse konuyu dağıtmadan son bir haftada 2 kitap okudum ve ikisini de sizlere tavsiye etmek istiyorum.
Kelebek Adası

İlki Sarah Jio - Kelebek Adası. Tam bir Sarah Jio hayranıyım. Kitap daha satışa girmeden ön siparişle alanlardanım. Şimdiye kadar tüm kitaplarını okudum ve bu olmamış dediğim hiç bir kitabı olmadı. Kurguları bazen çok basit gelse de yazarın yazdığı kitabı okurken hikayeyi yaşama hissini seviyorum. Akıcı bir dille yazıldığı içinde tüm kitapları 2-3 günde bitirmek mümkün oluyor. 

Kelebek Adası kitabı da tamda bahsettiğim gibi. 2 günde bitirdim. Böyle kitaplara genelde çerez kitaplar derim ama yazar Sarah Jio olunca kitaplarına çerez demek istemiyorum. Akıllıca konu geçişleri yaptığı için hayranım. Ve ben sonu mutlu biten kitapları her zaman çok sevdim. 

Mavi kelebeklerin hikâyesini bilir misiniz? Mavi kelebekleri her yerde göremezsiniz. Oldukça nadir görülürler. Sabah uyandığınızda, "Bugün mavi kelebekleri görmeye gidiyorum," diyemezsiniz. Siz onları değil, onlar sizi bulur. Efsaneye göre bu kelebekler, değişimin habercisidir. Olur da gündoğumunda yolunuzu bir mavi kelebek keserse, bilin ki artık hayatınız eskisi gibi olmayacaktır. Ne hayatınız ne kaderiniz ne şansınız... Artık bildiklerinizi unutun. Belki bambaşka biri girer hayatınıza. Belki bambaşka bir yerde uyanırsınız. Ya da ilk kez adımınızı attığınız bir yerde kendinizi hiç olmadığınız kadar huzurlu ve evinizde hissedersiniz. Kaybolurken bulunursunuz. Geldiğinizi sanarken gittiğinizi görürsünüz. Hayata başka bakarsınız mavi bir kelebek kanat çırptığında, çünkü size başka bakıyordur artık hayat.
(Tanıtım Bülteninden)


Ellen Marie Wiseman

Önermek istediğim diğer kitap ise; Ellen Maria Wiseman - Ardımda Kalanlar. Bu yazarın ilk defa bir kitabını okuyorum. Sarah Jio tarzında olduğu için bir arkadaşım tavsiye etmişti. Okurken göz yaşlarıma hakim olamadığım yerler oldu. Ve kitabı bırakıp uyuduğumda karakterler rüyama girdi. 3 günde bitirdim kitabı rahatladım 😊 Yazarın diğer kitabı Erik Ağacı da okunmak için sırada bekliyor.


Çıkmazdaysa yüreğiniz, hikâyemi dikkatli okuyun, belki de bu sizin hikâyenizdir…

Hiç uçurumun kenarında olduğunuzu hissettiniz mi? Ya da ayaklarınızın altındaki kaya parçalarının koparak düştüğünü… Ben artık öyle hissediyorum ve gitgide karanlığa düşüyorum. İhanetin en ağırını en yakınlarımdan gördüm. Anne ve babamdan… Tek suçum, onların isteklerine boyun eğmememdi. Tek suçum, onların değil de yüreğimin seçtiği adamı sevmemdi… Neden insanlar kendileri gibi olmayanı ötekileştirir ki? Bu baş kaldırımın bedelini çok ağır ödüyorum. Bir akıl hastanesine kapatıldım. Tüm hayatım çalındı benden. Sevdiğim adam… Dünyaya getireceğim çocuğum belki de… 

Ne zormuş insanın kendinde olduğunu ispat etme çabası. Ve artık aklım yerinde mi bilmiyorum ama yüreğimin hâlâ aklı başında. Buradan kurtulmak istiyorum. Gün yüzüne kavuşup rüzgârın saçlarımı savuruşunu hissetmek, denizin tuzlu kokusunu içime çekmek istiyorum. Tek ümidim bu yazdıklarımı birinin bulması. Ne kadar zaman alır bilinmez, fakat bu satırları okuyacak kişiye sesleniyorum: Benim adım Clara Elizabeth Cartwright ve bu, benim hikâyem. Seçim senin, ya hikâyeme ortak ol ya da diğerleri gibi görmezlikten gel beni… Ardımda Kalanlar, anlattıkları ve karakterleriyle kurgu ürünü olsa da hikâyenin çıkış noktası gerçeğe dayanmaktadır. Tüm gizemleri içinde barındıran, duygu yüklü bu kitabı gözyaşları eşliğinde bitirdiğinizde, kendinizi sorgulamadan edemeyeceksiniz… 

"Muhteşem bir kurguya sahip olan Ardımda Kalanlar, tüm okul ve halk kütüphanelerindeki yerini almalı." 
-Voya, Lindy Gerdes-
(Tanıtım Bülteninden)

Kitap tavsiyelerinizi her zaman beklerim ;)
Sevgiler,

devamı »

23 Kas 2016

Öğretmenler Günü Hediyeleri

Öğretmenler günü hızla yaklaşırken etrafımda bir çok velinin hediye konuşmalarına şahit olmaya başladım. Kimisine şaşırıyor, kimisine gülüyorum.

Şaşırıyorum çünkü; öğretmenimiz çocuğuma inanılmaz iyi ve ilgili davranıyor hediye almazsam kötü davranmaz ama hediye alanlara daha öncelikli ilgi gösterebilir. Yani "çocuğumu dışlayabilir" seçeneğini konuşuyorlar. Şok oluyorum. Bu şekilde düşünüyor iseniz çocuğunuzu emanet ettiğiniz öğretmeninize zerre kadar güveniniz yok demektir. Demek ki öğretmen sizin gözünüzde alacağınız hediyeye göre çocuğunuza eğitim veriyor. Böyle düşünen velilere sahip öğretmenlerin yerinde olmak istemezdim. İşini hakkıyla yapan bir öğretmen için hakaretten öte bir şey bu düşünceler.

Gülüyorum çünkü; "sence 50tl lik hediye az mı olur?" diye birbirlerine soruyorlar. Diğeri de cevap veriyor "valla bizim öğretmen 50tl lik hediyeyi hak etmez, diğeri de "aa bizimki daha değerli hediyelere layık" diyorlar. Aslında bu konuda şaşırdığım noktaya geliyor. Yani iyi öğretmen, kötü öğretmen değeri var. Ve bu maalesef böyle özel bir günde para ile ölçülüyor.

İki durumla da karşılaştığımda tecrübeli bir veli olarak; "öğretmenlerimizi sadece öğretmenler günü gibi özel günde değil onları her gün hatırlamalıyız. Hediyeye bile gerek yok içten gelen çocuğunuzun el yazısı ile yazılmış bir not eminim hepsini ( ya da bir kısmını) mutlu edecektir." demem emin olun bu tarz düşünen insanlara komik gelecektir.

