28 May 2015

Tembellik Bitsin

tembel çocuk

 Kabul edelim ki Yağız ın pankartında ki mesaj çok anlamlı. Fakat uygulama da bir sorun var bende onun farkındayım fakat pankartını baş köşelerde taşıyan, kardeşine tembel olmamak adına eğitim veren Yağız ın mesaj ve uygulama arasında ki ince çizgiyi işine gelmediği için pek fark etmediğini düşünüyorum.

 Tembelliğin detaylarını oturduk birlikte internetten okuduk. Ve dedi ki  " bak oda toplamaktan hiç bahsedilmiyor"
"çocuğumm dedim bu senin sorumluluğun burası senin yaşam alanın sana git benim yatak odamı topla demiyorum ki"
"ama toplamayınca tembel olmuyorum ben" dedi. Evet bende tembel kelimesini pek sevmem kolay kolay da kimse için kullanmam. Sanırım küçük bey de o kısma takıldı.
" tabii ki tembel değilsin sadece toplamazsan odan dağınık olur ve ne aradığını bulamaz, eşyalarında yerlerde mahvolur" dedim 
"ben yine de bu konuyu öğretmenime soracağım" dedi.
Bende öyle işte boşa konuşmuş oldum :))

Şu fotoğrafta ki sahneyi 3 - 6 yaş arası Yağız ın odasına görmek imkansızdı. Odanı topla dediğimi bilmem o derece tertip ve düzenliydi şaşırdık hatta. Millet ileri gider biz tersine şimdi yapamadıklarının acısını çıkarıyor diye düşünüyorum. 

Çocuk haklı aslında valla benim de hele bu sıra hiçbir şey yapasım yok ama çaktırmıyorum :)

Dipnot: Her seferinde söylüyorum bu odanın dağınıklığından çok rahatsız olsam da aslaaa ben elimi sürmüyorum dönüp dolaşıp kendi topluyor ;) Çünkü anne bir kere toplarsa bir daha o çocuk asla oda falan toplamayı öğrenmez. Nasılsa annem toplar mantığı anında kafaya yerleşir. 

Evde ki küçük hanımında abisinden bulaşan tembel sözcüğü dilinde ve aşağıda ki şarkı favorisi her sabah gidip abisinin başında söylüyor :) Anlayacağınız bizim evde körler sağırlar birbirini ağırlar durumu pek hakim.



instagram hesabım Ela nın günlüğü gibi olmuş olsa da bizi  @gulsahonen olarak takip edebilirsiniz ;)
Bitsin bu tembellik diyerek sevgilerimi yolluyorum ;)
devamı »

27 May 2015

Hayallerinin Peşinden Koş

hayal kurmak

 Kulağa ne hoş geliyor değilmi? Tabii peşinden koşabileceğin bir hayalin varsa!

 Tipik balık burcuyum yer yer hayal dünyasında yaşar bir ara gerçek dünyaya inen tiplerden(dim).

 Kendimi en kötü hissettiğim, ennn mutsuz olduğum anlarda bambaşka bir hayal dünyasına dalar olmak istediğim yer ve olmak istediğim anı yaşar kendime de gelince gerçek hayatla yüzleşir(dim).

 Ne gerçek hayatın acısı ne de toz pembe dünyamın hayalleri asla birbirine karışmadan kendimi çok güzel idare ettim. Gereksiz ergen tripleri yaşamadım, birden de büyümedim doya doya oynadım bebeklerimle yavaş yavaş büyüdüm hep. Tadını çıkara çıkara kendime de aileme de eziyet etmeden. (bana göre tabii :) )

 18 yaşım da da hayalim vardı, 22 de de , 28 de de. Ama nedense hiç hayallerimin peşinden koşacak kadar cesaretli olamadım. Ve her zaman hayallerinin peşinden koşan insanlara gıpta ile baktım. Baktımm ama hiç gaza gelmedim. Keşke de demedim.

 Ama 30 lu yaşlarımın başı itibariyle keşke diyorum keşke onca kurduğum hayallerimden beni mutlu edecek bir kaçını yapsaydım. Yani keşke hayallerimin peşinden koşsaydım.

Daha mutlu olabileceğim işler peşinde koşsaydım.
Hedeflerim için mücadele etseydim.
Adranalin dolu sporlar yapsaydım.
Kendime asla vazgeçemeyeceğim bir hobi edinseydim.

Yani kısaca beni mutlu eden hayallerimi keşke daha fazla önemseseydim.

 Nerden çıktı bu şimdi? Hava değişimi, iş koşturması, gerek yemek derdi, ev temizliği, çocukların ihtiyacı derken yer yer kendimi mutsuz hissetmeye, her zaman tavan yapmış olan enerjimin yerlerde olduğunu fark etmeye başlayınca bir düşündüm ki kendimi mutlu edecek hiçbir şey yapamıyorum.