İki çocuğumda da kreş, ilkokul dahil işini iyi yapan öğretmenlere denk geldim. Bu konuda fazlasıyla şanslı olduğuma inanıyorum. Haberlerde işini iyi yapmayan, ahlaksız bir sürü öğretmen görüyoruz. Öyle ki artık içlerinden en çok tacizciler çıkıyor bu daha büyük bir yürek yarası. Halime şükrederken bile üzüntü duyuyorum keşke her çocuk hak ettiği eğitimi alabilse.

Neyse akıl vermek haddime değil :) ama ısrarla ben maddi değerli hediye almak istiyorum diyorsanız size bir kaç tavsiye vermek isterim.

özgür bolat

* "Beni Ödülle Cezalandırma" son zamanlarda okuduğum en iyi kitaplardan bir tanesi diyebilirim. Bu kitabı çok rahat çocuksuz bir arkadaşınıza, bağlı olduğunuz yöneticinize ve en önemlisi bir eğitimciye yani öğretmeninize hediye edebilirsiniz. Emin olun kitabı bitirdikten sonra size minnettar kalacaktır. Ayrıca bu kitabın yorumunu daha dün yazmıştım okumak isterseniz TIK TIK ;)

öğretmenler günü hediyeleri

* Hediye konusu açılınca ilk aklıma gelen kuruluşlardan bir tanesi TEMA Vakfı. Öğretmenler günü için çok güzel bağış kartı yapmışlar. Tanesi 8tl den en az 3 fidan alarak öğretmeniniz adına bağış yapmış oluyorsunuz. Bu kartı alan öğretmen eminim çok mutlu olacaktır.













* Son önerim ise; Ela'nın kreşi sayesinde haberdar olduğum ÇEK (Çağdaş Eğitim Kooperatifi) kuruluşunun www.kircicekleriokusundiye.com projelerine katkı sağlamak için online bağış yapabilirsiniz. Kırsal kesimlerinden gelen kız çocuklarını burs ile okutup iyi bir gelecekleri olması için ellerinden geleni yapıyorlar. Bizim okul müdürümüzde okulunda bulunan hiç bir öğretmenin öğretmeler günü için hediye kabul etmeyeceklerini ancak bu kuruluşa bağış yapabileceğimiz bilgisini verdi.
Kır Çiçekleri Okusun Diye


Bana göre hediye alınacaksa böyle anlamlı hediyeler alınmalı ama bütçe kısıtlı ise çocuğunuzla birlikte öğretmeninize yazabileceğiniz bir mektup yada el emeği bir resim inanın o çok pahalı hediyelerden daha değerli olacaktır.

Son olarak canlı çiçek alınmasına da inanılmaz karşıyım. Saksıda alın en azından yaw solup gitmez emek vererek büyümesi sağlanır :)

Değerli öğretmenlerimizin Öğretmenler Günü şimdiden kutlu olsun.

Sevgiler,

devamı »

19 Kas 2016

Çocuklarınızın sağlıklı gelişimine tam destek Çocuk Devam Sütü’nde!

Neden Çocuk Devam Sütü?
Çocuklar, büyüme ve gelişimlerinin büyük bölümünü 1-4 yaşları arasında tamamlarlar. Yiyeceği yemekler konusunda çok seçici olabileceği bu yaşlarda çocuğunuzun fiziksel ve zihinsel gelişimi için zengin ve doğal içerikli gıdalarla beslenmesi gerekir. Güçlü bir bağışıklık sistemi de bu fiziksel ve zihinsel gelişimi taşıyan vücudu mikroplara karşı koruyarak, büyümede çok önemli bir görev üstlenmektedir.
Neden Pınar Çocuk Devam Sütü?
Çocuklar, fiziksel ve zihinsel gelişimlerinin yanı sıra bağışıklık sistemlerini güçlendirecek besin ihtiyaçlarının önemli bir kısmını sütten alabilir. Çocuğunuzun fiziksel ve zihinsel sağlıklı gelişiminin ve bağışıklık sisteminin güçlenmesi için ona süt içirebilirsiniz.
1 yaşından büyük çocuklarınızın fiziksel ve zihinsel sağlıklı gelişimini ve bağışıklık sisteminin güçlenmesini desteklemek için, saf süte prebiyotik lifler, vitamin ve mineraller ilave edilerek geliştirilen Pınar Çocuk Devam Sütü’nü güvenle içirebilirsiniz. Pınar Çocuk Devam Sütleri B12, Çinko ve Kalsiyum kaynağıdır.
Altı aydan büyük bebeklerinize ise onların 6-12 aylık dönemlerinde ihtiyaçları olan vitaminlerive mineralleri karşılayacak şekilde geliştirilmiş Pınar İlk Adım Devam Sütü’nü verebilirsiniz.

Bir boomads advertorial içeriğidir.
devamı »

18 Kas 2016

Sapıklara Evlilik AFFI

Bambaşka bir yazı yayınlayacaktım bugün ama gece yatarken duyduğum haberler cnntürk te izlediğim koca adamın ağzından çıkanlar midemi bulandırdı. Güne yine maalesef bizleri tedirgin edecek bir konu ile başlamak zorunda kaldım.

Bu konuyu kimse ile oturup konuşasım yok. Ben 10 yıldır anneyim ve çocuklarım için elimden geleni yapıyorum. Çocuklarım için yaşıyor onların geleceği için çalışıyorum. Her gece yatarken Rabbim karşılarına her zaman iyi insanlar çıkarsın diye dua ediyorum. Çünkü ülkemde her beş çocuktan biri tacize uğruyor.

Bunu bilerek yaşamaya alıştık sesimiz birilerini etkilemiyor bile. Çocuklarımızı eğiterek kendimizce önlem alıyoruz. Daha 3 yaşında ki çocuğa kötü dokunuşların eğitimini veriyoruz. Aileden utanılmaz, sır saklanmaz diye anlatıyoruz. Okula giderken iyi derslerden önce yabancılardan uzak dur diye tembihliyoruz. Çünkü artık koskoca adamların ar damarı çatlamış durumda çoluk çocuk umurunda değil, öz kızıymış, kardeşiymiş, kuzeniymiş umurunda değil, daha yürüyemeyen bebekmiş umurunda değil. Kızıyoruz idam gelsin diye bas bas bağırıyoruz.

Devlet korusun artık çocuklarımızı diye kampanyalar imzalıyoruz.

Durum ne peki? Devletimiz 4000 tecavüzcünün salınması için gece hızlıca yasa çıkarmaya çalışıyor ve kıl payı başarıyor da. Salı günü netleşecekmiş. Ne fark eder? O önergenin altına koca koca adamlar imza atmış. Benim vergimle beslenen bir sürü milletvekili de onay vermiş. 4 günde çıkacak yasa 4 saatte çıkmış. Ötesi yok bunun.

Savunanlar şöyle diyor; "bu yasa erken yaşta evlenip nikah yapamayan kocası içeride karısı ve çocukları dışarıda olan insanlar için çıkacak. Tecavüzcüleri, tacizcileri kapsamıyor."

Şakamısınız siz ya? Nikah yapamadıklarına göre 18 yaşında altında evlenip çocuk yapmışlar. Kanunlara göre de adam hapse atılmış. Bu yasa ile mağdur olan kadın ve çocukları korumayı amaçlıyorsunuz öylemi? Ve bunu yapan adam tecavüzcü olmuyor öylemi? Kadının (yani ÇOCUK) rızası varsa nikah yaptırıp adamı dışarı çıkarabileceksiniz öylemi? Bu duruma düşen hangi çocuk (güya KADIN) "zorla 50 yaşındaki adamın koynuna sokuldum ve hamile kaldım rızam yoktur" diyebilecek. Kendi rızası ile böyle bir ifade verebilir mi sizce?

Bu yasa çıkarsa caydırıcılık diye bir şey kalır mı? Doğuda okusun diye uğraşılan kız çocukları babaları tarafından daha kolay yaşlı adamlara satılmaz mı? Nasılsa ceza almayacak 18 yaşın altındaysa rızası varsa affedilecek. O bölgedeki kızların söz hakkımı var?

Akşam tam bu önergeye delirirken Cnntürk te Vahdettin İnce denen adam "dini nikahla evlendirilen 13 yaşında ki bir çocuğun evliliği kabul edilebilir" dedi. Kanım dondu. Koskoca adam 13 yaşındaki bir çocuğun evlenebileceğini savunuyor.

Bu insanların hiç mi evladı, kardeşi yok. Hiç mi içlerinde vicdan yok. 18 yaşın altında ki bir çocuğun rızası diye bir şey olamaz. Bu kadar gözünüz dönmüş olamaz.

Biz nasıl bir ülke için evlat yetiştiriyoruz aklım almıyor. Ben çocuklarıma güzel bir gelecek için uğraşırken bizi koruması gereken devletin tecavüzcüleri koruması hiç bir mantığa sığmaz.

Bu fikri savunan zihniyetten artık iyice midem bulandı. Topunuzu Allah ıslah etsin. Çocuklardan o pis ellerinizi çekin artık. Ödediğim vergi ile beslenen bu yaratıklara da hakkımı zerre kadar helal etmiyorum.
Lütfen sizde sessiz kalmayın konu çocuklar olunca tüm ülkenin ayaklanması gerekmektedir.

"Hedefe yalnız çocukları yetiştirmekle ulaşamayız! Çocuklar geleceğindir. Çocuklar geleceği yapacak adamlardır."

                                                                                                 MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

devamı »

17 Kas 2016

Evde Kokulu Taş Yapımı

evde kokulu taş yapımı

Kokulu taş hayatımıza aniden girdi. Artık bir çok düğün, nişan, doğum günü gibi organizasyonlarda şık sunumlar içerisinde misafirlere en çok kokulu taş hediye ediliyor. Bu işin ticaretini yapan hanımları yürekten kutluyorum.

Fakat ev içinde yapacağınız küçük organizasyonlar için sizde evde kokulu taş yapabilirsiniz.

Kokulu Taş malzemeleri;
* Karıştırma kabı
* Karıştırmak için spatula
* Kokulu taş tozu
* Esans
* Boya
* Silikon kalıp
* Hassas tartı ( dondurma kaşığını ölçü olarak kullanabilirsiniz. 1 kaşık toza yarım kaşık su ilave edebilirsiniz.)

Yapımı;
Karıştırma kabına tozumuzu ilave edelim. 2 ölçek toz 1 ölçek su koyarak karıştırabiliriz. Topaklanma olmasına izin vermemeliyiz. Karışıma birkaç damla esans ve boya ekleyerek bir dakika içerisinde elimizdeki silikon kalıplara dökelim. Oyalandıkça karışım katılaşmaya başlayacaktır hızlı olmak zorundayız. Şekilli kalıplarımıza döktüğümüz karışım 15-20 dakika içerisinde sertleşip kuruyacaktır. Sonrasında kalıplardan yavaşça önce kenarlarını açtırarak kokulu taşımızı çıkaralım. İlk denemede ölçüleri tutturamayabilirsiniz çok sulu olabilir ya da kalıplara dökene kadar karışım katılaşabilir. Fakat bir kaç denemeden sonra eliniz alışacaktır 😉



Kokulu taş malzemelerini temin etmek çok zor değil. İlk deneme için az miktarda alıp eliniz alışana kadar deneme yapabilirsiniz. Çocukların doğum günleri için güzel figürler var ;)

Benim gibi çalışan çocuklu insanların vakit sorunu var. Evde bu iş ile uğraşmaya vakit bulamayabilirsiniz. Hazır yaptırmak isterseniz de bu konuda sizlere bizzat yakından tanıdığım birini önerebilirim. Selamımı söyleyin en iyi şekilde yardımcı olur 😉

İnstagram; @kokulu_tasdunyam_bursa_
Facebook: Kokulu TaşDünyam Bursa

Sevgiler,





devamı »

16 Kas 2016

Beni Ödülle Cezalandırma

Özgür Bolat

Günlerdir sosyal ağlarda paylaştığım Beni Ödülle Cezalandırma kitabının yorumuna sıra geldi. İnanın neresinden başlayacağımı bilmiyorum. Özgür Bolat yazılarına bloğum da zaten yer veriyorum ve bu kitap ile birlikte yazara olan hayranlığım bin kat daha arttı diyebilirim.

Kitabı bitirince geri dönüp sayfalarına tekrar göz gezdirdim ve hemen hemen her satırın altını çizip minik ajandama notlar aldığımı fark ettim. Resmen mini bir Özgür Bolat kitabı çıktı ortaya 😍

Kitabı beğenmemde ki en büyük etken ödül ile ilgili aynı şeyleri düşünüyor olmamdan kaynaklı. Özellikle karne hediyesi, yüksek not hediyesi, ödev hediyesi, yemek yeme hediyesi hepsine karşıyım Yağız da çoğunu uyguladım fakat Ela da okul dönemi için demiyorum ama yemek yeme kısmı için, yada uyuması için ödül işine kalkışmış olabilirim. Bazen insan bildiklerini unutuyor yada çocuktan dolayı uygulayamıyor. Kitap sayesinde kendimi geldim bildiklerimi hatırlattı bana diyebilirim.

Kitaptan bazı alıntılar yapmak istiyorum;

Ödül vererek bir çocuğu motive edebilirsiniz. Çocuk o işi yapar, hatta heyecanla yapar ama ödül vermeyi bırakınca, çocukta o işi yapmayı bırakır.