 Hayal kurmaya bile vakit yok. He oldu da kurdun diyelim şuan bir sahil kasabasında tek başıma kafamı dinlemek istiyorum. Nasıl olacak? Hayalini kurduğum bir şeyi gerçekleştirmek için önce iş yerinden izin ayarlamam lazım, sonra çocukları kime bırakacağımı hesaplamam lazım, Yağız ı okuldan kim alır diye plan yapmam lazım, tek başıma dedim ya olmaz bizim bey arıza çıkarır bensiz olmaz diye onunda işini ayarlamasını beklemem lazım. Yazarken bile daral geldi :)

Neyse kısaca bu depresif durumdayken diyorum ki; bu yazıyı okuyan çoluksuz çocuksuz arkadaşlarım;

İşinizden memnun değilseniz fazla sorumluluğunuz yokken sevdiğiniz işi yapmak için çabalayın,
Sevgilinizden şikayetçiyseniz yer yer bundan baba olmaz diyorsanız yol yakınken dönün,
Kendi zevklerinizden hobilerinizden çok fazla ödün vermeyin,
ÖNCE BEN kavramını ne kadar erken benimserseniz ilerde o kadar rahat edersiniz,
Vakti zamanı gelince hayırlı bir kısmet bulur çoluk çocuğa karışırsınız elbette analık güzel hepiniz yaşayın tadın amaaaa vakit varken hayallerinizin peşinden koşun. Sonra değil peşinden koşmaya hayal kurmaya vakit bulamayacak duruma geleceksiniz.

 Evli çoluklu çocuklu arkadaşlarım; aranızda hayallerinin peşinden koşabilenleriniz varsa dünyanın en şanslı insanısınız demektir. Yok sizde benim gibiyseniz merak etmeyin bu durum geçici bir kaç güne normale dönülecektir :)

 Sevgiler,

devamı »

25 May 2015

Başarıya Götüren Aile

başarıya götüren aile


Doğan Cüceloğlu kitapları her zaman yön bulmakta faydalandığım kitaplar arasında olmuştur. Bu kitap içerisinde okuduğum bazı sahnelerde beni kendime getirdi. Uzun uzun notlar aldım ve uygulamaya başladım.

 Özellikle çocukları sınava hazırlanan ailelerin mutlaka okuması gerektiği bir kitap olduğunu belirtmek isterim. Örneklerle anlatılmış olması kafada oluşan tüm soruların cevaplarını vermektedir.

Kitaptan aldığım bazı notları paylaşmak isterim;

KENDİ YAŞAMINI YÖNETME SORUMLULUĞUNUN BİLİNCİNE VARMAK
 Köstekleyen aile de, 5 yaşındaki Sumru nun önüne annesi dört köfte koyar ve "haydi ye"der. Sumru 2 köfte yedikten sonra annesine doyduğunu söyler. Annesi, "hayır doymadın, iki köfteyle doyulur muymuş? Tabağındaki  köfteleri bitireceksin" der. Bu aile de Sumru kendi yaşamının direksiyonunda değildir; kendi yaşamının direksiyonuna geçmesi kösteklenmiştir. Bu mesaj şudur; "sen doyup doymadığını kendin bilemezsin; ben bilirim."

 Bu şekilde büyüyen çocuk "sen bilmezsin, büyükler bilir" mesajına gerçekten inanır ve ömür boyu başkası tarafından yönetilmeyi bekler. Kendi yaşamının direksiyonuna oturamayacağını ve oturmaması gerektiğini kabul eder.

 Diğer yandan Pınar, çocuğun gelişimini "destekleyen aile" ortamında büyümektedir. Pınar önüne konan köftelerden ikisini yedikten sonra annesine doyduğunu söylediğinde, annesi "peki kızım"der ve Pınar bilir ki, bir sonraki yemek saatine kadar ıvır zıvır yeme hakkı yoktur. Yemek, zamanı gelince yenir ve bu, ailede birlikte yapılan bir iştir.

 Küçük Pınar, kendi yaşamının direksiyonundadır; ama direksiyonda olmanın her istediğini aklına geldiği gibi yapmak olmadığını bilmektedir. Kendi yaşamının direksiyonunda olmanın bir sorumluluğu vardır ve Pınar dan, bu sorumluluğun bilincine varması beklenir.

"İzin verin, çocuğunuz yaşamını tribünlerde seyirci olarak değil, sahada oyuncu olarak geçirsin."

"Çocuğunuzun yaşamında,  'keşke'leri değil, 'iyi ki' leri çok olsun."

 "Çocuğunuz, kurnaz ve açıkgöz biri olacağına, başkalarının hakkını yemeden üreten ve kazanan biri olsun."

 "Çocuğunuz, kendisine güvenmeyen ve kimsenin güvenmediği, bilgisi ve diploması olan pısırık ve şevksiz çalışan biri değil, özgüveni ve saygısı olan, 'ben yapabilirim' duygusu güçlü, girişken ve sorumlu biri olsun."

Yukarı daki örnekler bir çok aile de yaşanıyordur diye düşünüyorum. Okudukça insan bazı şeylerin farkına varıyor ve gerçekten durup düşününce çocukların hayatına yön veren ve "Başarıya Götüren Aile" dir demeden geçemiyor.

 Sevgiler,

devamı »

22 May 2015

Ter Kokusu


ter kokusu

 Malum havalar bugün yağmurlu olsa da yavaş yavaş ısınmaya başladı.

 Kışlıklar kalktı hafif yazlık kıyafetler gün yüzüne çıktı. Kısa kol, kolsuz vs derken deodorant, parfüm ve benzeri ter kokusu önleyici kozmetik ürünlerini de artık çantalara atma vakti gelmiştir diye düşünüyorum.

 Bu bir reklam değil bir nevi isyan yazısı başlangıcıydı :)

 Çünkü havaların ısınmasıyla  ter kokusu gündem de olmaya başladı. Kapalı bir alanda çalışıyorum ofise gelenlerin ter kokusundan baş dönmeleri yaşamaya başladım resmen.

 Sadece ofiste değil aslında mağazalar da süslü püslü, şık giyimli kadınların da arkalarında bıraktıkları kokuyu duydukça kendimden geçiyorum.

 Evet ter kokusu rahatsız edici, evet terlemek bazı insanlarda hastalık, evet bazı insanların tenleri kokabiliyor. Amaaa biraz olsun dikkat edilebilir. Özellikle havalar ısındığında çantada, arabada koltuk altı roll on u bulundurmak küçük çaplı bir çözüm olabilir.

 Benim ailemde de var aşırı terleme sorunu olan ama çoğu dikkat ediyor ne zaman görsem ellerinde deodorant var.

 Bununla mücadele edenleri yargılamıyorum bile benim kızdığım kendi kokusundan bile rahatsız olmayan tipler.

 Ne olur ne olmaz arada bir koklayın kendinizi yaw hele ki kapalı alanlara girerken daha bir dikkat edin. Arkanızdan güzel hatun ama leş gibi kokuyor demesinler :)

 Erkekler de de aynı şey geçerli ofise gelenlerin çoğu düzgün giyimli adamlar ama arkalarında bıraktıkları ter kokusu bulunduğum yerden koşarak kaçmama neden oluyor.

 Not: Vücudun terlemesi iyi bir şeydir toksinleri atmak için buna ihtiyaç vardır fakat bu ter kokusunu kesmemize engel değildir olmamalıdır :)

Mis kokulu günler dilerim ;)
 Sevgiler,
devamı »

21 May 2015

Göz Alerjisi


göz alerjisi
 Kendim bildim bileli gözlerim hassastır güneşe, ışığa bakamam kaşınır, kızarır ve şişer.

 Ortaokulda ilk gözlük verildiğinde arkadaşlarım dalga geçiyor diye takmamıştım sonuç olarak da göz numaram hızla ilerledi ve yıllardır lens ile mücadele ediyorum.

 Maalesef Yağız da bana çekmiş. Onda benden erken başladı ilkokul 1.sınıf itibariyle daimi olmasa da gözlükle tanıştı. Bunda şimdi ki çocukların telefon, tablet, tv gibi teknoloji aletleriyle daha bir iç içe yaşamalarının etkisi var.

 Tüm arkadaşları gözlükle çok yakışıklı olduğunu söylediği için ara ara takması gereken gözlüğü Yağız bey bu iltifatlar yüzünden yatana kadar takmaya başladı ve ondan mı tam bilinmiyor ama göz numarası ilerledi.

 Bahar ayları da geldiği için bir taraftan gözlüğün verdiği ağırlık diğer taraftan gözde kaşınma başlaması kabusumuz oldu. Çoğu zaman damla ile iyileştirdik ama dün gözü iyice kapanınca öğretmenide panik olmuş ve acilen alıp doktora götürdük sonuç belli göz alerjisi!

  Top oynadığı pis elleriyle güzelce ovduğu içinde mikrop kapması kaçınılmaz. 6 yaşına kadar sık sık el yıkayan çocuğun büyüdükçe bu alışkanlığını bırakmasını hala aklım almıyor oda ayrı bir mesele :)

 Neyse akşam korkuyla eve gittim aklım onda kalmıştı içeri bir girdim tek gözüyle hala bilgisayar başında oyun oynamaya çalışıyor. Öylece şaşırdım kaldım ne diyeyim çocuk yani anlamıyor. Aslında anlıyorda işine gelmiyor diyelim :) Babası benden çok söylenince hemen ağlama moduna geçsede suçunu bildiği için çok uzatamadı.

 Çok şükür şimdi iyi damlalar anında etki gösteriyor. Şişlik indi yaz ortasına kadar tekrarlayacaktır ama geç kalmadan müdahale etmekte fayda var.

 Küçük bir öneri; ailenizde olsun ya da olmasın 2 yaş itibariyle çocuklarınızı mutlaka göz muayanesine götürün. En ufak kaşıntı ve kızarıklığı da mutlaka önemseyin.

 Alerjik konjonktivit nedir? Belirtileri nelerdir?
Alerjik konjonktivit en sık rastlanan alerjik göz hastalığıdır, genellikle çocuklukta başlar, İnsanların yaklaşık yüzde 15'inde alerjinin bir veya birkaç çeşidi görülür. Çevreyle direkt teması nedeniyle göz alerjik hastalıklara daha sık meyil gösteren bir organımızdır. Gözlerde, kaşınma, yanma, batma, kaşıntı, çapaklanma, kızarıklık, sulanma, ışığa karşı hassasiyet ve görme bozukluğu meydana getirebilir. Göz kapakları hafif şişmiş olabilir, kornea, çoğunlukla salimdir ve kişinin görmesi etkilenmemiştir. Aynı zamanda, burun akıntısı, hapşırma, burunda tıkanıklık ve kaşıntı gibi, alerjik rinit bulguları da olabilir.

Hastalığın çeşitleri var mıdır?
Beş değişik göz alerjisi vardır. Bunlar:
Mevsimsel ve mevsimsel olmayan alerjik konjunktivit,
Bahar keratokonjunktiviti,
Atopik keratokonjunktivit,
Dev papiller konjunktivit,
Temas göz alerjisi.

Kimler risk altındadır?
Çocuklarda ve gençlerde, ayrıca erkeklerde daha sıktır. Bu hastaların yüzde 75'inde astım, atopik ekzema ve alerjik rinit gibi ek hastalıklara da rastlanabilir.