"Çocuğa," Ödevini yaparsan bilgisayar oynayabilirsin" dediğiniz an, ödev araç, bilgisayar amaç olur. Amaç da  her zaman araçtan değerlidir. Çocuk ödevi araç olarak gördüğü için ona olan ilgisi azalır; aslında araç olarak bile görmez. Daha da kötüsü çocuğun ödevi engel olarak görmesine neden oluruz. Çünkü ödev, çocuğun bilgisayarı ulaşmasını engeller. Çocuğunuza ödülle iş yaptırmak istediğinizde, çocuk o işi engel olarak görecek ve yapmasını istediğiniz işten soğuyacaktır. Yemeğini yersen, tatlı yiyebilirsin, dediğiniz an, çocuğu yemekler soğutursunuz."

"Bir insan hayatta olup bitenleri ne kadar kendi kontrolü altında görüyorsa o kadar "iç kontrol odaklıdır",  ne kadar kendi kontrolü dışında görüyorsa o kadar da "dış kontrol odaklıdır" Dış kontrol odaklı insanlar kendini birer piyon gibi görür. Kendine yabancılaşır.  Başarılı ve mutlu olmak için iş odaklı olmak şarttır."

"Ödül, bir "yapay sevgi" aracıdır."

"Ödül cezayı içinde barındırdığı gibi, ceza da içinde ödülü barındırır. Ceza olduğu zaman kişi,  "bu işi de yapmam, cezamı da çekerim" der. Ceza o davranışı yapmamayı meşrulaştırır."

"Siz çocuğunuza ödül vererek, bir sürü iş yaptırırsınız ama yaratıcı olmasını veya eleştirel düşünmesini sağlayamazsınız. En kısa zamanda  işini bitirip ödülü almak ister. Onun için yaratıcılık, muhakeme ya da düşünme gerektiren işlerde ödül verilmemelidir."

"Yarışmanın ve ödülün olduğu ortamlarda kaybedenler kabul görmediği için mutsuz olur; kazananlar da başarılarıyla kabul görüldüğünü düşündüğü için değersizlik duygusu yaşar, dahası sürekli kazanmak zorunda hisseder. Bu kaygı da mutluluğu öldürür."

Evde çok sık ödül işlerine girmiyorum diye düşünürdüm. Kitabı okudukça ödül vermediğimi sandığım bir çok şeyi aslında farkında olmadan ödül olarak verdiğimi fark ettim. Yemeğini yersen tablet oynayabilirsin, yemeğini yersen çikolata yiyebilirsin, oyuncaklarını toplarsan sakız çiğneyebilirsin gibi...

Özellikle de eğitim sisteminde ödülün en yanlış hali uygulanıyor ama buna bir türlü dur diyemiyoruz. Sınav ile not sistemi de bir tür ödül olarak sayılıyor ve çocukların öğrenmesinin önüne geçiyor.

Sadece çocuklardan bahsediyorum ama kitapta şirket içi prim, ödül sistemlerinden de bahsediliyor.

Altını çizdiğim tüm notları yazmaya devam edersem kitabı bloğa taşımış olacağım 😊 bu yüzden duruyorum.

Bu kitabı çocuksuz arkadaşlarınıza, şirket yöneticinize ve hatta çocuğunuzun öğretmenine bile hediye edebilirsiniz.

Sevgiler,







devamı »

Aktivite Kutuları

aktivite kutuları

Aktivite kutuları özellikle 3 yaş itibariyle annelerin kurtarıcısı olan etkinliklerin bir kutu içerisine toplanmış halidir.

Bizim tercihimiz Pakolino Aktivite Kutuları oldu. 12 aylık üyeliğimizin olduğunu bilen çocuklar her ay merakla bu kutuların eve gelmesini bekliyorlar. Pakolino kutularının içerisinde etkinlikler ayın temasına göre belirleniyor ve 3 ayrı kese kağıdı içerisine etkinlik malzemeleri konuluyor. Genelde her gün bir etkinliği yapıyor olsak da eğer kutu elimize hafta sonu geçmiş ise oturup 3 etkinliği de arka arkaya yapıyorlar.

Pakolino kutularının en sevdiğim yanı ise; 3-7 yaş aralığı diye belirtmiş olsalar da 10 yaşındaki Yağız'ın ve benimde ilgimi çekebilecek etkinliklere yer veriyor olmaları. Böyle olunca kimse sıkılmadan oturup Ela ile bu etkinlikleri çok rahat yapabiliyor.


Önceleri zorlanan Ela bile zamanla el becerisi kazandı ve tüm etkinlikleri kimseden yardım almadan yapmaya başladı.

Ela kreşe gidiyor tüm gün orada etkinlik yapıyor diye evde etkinliklerimiz bitmedi. Çünkü küçük hanım sıkılıyor. Bu sefer eline makası ve boya kalemlerini alıp gündüz okulda öğrendiği ne varsa evde eşyalara zarar verecek şekilde uygulamaya çalışıyor. Terzi yamağı gibi makas hep elinde en son Yağız'ın önemli bir ödev evrağını kesince ortalık karıştı. Bu yüzden aktivite kutuları bizim evde daha bir önemli hale geldi. Tabii tek başına aktivite kutuları da yetmiyor. Gündüz çıktı aldığım etkinlikler, boyama kitapları gibi bir sürü çözümler arıyorum. Ela için ne kadar onu evde meşgul edecek malzeme bulursak o kadar şanslıyız :)

Yeri geliyor Pakolino kutularının içindeki gibi bende dışarıya çıkarken ayrı ayrı poşetlere etkinlikler hazırlıyorum. Gittiğimiz yerde kimseyi huzursuz etmeden sessizce elindekileri yapması bizim için büyük avantaj ;)

Geçtiğimiz gün ev ortamına bir arkadaşa Ela ile oturmaya gittik. Gittiğimiz yerde çocuklar olduğu için ben yanıma etkinlik için hiçbir şey almadım. Bir ara bir baktım Ela'nın elinde kendi makası var. Meğer ben görmeden makasını çantasına koymuş fakat prensesimiz makasın yanına kağıt koymayı unuttuğu için çantada bulduğu tişörtü kesmeye hazırlanırken bana yakalandı. Neyse ki gittiğimiz yerdeki insanların eşyalarını kesmeye kalkmamış diye şükrederek oturup konuştum umarım işe yaramıştır.

Bu sebepten benim terzi yamaklığına aday kızıma sürekli bir etkinlik bulma zorunluluğum var. El becerilerinin gelişmesi de başka bir artımız oluyor.

Sizlerde de böyle bir sıkıntı varsa aktivite kutuları hayat kurtarıcı oluyor denemenizi tavsiye ederim. Biz pakolino aktivite kutuları ile bu sorunumuzu çözdük dilerseniz sizler diğer markalarında aktivite kutularına göz atabilirsiniz.