Havuzlar ciddi tehlike oluşturuyor mu?
Havuzdan çıktıktan sonra birçok kişinin gözlerinde kızarıklık olur. Deniz suyu da gözlerde kızarıklığa yol açmaktadır. Ancak havuzda kirliliğin yol açtığı göz rahatsızlıkları olasılığı daha fazladır. Ayrıca eğer havuz suyu fazla klorlanmışsa gözleri, genzi, burun içini yakar. Gözlerde alerjik kızarıklıklar ortaya çıkar. Havuz suyunda gereğinden çok klor varsa hemen hemen herkes bundan etkilenir. Çok klorlu havuzlarda ve ayrıca çok tuzlu denizlerde suyun içinde gözleri açmamak bizi alerjik göz rahatsızlıklarından koruyacaktır.

Tedavi yolları nedir?
Alerjik göz hastalıklarının tanısı hastadan alınacak bilgiler üzerine yapılacak muayene ve laboratuvar incelemeleri ile konur. Doğru tanı için iyi bir göz muayenesi gerekir. Muayenede göz kapakları, göz yüzeyini örten konjunktiva isimli zar, bezlerin açıldığı bölümler, kirpikler ve kornea dikkatle incelenir. Bazen göz kapaklarının arka yüzeyinin de incelenmesi gerekebilir.
Alerjinin tedavisinde en önemli yapılması gereken şey alerjen madde tespit edilebiliyorsa mümkün olduğu sürece ondan kaçınmaktır. Gözdeki şikayetlerin rahatlatılması açısından soğuk uygulama ve suni göz yaşı ilaçları faydalı olabilir. Çoğunlukla da antihistaminik ilaçlara, damarları büzen ilaçlara, alerjik şikayetleri ortaya çıkaran hücreleri dengeleyici ilaçlara, iltihap giderici ilaçlara ve kortizonlu ilaçlara ihtiyaç duyulur.

Sevgiler,
devamı »

20 May 2015

Ela 26 Aylık

26 aylık bebek gelişimi


  Artık bebeklikten çıkma çabası içinde büyüme meraklısı bir minik var evimizde.

 Çığlık çığlığa dediğini yaptırma huyları had safhada. Elimden geldiğince uyarımı açık bir şekilde yaparak başka tepki vermemeye çalışıyorum.

 Vurma huyunun başladığı bir dönemdeyiz fakat kızdırılmadığı sürece gayet mutlu bir çocuk ve kimse ye saldırmıyor. Dediğini yapmayan abisi hariç :)

 İştahı için dağlara taşlara vurayım maşallahı var. Ve artık tamamen desteksiz yemeğini yiyebiliyor. Sofrada onunda çatalı bıçağı tabağı var. Ve bu onu çok mutlu ediyor.

 Uyku konusuna değinmiyorum hiç hala az uyuyan bir evlat az uyku çokça yemekle yaşamını sürdürüyor. Kg almıyor formunu şahane koruyor.

 Oyun hamurlarından ve boya kalemlerinden uzaklaştı gibi artık daha fazla kalabalık oyunlara yöneliyor. Evcilik, saklanmbaç gibi...

 Renkleri daha öğrenemeden harfleri öğrenme merakı başladı. Özellikle adının harflerini tanımak için çaba sarfediyor.

 Pembe etek, pembe elbise, pembe toka tepeden tırnağa pembe giyinmek gibi bir çabası var. Pembe sevdasına oje merakıda başladı. Şimdilik küçük tırnağına sürerek hevesini bastırabiliyoruz.

 Durduk yere dakikalarca ağlayabiliyor etraftan tepki görmezse "anne ben neden ağlıyorum" diyerek beni gülme krizine sokabiliyor. Ne kadar boş yere ağladığını siz düşünün artık :)

 Durduk yere sevdiği herkese sıkıca sarılıp "seni seviyorum" diyebilen bir çocuk. Bu yaşta bukadar güzel sevgisini ifade ediyor oluşuna hayran kalıyorum.

 İnternetten 26 aylık bebek gelişimi hakkında notlar;

Çocukta Algısal Gelişim

Her  geçen  gün çocuğunuzun dikkat süresi biraz daha uzamaktadır ve öyle ki bazen oyuna öyle dalacaktır ki sizin araya girmenizi bile istemeyecektir. “Küplerle beş dakika daha oynayabilirsin, ondan sonra yemek yiyeceğiz.” Gibi onu önceden uyararak geçişi kolaylaştırabilirsiniz. Zaman konusunda mümkün olduğunca esnek davranmaya çalışın.
Çocuğunuz zihninde imajlar canlandırabilir, kategorileri organize edebilir ve eşyaları düzene sokabilir. Sıralamak için çok zaman harcayacak ve bir sayfadaki tüm kedileri ve balonları işaretleyecektir. Fakat “güzel” ve “ağır” gibi şeyleri işaretleyemez çünkü bunlar soyut kavramlardır. Çocuğunuzun hafızasının gelişmekte olduğunu ve kavramları daha yeni yeni anlamaya başladığını unutmayın.

Niye? sorularını çok sorar. Bazen bir açıklama istemektedir, bazen de ilgisini belirtmek için başka bir kelime bulamaz, fakat bazı zamanlar uzun bir cevap alan bir soru bulmak tatmin eder. Onun sorularına cevap verin ve sabırlı olun. Onun bir “niye” sorusunu sizin bir “niye” cevabınızla yanıtlayabilirsiniz. “Niye kedi kaçtı zannediyorsun? Kapı  açık  kalmış da ondan.” gibi. Bu şekilde aradığı cevabı da vermiş olursunuz.

Bu  yaşlarda  yavaş yavaş çocuğunuz cinsiyetler arasındaki farklılığı keşfetmeye başlar. Siz de ona insan olmanın bütün yönlerini öğrenme şansı verebilirsiniz. Bir kız davranışlarını kadınlara göre, bir erkek de erkeklere göre modellemeye başlayacaktır. Çocuğunuz ilk başta her zaman aynı cins modelini taklit etmeyebilir ki bu normaldir. Çocuğunuz gelişiminin bir aşaması olarak deney yapmaktadır.

Bebeğinizin Gelişimini Nasıl Destekleyebilirsiniz?

Onu dişlerini fırçalaması, ellerini yıkaması konusunda teşvik edin. Bu yaşlarda kazandığı alışkanlıkları hayatı boyunca sürdüreceğini unutmayın. 
2 yaş çocuğunuz bu aya kadar basit emirleri kolaylıkla yerine getirebiliyordu. Ona artık iki aşamalı talimatlar verin. “Çorabını dolaptan al ve annene getir. Giyip parka gideceğiz.” 
Enerjisi çok fazladır ve onun için en iyisi dışarıda koşup oynamaktır. Hareket etmek onunbecerilerinin gelişmesine katkıda bulunur.  

Yap-bozları düzenlemek ve elle hareket ettirmek onun motor becerilerini iyileştirmek, el-göz koordinasyonunu geliştirmek için çok uygundur.
Doğru bir şey yaptığında onu övün, teşvik edin. Sizin yaklaşımınız onun davranışlarını şekillendirir. 2 yaşındaki çocuğunuz sürekli soru soracaktır. Soru sormasının çeşitli nedenleri vardır. Zaman zaman gerçekten bir açıklama ister, bazense ilgisini göstermenin başka bir yolunu bulamadığı için sorar. 
Ona mutlaka açıklayıcı cevaplar verin ve kuralların nedenlerini anlatmaya çalışın. Koyduğunuz kurallara bağlı kalın. Sınırlarını denemeyi sever. Bu ebeveynlerin sabrını zorlayabilir ama sınır çizmek çocuğunuzun dünyayı anlaması için önemlidir. Kararlı ve tutarlı sınırlar çocuğunuzun kendini güvende hissetmesini sağlar ve gelişimini destekler.

Dil Gelişimi

Çocuğunuz artık iki kelimeden oluşan basit cümleler kurmaya başlamış olabilir ve “Ayakkabılarını al ve annene getir de birlikte giyelim” gibi iki aşamalı talimatları yerine getirebilir. Şimdilerde belki de söylediklerinin yarısını anlıyorsunuzdur fakat 4 yaşına gelene kadar da tamamını anlamayı ümit etmeyin. 
Dil gelişimine katkıda bulunmak için onunla konuşmaya devam edin. 2 yaş çocuğu için, kitap okumak da aynı derecede faydalı olur.  

Çocuklarda Sinirlilik

Çocuğunuzdan her zaman mükemmel davranışlar bekleyemezsiniz. Çocuğunuza  belli  durumlarda farklı tavırlar almak yerine, konuşmayı deneyin, daha iyi sonuç  alacağınızı göreceksiniz ve bir şeyi doğru bir şekilde yaptığında onu bunu ifade edin. Bu yaşlardaki çocuğunuz çok meraklı olacak ve bir çok soru soracaktır. Sabırlı olun. Çocuğunuzun kuralların sebebini anlamasına yardım etmeniz onun onlara uymasını kolaylaştıracaktır. Koyduğunuz kurallarda açık ve tutarlı tutun. 
kaynak

Sevgiler,
devamı »

19 May 2015

Ne Mutlu Türküm Diyene


19 Mayıs'ın Anlamı Ve Önemi 

Şanlı Türk Tarihi bir çok başarılarla süslüdür. Tarihimizde yaşanmış olan bu başarılar hiçbir zaman unutulmayacaktır. Başarılarımızın hatırlanması ve bu başarıları elde eden insanlarımızın hatırlanması amacı ile belirli gün ve haftalarda bir dizi etkinlikler düzenlenmektedir.

Milletçe kutladığımız bu milli bayramlar içerisinde 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı da vardır. 19 Mayıs tarihi bizim için çok şeyler ifade etmektedir. 19 Mayıs 1919 günü Atatürk’ün Samsun’a milli mücadeleyi başlatmak için geldiği bir gün olması sebebiyle aslında Türk milletinin de kurtuluşunun başladığı gündür. Kurtuluş mücadelesinin başladığı yer olarak ta kabul edilmelidir. Atatürk’ün doğum gününü soranlara, 19 Mayıs’ı işaret etmesi bunun en büyük kanıtı kabul edilmelidir.

19 Mayıs tarihinin yasa ile milli bayram ilan edilmesi bu günün anlam ve öneminin büyüklüğüne en büyük işarettir. Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasından sonra 13 Kasım 1918’de İstanbul’a gelen Mustafa Kemal Paşa, altı ay kaldığı bu ilde, vatanın kurtuluşu için çeşitli girişimlerde bulundu. Padişahla görüşerek bu konudaki düşüncelerini ona aktardı. Güçlü bir hükümetin kurulabilmesi için çaba sarf etti. Basın yolu ile geniş kitlelere ulaşarak, halkı aydınlatmaya çalıştı. Kurtuluş mücadelesine Anadolu’dan başlanması gerektiğinin altını çizdi. Anadolu’ya birer görevle geçeceklerin çalışmalarını gayri resmi bir tarzda sürdürmeleri ve mecbur kalınmadıkça görevlerini terk etmemeleri anlatıldı. Atatürk bu konulmuş prensiplere süreç içerisinde tamamen uymuş, ancak, başlangıçta kendisiyle birlikte Millî Mücadele’ye atılan arkadaşları arasında, zorunlu olmadıkları halde İstanbul’dan verilen emirlere hemen uyarak görevini bırakanlar olduğu gibi, bununla kalmayıp İstanbul’a dönenlerde olmuştu. Atatürk bu durumu Nutuk’ta ağır bir şekilde eleştirmiştir.