NOT: Özelden bir kaç arkadaşım bu konu hakkında soru sormuştu umarım yardımcı olabilmişimdir.
Diğer Pakolino yazım için buraya tıklayabilirsiniz.➦➨➨ AKTİVİTE KUTULARI

Sevgiler,






devamı »

11 Kas 2016

Özgüven ve Şımarıklık Arasındaki Farkı Anlayabilmek

özgüvenli çocuk yetiştirmek
fotoğraf alıntıdır.

Özgüven; insanın kendisi ve çevresiyle barışık olması, olumlu ve olumsuz yönlerinin farkında olması demektir. Özgüven tüm bireylerin ihtiyaç duyduğu, yaşamda sorunların ve sorumlulukların daha kolay üstesinden gelmesini sağlayacak bir duygudur.

Şımarıklık ise; her durumda ve her şartta kendisinin ve isteklerinin ön planda olmasını isteyen, isteklerini ertelemeyi ve beklemeyi bilmeyen, karşısındaki insanların isteklerine saygı göstermeyi öğrenememiş, bulunduğu ortamda bütün ilgiyi üzerine toplamaya çalışan, mızmızlanan, mutsuz, zaman zaman agresif, sadece kendi dediklerini yaptırmaya çalışan ısrarcı davranışlara şımarıklık denilebilir. Sadece çocuklarda var olduğu sanılan bir duygudur fakat insanlarda da bol bol bu tavırları görmek mümkündür :)

Özgüven ve şımarıklık arasında çok ince bir çizgi var. Ve bu sık sık karıştırılıyor. Gittiği her ortamda insanları rahatsız eden, dur yapmadan anlamayan, saygısızca davranan çocuk özgüvenli değil şımarıktır. Tüm bunlara ek olarak ukala ukala garsonlara konuşan, gittiği her yere her ortama bahane bulan, düşünmeden hareket eden yetişkinde şımarıktır.

Şımarıklık daha küçük yaşlarda desteklenmez ise kalıcı olmaz. Burada anne baba tutumu çok önemlidir. Çünkü çocuk doğru yada yanlış kavramlarını henüz bilmediği yaşlarda her türlü davranışı sergileyerek toplumsal sınırları öğrenmeye çalışmaktadır. Yaptığı her davranışta aldığı tepkiler sosyal bir birey olma yolunda kimliğini ve kişiliğini bulacaktır. Çocukların ilgi çekmek için yaptıkları bu davranışlara yön vermek bizlerin elinde.
*Ağlayıp tepindiği anda kuralların bozulduğunu ve isteklerinin yapıldığını görüyorsa zamanla uyum ve davranış bozuklukları gelişecektir. Bu da çocuğun özellikle okul sürecinde arkadaşları tarafından istenmeyen çocuk olmasına yol açacaktır.
*Anne babası tarafından sadece kendisi varmış ve en önemli şey onun istekleriymiş gibi davranılarak büyütülmüş çocuk, başkalarının duygularına, acılarına, beklentilerine de kayıtsız kalacak ve insanları anlamak, anlayış göstermek bir empati duygusunu öğrenemeyecektir. Bu olumsuzluğun en önemli getirisi ise, çocuğun zamanla kendi anne babasına karşıda duyarsızlaşmasıdır.
Dolayısıyla bizim anne baba olarak görevimiz çocuğumuzun her istediğini yapmak değil, onu kendi isteklerini yapabilecek, çevresine saygı duyan, başkalarını ve duygularını önemseyen donanımlara sahip bir birey olarak yetiştirmektir.
kaynak

Bunları neden yazdım? Çünkü etrafımda çok fazla özgüven konusunu şımarıklıkla karıştıran insanlar var. Geçen gün markette gördüğüm bir kadın orada karşılaştığı bir arkadaşına evde kendi kendine çocuğunun okumayı söktüğünü, kendine çok güvenen bir oğlu olduğunu ballandıra ballandıra anlatıyordu. Aşırı özgüvenli olduğu için oğlu girdiği hiçbir ortamda yabancılık çekmiyormuş. Bu sırada oğlunu gösterdi ben şok oldum. 6 yaşında çocuk kasada işini yapan bayanı rahatsız etmekle meşguldü. Oğlunu gördü uyarmak yerine döndü arkadaşına gülerek görüyor musun ne kadarda her şeye meraklı dedi. O an kasiyer ile göz göze geldik ama böyle birine laf anlatmak bize düşmediği için susup kaldık. Bunun gibi örnekleri eve gelen misafirlerde de görmek mümkün oluyor. Çocuk evin altını üstüne getiriyor anne sesini çıkarmıyor. Sonra oğlunun dışa dönük, özgüvenli bir çocuk olduğu için her gittiği yerde rahat davrandığını anlatıyor.

Kendini iyi ifade eden çocuk özgüvenlidir. Kural tanımayıp rahat davranan çocuk sadece şımarıktır. Ve sorumlusu sadece ailedir.

Tam tersi bir örnek de vermek isterim. Oyy ne tatlı maşallah dediğim tanımadığım bir çocuğa anneannenin hemen atlatıp "ahh ablası çok şımarık" bu demesi de çok normal bir şey değildir. Halbuki çocuğun o ortamda yaptığı hiçbir şımarıklık yoktu.
Kaldı ki 2 yaşındaki çocuk ne kadar şımarık olabilir. Öyle bile olsa bunu çocuğun yanında tanımadığın birine anlatmanın faydası nedir bilemiyorum.

Kısaca kimse saf değil dışarıdan bakıldığında çocukların az çok özgüven sahibi yada şımarık olduğunu hepimiz anlayabiliyoruz. Bunu anneler kendi çocuklarına bakınca da anlasa yeter ;)

Sevgiler,








devamı »

10 Kas 2016

Gururla Anıyoruz

10 kasım

ATAM,
Tüm işgallere aldırmadın,
Ağlamadın, sızlamadın,
Titremedin, korkmadın,
Üşenmedin, bıkmadın,
Ruhunu ve ülkeni satmadın,
KANDIRILMADIN
Koca bir CUMHURİYET bıraktın
Bugün sayende kadının adı var.
Bugün senin sayende camilerimizde ezan sesi var.
Bugün ülkesini satan vatan hainleri de dahil hepimiz sana çok şey borçluyuz.
Hakkın ödenmez.
Kim ne derse desin,
Eserlerinin, fikirlerinin, ilkelerinin savunucusuyuz.
Dini kullanıp sana saldıranlara inat senin yolunda evlatlar yetiştirmeye devam edeceğiz.

Mekanın cennet olsun.
SAYGI, ÖZLEM VE GURURLA ANIYORUZ.