Dokuzuncu Ordu Kıtası Müfettişliğine atandıktan sonra, oldukça sıkıntılı bir yolculuktan sonra, Samsun’da milletiyle kucaklaştı. Samsun, mülkî taksimatta doğrudan Dahiliye Nezareti’ne bağlı Canik Sancağı’nın merkez ilçesiydi. Samsun, Rus istilâsına uğrayan Türk topraklarından göç eden çok sayıda insanın geldiği ve barınma sıkıntısı çektiği bir yer olması yanında, Pontusçu faaliyetlerin yoğun olduğu bir yerdi. Pontusçular halka zulmediyor, evleri yakıyor ve korunmasız Türkleri öldürüyorlardı. İngilizler bu duruma sessiz kaldığı gibi Türklerin asayişi bozduğu yalanı ile 21 Nisan 1919’da Osmanlı Hükümeti’ne bir nota vererek Orta Karadeniz de Türklerin hıristiyanları katlettiklerini bildirdiler. Bununla da yetinmeyip, bunun önüne geçilmediği takdirde bölgenin işgal edileceği tehdidinde bulunmaktan geri kalmadılar. İngilizlerin asıl amacı, pontusçuları kışkırtarak asayişin bozulmasını sağlamak ve bu durumu bahane ederek bölgeyi işgal etmekti.

İstanbul Hükümeti bu durum karşısında hemen bölgeye yetkili birini göndermek için kolları sıvadı. Mustafa Kemal Paşa üzerinde mutabakat sağlandı. Çünkü Mustafa Kemal Paşa, ikinci meşrutiyetin çalkantılı döneminde siyasete bulaşmamış, girdiği bütün savaşlarda zafer kazanmış başarılı bir kumandandı. Asayişsizliğe neden olan olayları tayin ve tespit ile bunların ortadan kaldırılmasının yanında, daha başka görevler ve görevin gerektirdiği yetkiler de verilmişti. Daha sonra, Anadolu’ya bir kısmı şehzadelerin başkanlığında olmak üzere Nasihat Heyetleri, Tahkik Heyetleri,Teftiş Heyetleri gönderilmiş, bunlarda önemli yetkilerle donatılmışlardı. Bu heyetler basında oldukça yer bulurken, Atatürk’e verilen görev kısa bir haber niteliğinden öte geçmemişti.

Atatürk, büyük bir bilinçle hareket ederek görevlerini büyük Türk ulusunun tam bağımsızlığını kazanacağı güne kadar tam manasıyla yerine getirmiştir.19 Mayıs 1919, bir toplumu esaret altında kalmaktan kurtaran, Türk Milletinin ulus olmaya yönelik olarak yazgısını değiştiren, yarınlarını aydınlatan, çağdaş uygar bir yaşama yönlendiren ve sonuçta tam bağımsızlığını sağlayan büyük Türk ulusunun ve Atatürk’ün doğum günüdür. Atatürk’ün Samsun’a çıktığı günün milli mücadelenin başladığı gün olarak kabul edilmesi, 19 Mayıs 1919 tarihine büyük bir anlam katmaktadır. Atatürk’ün bu günü gençlere armağan etmesi, genç Türk Devletinin hayata yeniden adım atması anlamını da taşıdığı düşünülmelidir.

Bu sebeplerle her yıl 19 Mayıs günü, büyük bir coşkuyla kutlanmakta ve Atatürk saygıyla anılmaktadır. 19 Mayıs’ın anlam ve önemi ve bizi bu günlere getiren Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk milleti için yaptıkları, her 19 Mayıs’ta Türk gençliğine en iyi şekilde anlatılmalıdır.

NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE...


devamı »

15 May 2015

HAYAT KISA EĞLENELİM AGA!

Yetişkinlerin ve çocukların, doyasıya eğlendiği VIALAND Tema Park, hayatın eğlenceli yönünü sizlere hatırlatmak ve en güzel şekilde yaşatmak için hizmetinizde. 120.000 metrekarelik alanda konumlandırılan Türkiye’nin ilk ve tek tema parkı olan VIALAND, birbirinden farklı üniteleri, maskotları, etkinlikleri ve rengarenk yüzü ve sınırsız eğlencesi ile büyük küçük herkesi bekliyor.
Vialand;  Nefeskesen, Viking, Maceraperest, Çılgın nehir, Fatih’in Rüyası gibi  birbirinden eğlenceli onlarca  ünitelerinin yanı sıra, Kaptan Gaga, Vega ve Apostrof gibi karakterler ile de neşenize neşe katacak.
Bünyesinde bulundurduğu Alışveriş Caddeleri, Tema Park, VIALAND Palace Hotel ve Gösteri Merkezi ile, kendi alanında bütünleşik ve birebir eşi olmayan bir konsepte imza atarak dünyada bir ilki gerçekleştiren Vialand, 7’den 77’ye herkesi sınırsız eğlence ve özgürce alışveriş için davet ediyor.
Bir boomads advertorial içeriğidir.
devamı »

13 May 2015

Aliexpress Alışverişim

çocuk sandalet



aliexpress i bilmeyen varmı?

 Pek güvenip alışveriş yapmayı daha önce denememiştim. Ta ki bir arkadaşım kızına Türkiye de yüz küsür olan elsa kostumünü bu site sayesin de 25tl ye getirtene kadar. Kargonun gelmesi 25 günü buldu ve dediğine göre de gayet kaliteli bir ürün çıkmış.

 Bende ondan cesaret alarak sipariş vermeye karar verdim. Daha önce okuduğum uyarıları dikkate alarak satıcının ürün satış puanına ve sattığı ürünler için yapılan yorumlarına bakarak sipariş verdim. Ve Ela ya internette 50-60tl arası satıldığını gördüğüm 2 tane sandaleti 35tl ye almış oldum.

 Param yandımı, acaba gelirmi ki derken dün ptt kargo ile ürünler elime ulaştı. (23.gün)

çocuk sandalet

 Ben çok beğendim ikisi de gayet yumuşak ve çocuk için kullanışlı. Yalnız normalde 22 no giyen Ela için bu gelen ayakkabıların biri 23 diğeri 24 ve fotoğrafta da göründüğü üzere çok büyük gelmedi. Çünkü Türkiye de giydiği ayakkabı numarasına göre değil ayak cm dikkate alarak sipariş verdim. Güzel de tutturmuşum :)

Tabii önemli olan küçük hanımın beğenmesiydi sağolsun çok beğendi yatarken bile zor çıkardım ayağından fotoğraftaki gibi ikisi ayakkabının tekini giyerek takıldı.

 Sevdim ben bu siteyi :) güzel ahşap oyuncaklar da var ama bizim kızın oyuncak merakı şimdilik yok.

  Dediğim gibi satıcının satış yorumlarına bakarak sizlerde aliexpress ten uyguna birşeyler bulabilirsiniz. Çin malı dedim başta ama şuan Türkiye de elimizi neye atsak çin malı değilmi zaten :)

 Sevgiler,
devamı »

12 May 2015

Anneye Not


ergenlik
İmza: Küçük ergen Yağız
 Akşam çocuklar yatınca Ela nın koltuk üzerine bıraktığı küçük not defteri elime geçti tam yerine koyacakkende düştü ve içinde yazılan bu not dikkatimi çekti.

 Yağız tabii ki evin küçük ergeni!

 Acaba dün gecemi yazdı diye düşündüm. Evet odanı topla, dişlerini fırçala dedim oda her zaman ki gibi homurdanarak yaptı ve yattı.

 Sabah sordum "yok anne onu daha önce sana kızdığım zaman yazmıştım bazen bende sizin gibi sinirlenebiliyorum" dedi.

 İyi de oğlum biz sinirlenince evden kaçmayı düşünmüyoruz desemde onun cevabı daha iyidi :)
 - Anne merak etme güvenlik beni çikolata almak için markete bile salmıyor"

 He yani güvenlik salsa kaçıçakmı bu çocuk anlamadım gitti. Sarıldık, öpüştük, gülüştük konuyu da çok uzatmadık. Sonra oturdum düşündüm, kendimi sorguladım.

 Valla evde öyle sürekli baskı yapan bir anne değilim ama kabul ediyorum her dediğini de yapmıyorum.

 Ne zor iş arkadaş çocukları memnun etmek. Dün uyku eğitimi kitaplarını rafa kaldırmıştım bugünde çocuk psikolojisi kitaplarını kaldırıyorum. Başka taktikler bulsam iyi olacak :)

Not: Hoşuma giden tarafı bende kendimi bildim bileli sinirlenince birilerini kırmamak ya da etrafa zarar vermemek için kalem kağıda sarılırdım. Yağız da da bunu görmek hoşuma gitti ;)

 Sevgiler,
devamı »

11 May 2015

Uyku Eğitimi Verememek



uyku eğitimi - tracy hogg

Geriye dönüp yazılarıma bakıyorum da en favori konum uyku eğitimi olmuş.

 Maşallah okuyup okuyup uygulamaya çalışmışım ama işe yaramamış.

 Hatta tercih yapmışım kendime iştahsız çocukmu uykusuz çocukmu diye sorup iştahsız çocuğu seçmişim :)

 Yine de umudumu kaybetmemişim elbette düzene girecek demişim.

 Ama tık yok hala uykusuz bir evladım var. Karşı olsam da bitkisel uyku şurupları da denedim. Yoook oda etki etmedi.

 Burdan uyku eğitimi kitapları yazan;

 Richard Ferber e sesleniyorum; olmuyor canım ya kontrollü ağlatma tekniğin bizde sökmedi. Tüm rutinlerini uyguladım. Öptüm iyi geceler dedim kapının önünde görünmeden bekledim birkaç dakika sonra sakinler susar demişsin ama dakikalarca ağlama rekoru var bizim kızın ağlatamadım daha fazla korktum konu komşu çocuğumu kesiyorum sanacak kapıma dayanacak diye korktum. 3. gece de 5 dk içinde uyku dalar diyorsun bir hafta denedim uykuya dalma süresi 45dk dan 1 dk aşağıya inmedi.

 Sevgili Tracy Hogg - Yatır kaldır tekniğin pek meşhur onu da denedim. Bir gece de 40 kere yatır kaldır yaptım ama kene gibi üzerime yapışıyor kaldırdım mı bidaha yatıramıyorum. Yatağın parmaklıklarına saldırıyor, tırmanıyor sinirinden parmaklıkları ısırıyor. Olmadı yani oda bize sökmedi.