Atatürk ü gururla anıyoruz

Ela'nın okulda ezberlediği 10 Kasım şarkısını da yükledim. 4 yaşında ki çocuğun bile Atatürk heyecanı bambaşka.



devamı »

9 Kas 2016

Outdoor Güneş Gözlüğü Modelleri ile Dinamik Bir İmaj Çizin!

outdoor güneş gözlükleri


Günümüzde sportif ekipmanlar arasında sıklıkla tercih edilen outdoor güneş gözlükleri, farklı materyallerden üretiliyor. Gerek kış gerekse yaz sporları için model alternatifine sahip olan gözlükler, göz sağlığına karşılık pek çok fonksiyonel özelliklerle donatılıyor. Genellikle minimalist tasarıma sahip olan outdoor güneş gözlüğü modelleri arasında zevke uygun seçimler yapabilmek mümkün oluyor. 
Görüş Kalitesi Sunan Outdoor Güneş Gözlük Modelleri Atasun Optik'de

Her zevke uygun model seçeneğine sahip olan Atasun Optik, kullanıcılarını 7 Kasımdan itibaren outdoor koleksiyonu ile buluşturuyor. Bisikletten koşuya, avdan kayağa kadar daha pek çok spor dalına özgü modelin yer aldığı koleksiyonda siz de kendinize uygun gözlük çeşidini bulabilme şansı elde edebileceksiniz.  Outdoor koleksiyonunda yer alan gözlük modelleri, cam kalitesine ve renk türlerine bağlı olarak değişiklik gösteriyor.
Yüzünüzde sportif bir duruş yaratan yalın tasarımlı modellerin cam kalitesi 0'dan dörde kadar sınıflandırılıyor. 3 ve 4 numaralı olan gözlük türleri ışığı bloke ettiği için dağcılık ve avcılık gibi sportif aktivitelerde tercih edilebiliyor. Fotokromik cam kalitesine sahip olan outdoor güneş gözlüğü modelleri, parlaklığın değişiklik gösterdiği açık alan sporlarında ideal kullanım sağlıyor. Outdoor modellerin renkleri de yine yapılan spor türüne göre farklılaşıyor. Parlak ve aydınlık ortamlar için yeşil, gri ve kahverengi renkler daha ideal görüş açısı sağlıyor. Derinlik algısı fazla olan bisiklet ve kayak sporu gibi aktivitelerde ise sarı ve gold renk ağırlıklı modellerin tercih edilmesi gerekiyor.

Outdoor Güneş Gözlüğü Modellerinin Fonksiyonel Özellikleri

Sportif aksesuar olarak tercih edeceğiniz outdoor güneş gözlüğü modelleri, genellikle güneş ve rüzgar korumalı olarak dizayn ediliyor. Böylelikle gözlük kullanımı sayesinde güneş ışınlarından gelen olumsuz etkenler gözünüzün görüş kalitesini etkilemiyor.

Rüzgara karşı korumalı olan gözlük modelleri ise havada uçuşan partiküllerin gözünüze temas etmesini engelliyor. Rahat ve konforlu kullanım avantajı veren Atasun Optik ürünleri sayesinde gözlük ihtiyacınıza son verebilirsiniz. Cazip fiyatlarda satışa sunulan ürünler sayesinde hem bütçenizi ön planda tutabilir hem de uzun yıllar kullanabileceğiniz bir gözlük modeline sahip olabilirsiniz. 


devamı »

8 Kas 2016

YETİŞEMEMEK Hissi

Geçen gün bir arkadaşım sordu; "gerçekten her şeye nasıl yetişiyorsun?" Bir gün sonrada bir takipçim bana özelden yazmış "ben tek çocukla ev hanımı olmama rağmen yetişemiyorum merak ediyorum siz nasıl yetişiyorsunuz" demiş. Ve bugün bir mail aldım hiçbir şeye yetişemiyorum başlığı altında bir annenin isyanı diyebilirim. Ve sonuna eklemiş siz nasıl yetişiyorsunuz? Yetişememek ya da yetişmeye çalışmak özellikle kadınlar arasında psikolojik bir sorun gibi algılanmaya başlandı.

Kendi adıma şöyle söyleyeyim; karşıdan nasıl görünüyor bilmiyorum ama konu sadece yetişmek ise bende sizler gibi hiçbir şeye yetişemiyorum. Daha doğrusu yetiştirmeye de çalışmıyorum. Evin dağınık, mutfağım bal dök yala kıvamında değil. Dolaplarımın içi öyle renklerine, modellerine göre ayrılmış derli toplu değil. Koridorda yürürken her an ayağınız bir oyuncağa takılabilir. Salona oyuncak getirilmemeli kuralına uyan çocuklarım yok. Getirdikleri gibi toplamak onların görevi o ayrı dağınık bırakıp yattılar ise arkalarından ben toplamam sonraki gün kalktıklarında mecbur kendileri toplar.

Çat kapı biri gelir korkum yok gelirse de göreceği manzarayı yadırgamayan insanlar var etrafımda. (en azından ben öyle sanıyorum)

Kitap okuyorum diye boş vaktim varmış gibi görünebilir. Fakat kitaplarımın çoğunu serviste işe giderken, ocak başında yemeğim pişerken ya da yatarken gözlerim kapanmadan önce okumaya çalışıyorum. Yani kitap okumak benim için boş zaman etkinliğinden çok daha önemlidir. Çocuklarla etkinlik yaparken gördüğünüz karelerin arkasında çoğu zaman toplanmamış bir yemek masası var.

Sabahları bazen instagrama Ela fotoğrafı yüklüyorum okula gitmeden önce poz veriyor. Fotoğraf çekmeye vaktin nasıl oluyor dedi geçen gün bir arkadaşım :) o fotoğraftan sonra dört nala giyinip servise yetişiyorum kimsenin haberi yok. Gönlünü alarak giyinmesini sağlayıp kapı önüne Ela'yı koymak çok zor o kadar süslenmiş çocuk poz vermek istemekte haklı :)

Her sabah beni görenlerde soruyor; sabah makyaj yapacak vakti nasıl buluyorsun? Valla o biraz derin bir konu 33 yaşındayım kendime yaptığım tek iyilik iyi görünmek. Saçım makyajım önemli gerekirse sabah 6 da kalkar saçımı fönler makyajımı yaparım. Aynaya baktığımda gördüğüm yüz bütün günümü etkiler kendi kendime enerji vermek benim görevim. Bu yüzden bu konuda tavizim hiç olmadı.

Tabii ki çok isyanlarım var bir kaç gündür resmen kendimi mutlu etmeye çalışıyorum. Ev işi, çalışmak gibi söylemler değil beni yoran çocukların bu zor dönemleri. Geçecek diye kendimi oyalıyorum. Biri 4 yaş sendromunda diğeri ergenlik girişimi nedir bilmem öyle bir dönemde. İkisinin de sesleri yüksek ikisi ile de özel olarak iletişim kurmak gerekiyor. Öyle etrafıma toplayayım göz hizalarına ineyim konuşayım bir dönemde değil. Yağız'ı anlamaya çalışmak Ela yı ise yaptığı hareketin yanlış olduğuna, bağırarak istediğinin olmayacağına ikna etmek zor iş. Kendilerini değersiz hissetmesinler diye elimden geleni yapmaya çalışmak daha bir zor. Acaba doğrumu davranıyorum hatalarım var mı diye kendimi sorgulamak daha yorucu.

Okuldan çocukları toplayıp eve getiren baba o aradaki 1 saat ayrı streste, işten eve gelince uğraşan ben ayrı bir stresteyiz. Doğal olarak bizde geriliyoruz.

Evet yıpranıyoruz, evet bu dönem geçecek.

Dün daha kötüydüm kimseyle konuşmak dahi istemiyordum ama bugün daha iyiyim. Yarın nasıl olacağım meçhul ;)

Annelik; inişli çıkışlı, duygu yüklü, birazda engebeli bir yol ama yolun sonu hep aydınlık bunu bilmek bile yeter bir anneye ;)

Annelere verilen sihirli bir değnek yok ama evlat sevgisi insana sabrın en büyüğünü öğretiyor. Yeter ki önceliklerimizi iyi belirleyelim ve halimize şükretmesini unutmayalım.

Bu yazıdan çıkan sonuç şudur ki; yazının başında da belirttiğim gibi bende hiçbir şeye yetişemiyorum. Önceliğim ailem ev, iş sonra geliyor ;) Şunun çok iyi farkındayım temiz ev, derli toplu bir düzen kuracağım diye kendimi yıpratırsam ZAMANla savaşmaktan başka bir şey yapamamış olacağım. Ve o ZAMAN dediğimiz kavram benden çocuklarımın en güzel zamanlarını alıp götürecek. Yetişememek hissi sadece bir duygudur. Ve neye yetişmek istediğimizi iyi düşünmek sadece bizim elimizdedir.

Sevgiler;



devamı »

7 Kas 2016

Ayıp OLUR

Küçükken sokakta oynamak varken eve girip karnımı doyurmaktan nefret ederdim. Elime ver işte arkadaşlarımın yanında yiyebilirim dediğim her anda annemin cevabı her zaman "ayıp olur gel evde ye" olurdu. Ya da hepimizin annesi birer tepsi hazırlar sokakta o zamanlar adı sefa kurmak olan piknik olayını gerçekleştirirdik. Hiçbir arkadaşıma ayıp olmaz birlikte yerdik. Annemde rahat ederdi.

Çocukta olsan biri seni dövse bile senin ona vurman AYIP OLUR du.

Bence o zamanlar "ayıp olur" kelimesi büyüklerimiz için çocuk eğitiminde en önemli görgü kuralı gibiydi.
Eve gelen misafirin yanında öyle yapılmaz "ayıp olur"
Babanın yanında öyle oturulmaz"ayıp olur"
Elindekini gören kişiyle paylaşmazsan"ayıp olur"
Ayşe'yi eve davet ettiysen Fatma' yı da et yoksa "ayıp olur"
Ali'ye elimdekinden verdin Veli'ye vermezsen "ayıp olur"
Öyle konuşma "ayıp olur"
Hele kardeşe vurmak çooook ayıp olur :)

O zamanlar çok sıkılırdım bu ayıp olur cümlesinden çünkü küçücükken bile sırf başkalarına ayıp olmasın diye ince düşünüp hareket etmek zorunda kalırdım. Görevim-miş gibi...

Hatırlıyorum çok sevdiğim bir kabarık elbisem vardı. Bir akrabamın kızı da o elbisemi çok severdi her giydiğimde bana hayran hayran bakardı. Sırf onda yok diye ve sırf o ben giydiğimde üzülmesin diye ben o elbiseden vazgeçtim. Çünkü o zamanlar onun mutluluğu benim mutlu olmamdan daha önemliydi. Çünkü ayıp olur kelimesi ile büyüyen neslin görevi önce karşı tarafı düşünmekti.

Kısaca hep birilerine "ayıp olur" diye diye bugünlere geldik. Sizi bilmem ama ben hala o kafadayım. Yazarken bile birilerine ayıp olur mu? acaba düşünceleriyle uğraşıyorum. Artık bu düşünceden çok sıkıldım. Sen ben ayıp olur diyerek istediğimiz gibi davranamaz iken, ayıp olur kelimesinin A sını bilmeyen insanlar gözünün içine baka baka saygısızlık edebiliyorlar. Ben ve benim gibiler ise yine de ayıp olur diye susmak zorunda kalıyoruz. Taa ki patlama noktasına gelene kadar.

Yani bir kısım ayıp olur cümlesini kendi mutluluğunun önüne geçecek kadar coşkulu yaşarken karşı tarafın bunun farkında bile olmaması ancak tek taraflı mutsuzluğa sebep olur.

Artık kendime ayıp ettiğimi düşünür oldum. Ve ayıp olur kelimesi bende iyice anlamını yitirdi. Kendi koşturmam, stresim, yorgunluğum arasında bir de başkalarına ayıp olur diyerek her sözüme, cümleme, hareketime dikkat etmeye çalışmak mutsuzluk yaratmaktan başka bir işe yaramıyor. Birde insanlarda ki arsızlığı gördükçe ayıp olur diye yüzüne vuramayıp kendi kendimi sorgulamam beni iyice dağıttı.

ÖNCE BEN cümlesini daha iyi benimsemem gerekiyor. Sizde benimseyin.
Çünkü;
AYIP OLUR un verdiği bir mutluluk yok ama ÖNCE BEN in verdiği huzur ve mutluluk hepsinden güzel.

NOT: Sen ben duyarlı çocuk yetiştiriyor olabiliriz ama toplumun çoğu bugün fazlasıyla duyarsız ve saygısız bir şekilde tıpkı kendileri gibi çocuk yetiştiriyorlar. Bu durumda sana bana daha fazla yük biniyor böylelerine karşı çocuklarımızın kendini korumaları gerektiğini öğretmek zorunda kalıyoruz. Keşke diyorum bazen; keşke annem ayıp olur kelimesinin yanında" hak edene hak ettiği kadar değer vermesini" de öğretmiş olsaydı.

Sevgiler,










devamı »

4 Kas 2016

Neotempo’dan Güzel Bir Sürpriz Susan Miller Aylık Burç Yorumları



 İnternette sörf yaparak yeni siteler keşfetmeye bayılıyorum. Düzenli olarak takip ettiğim sitelerin yanı sıra yenileriyle tanışmak ve kaliteli içerikler okumak çok hoşuma gidiyor. Hele bir de sitenin içerisinde zevkime uygun çok sayıda kategori bulunuyorsa kısa sürede favorilerim arasında yer alıyor. Neotempo bu alanda en son keşfim oldu. İçerisinde haberlerden fotoğraflara, testlerden popüler içeriklere kadar çok sayıda kategori bulunuyor. Ancak tam bir astroloji bağımlısı olarak sitenin beni tam anlamıyla kendine bağlayan tarafı kesinlikle burç yorumları bölümü oldu.

 Neotempo’nun burç bölümünde beni en çok mutlu eden taraf burada Susan Miller tarafından yapılan aylık burç yorumlarının bulunması oldu. Astrolojiye ilgi duyan herkes bilir ki Susan Miller burç yorumları alanının bir numaralı ismidir. Hatta kendisine ait bir akıllı telefon ve tablet uygulaması bile bulunur. Ancak tabii ki kendisinin burç yorumları İngilizcedir. Size de aylık burç yorumlarınızın çevirisini yapmak kalır. İşte Neotempo’nun burçlar kategorisi aylık burç yorumlarına bakmadan rahat edemeyen benim hayatımı kolaylaştırdı.

 Neotempo’da Susan Miller’ın 2016 Temmuz ayından beri her burç için yaptığı yorumlar var. Yani geçmişe dönük olarak da okuyarak keyifli vakit geçirebilir ya da gerçekten söylediklerini yaşayıp yaşamadığınızı karşılaştırarak hayretler içinde kalabilirsiniz. Çünkü gerçekten Susan Miller’ın tahminleri neredeyse birebir tutuyor. Tabi sevdiğiniz arkadaşlarınıza ayın ilk günlerinde aylık burç yorumlarını göndererek onların da gelecek tahminlerine bir göz atmasını sağlayabilirsiniz. Üstelik her burcun tahminleri bulunduğu için sevdiğinizin aylık burç yorumlarına da şöyle bir göz atabilirsiniz!

 Neotempo’nun burç kategorisi benim için Susan Miller’ı görmemle birlikte bir numara oldu ama ben kategori içinde burçların özellikleri ile ilgili bir alan bulamadım. Bu anlamda Susan Miller’ı tanımayanlar için çok da heyecan verici bir kategori olmayabilir. Eğer sitede burçların kişisel özellikleri, yükselen burç hesaplama, ay burcu hesaplama özellikleri ya da burçların uyumu ile ilgili de alanlar olsaydı çok daha keyifli olabilirdi diye düşünüyorum. Hatta bir de burç özellikleri ve burç uyumları da Susan Miller kaleminden yazılırsa Neotempo’nun burçlar kategorisinin kesinlikle bir numaralı olacağından eminim!
devamı »

3 Kas 2016

BELKİ...

huzur

Sabah çantam elimde koştur koştur evden çıkıp asansörde montumu zorla giymeye çalışırken "bu koşturma ne kadar sürecek daha" diye düşünmeden edemedim.

Her sabah koşturma içinde çocukları hazırla, kendin hazırlan, servise koştur işe git insanlara laf anlat. Akşam eve dön yine koştur koştur sofranı hazırla, çocuklarla ilgilen, az buçuk ev topla, sonraki günün yemeğini hesapla ve git yat. 1 sayfa kitap okuyabilirsem benim için büyük ödül.

Ay başında maaş alırken "bak koşturdun o kadar ama boşa değil" diyorum ama 1 gün sonra borçlar, ödemeler derken hesap boşalınca daha ayın 2.günü ne oldu senin koşturmalarına diye kendimi sorgulamama engel olamıyorum. Hop her şey en başa dönüyor.

Çocuklar ayrı koşturuyor bizler ayrı koşturuyoruz. Biz onların gelecekleri için uğraşıyoruz, onlar ise gelecekte ne halt olacağı belli olmayan ülkemde iyi yerlere gelmek için koşturuyor.

Bu kadar emek, bu kadar yıpranma, bu kadar stres insanlarda depresyon yaratıyor. Sağlıklı bireyler olmamızı engelliyor. Ve her gün her karesi tekrarlanan rutin hayat çoğumuzu zamanla mutsuzluğa sürüklüyor. Bunu biliyoruz ama maalesef engel olamıyoruz.
Sebebi sorumluluklarımız...

Bizler kadar evdeki çocukların bile sorumlulukları var. Şimdi bir şey anlamıyorlar ama büyüdükçe bu koşturma onları da yoracak. Dışarı çıkıyorsunuz gülümseyerek "günaydın" diyebileceğiniz kimse yok. Çünkü insanlar güne gerçekten aydınlık başlamıyor. Evden çıkarken izlenen haberler, yoldaki trafik, yol kenarında dilenen çocuklar hepsi bir insanı mutsuz etmeye yetiyor. Tutunacak bir dal arıyorsunuz "sevdiklerim yanımda sağlıklıyım şükür" e bağlıyorsunuz kendinizi en büyük tesellimiz ŞÜKÜR oluyor.
Sebebi kaygılarımız...

Bazen alayım çocukları okuldan, bırakayım işi gücü bir dağ evine taşınayım diyorum. Eğitim sistemi hikaye en iyi eğitimi ben kendim veririm diye kuruyorum kafamda. İşledikleri kitapları da yakayım bir güzel hangi yayın evi vatan haini hangisi vatan sever diye derdim olmaz. Çocuklarım kafasına  okulda ne işliyorlar, acaba bugün karşısına kötü insanlar çıktımı kim nasıl gözle baktı gibi kaygım olmaz. Her akşam eve sağ sağlim geldiklerinde ki kucaklaşmalarımız yerini umarsız ve daimi bir huzura bırakır belki...
Hayal tabi...
Bununda sebebi yorgunluklarımız...

Genelde insanların kendi kendini mutlu edebildiğine yürekten inananlardanım ama insan evladıyız işte bugün istediğim enerjiyi kendimde bulamadım buraya yazayım dedim :)

Okullar açıldığından beri ciddi bir koşturmam var. Kendim için değil ama çocuklarımın okul uğruna bu denli koşturmasından ara ara rahatsız oluyorum. Çünkü ciddi anlamda ülkemdeki eğitim sisteminden umudumu kesmiş durumdayım ve geleceği belli olmayan bir durum uğruna çocuklarımı yıpratmak istemiyorum. Düşüncem, inancım bu olsa da maalesef aykırılık yapıp yönümü değiştiremiyorum kuzu kuzu bize belirlenen yolda ilerlemek zorunda kalıyorum. Hatta hep birlikte kalıyoruz.
Aradığımız huzur düşünmeden yaşamaktadır BELKİ...

Olasılık, olma ihtimali gibi kelimelerin diğer adıdır BELKİ hiç sevmem aslında belirsiz olan şeyleri ama nedense bu sıra çok kullanıyorum.

Güzel bir gün olsun ;)
Sevgiler,





devamı »
Bumerang - Yazarkafe