 Ve son olarak bu süreçte Kim West in kontrollü uzaklaşma tekniğini denedik. Sandalye tepesinde 45dk oturduk Allah sizi inandırsın sandalye yi bir adım öte götürüp uzaklaşmak kısmet olmadı. Gece 3 de bile uykuya dalsın diye sandalye tepesinde oturduğumu bilirim. Yok yani olmadı buda sökmedi.

 Sonuç 1 seneyi aşkın süredir uyku eğitimi ile mücadele eden ben uykusuzluğa çok güzel alıştım sadece ben değil sağ olsun kızım hak geçirmez beni uyutmuyorsa babasını da uyutmuyor. 3 müz gece boyu gözümüz kapalı kimi zaman yatır kaldır yapıyoruz, kimi zaman kontrollü uzaklaşma deniyoruz, kimi zaman da kontrollü ağlatma yapıyoruz çoğu zaman da hiçbir şeyi de kontrol edemiyor oluruna bırakıyoruz. Sabah da Ela cin gibi biz ana baba olarak pert durumda güne başlıyoruz.

 Yağız da yöntem falan uygulamadık. Doğdu annem dedi ki inşallah dayısı gibi uykucu olur dayısının üzerinden ip alıp üstüne koyayım dedi ve koydu sonuç çocuk 9 yıldır fosur fosur uyuyor hiç uykusuzluğunu görmedim. He evet direnirdi ama 10 dk bile sürmezdi uykuya dalması gözlerimi dinlendiriyorum der sabaha kadar da dinlendirirdi.

 Demek ki işin sırrı kitaplar da değil uykuyu seven birinin üzerinden ip alıp çocuğun üzerine koymadaymış diye düşünmeden edemiyorum :)

 Gördüğünüz gibi bende teller artık yandı. Oluruna bıraktım. Uykusuzluğuma da isyan etmemeyi öğrendim.
Bir çocuk uykuyu sevmiyorsa sevmiyordur. Az uyku bana yetmiyor ama demek ki kızçeme yetiyor.

 Hala umutluyum? Kısmet diyorum artık :) Ve karar bende uyku eğitimi verememek adlı bir kitap yazacağım.

Not: Yazıya uygun olsun diye koyabileceğim uyan Ela fotoğrafı bile bulamadım :)))

Sevgiler,


devamı »

10 May 2015

Her Kadın Değerlidir...

anneler günü


 Yazdım yazdım sildim.

 Bugün anneler günü sanal alem duygu yüklü yazılarla fotoğraflarla dolu.

 Bugün için günler öncesinden blogum için yazı hazırlamıştım ama yayınlayamadım ve sildim.

 Çünkü bugün eminim face de, instagram, twitter da yazılan anneler günü mesajlarını okuyarak içleri kan ağlayan, çok üzgün kadınlar vardır.

 Kimi annesini kaybetmiştir, kimi evladını.

 Anne olmak için yıllarca tüp bebek tedavisi gören kadınlar da var.

 Evlatları vatan uğruna şehit olan anaları da düşünün.

 Bu yüzden hiçbir yerde; ben şanslıyım anam var, çocuklarım var diye haykırmadan sessizce anneler gününü kutlamak istedim.

 Bu yazıya bile çocuklarımla resmimi eklemeye çekindim.

 Sizler de lütfen sanal alemlerde çocuklarınızın ve eşinizin aldığı hediyeleri yayınlarken bir yerlerde başka kadınları üzdüğünüzü de düşünün. Anne olsun ya da olmasın her kadın özeldir ve her kadın değerlidir.

sevgilerimle,

Bizi takip edin
Facebook
İnstagram



devamı »

8 May 2015

İLK 1000 GÜN BEBEĞİNİZİN GELİŞİMİ İÇİN NEDEN ÖNEMLİDİR?

Bebeğiniz karnınıza düştüğü ilk günden itibaren, birlikte birçok ilki deneyimlersiniz: ilk kalp atışı, onu karnınızda hissettiğiniz ilk an, başını göğsünüze ilk yaslayışı, ilk gülümsemesi, ilk adımları… O anlarda daha da iyi anlarsınız ki anne olmak; paha biçilemez bir histir ve yalnızca bebeğinizin dünyayı keşfettiği değil, sizin de anne olmayı tüm kalbinizle hissedip tecrübe ettiğiniz, bitmeyen, harikulade bir yolculuktur.
Bebeğinizle geçirdiğiniz ilk 1000 gün, yani hamileliğinizin ilk gününden bebeğinizin 2 yaşına kadar geçen süre, onun sağlığında ve gelişiminde büyük paya sahiptir. Yaşamın bu ilk 1000 gününde bebeğinizin büyüme hızı mucizevidir; ilk 1 yılında kilosu 3 katına çıkar, 2 yaşının sonunda beyin gelişiminin %85’i tamamlanır.
Bu fiziksel ve zihinsel gelişimi etkileyen en büyük faktörlerden biri ise bebeğinizin iyi beslenmesidir.  Bir anne olarak bebeğinizle geçirdiğiniz ilk 1000 günde beslenme düzeninizde sağlıklı alışkanlıklar edinmek ve bu alışkanlıkları bebeğinize de kazandırmak, bebeğinizin hayatının geri kalanında sağlıklı bir birey olarak gelişmesinin temellerini atacaktır.
Aptamil devam sütü, 30 yıldır anne sütü üzerine yaptığı sayısız araştırmalar, uzman kadrosu ve şimdi de ilk1000adım.com'la bu önemli ve keyifli yolculukta tüm annelerimizin yanında.
ilk1000adım.com bebeğiniz ve sizin için önemi büyük olan bu süreçte tüm uzman kadrosuyla yanınızda olmak amacıyla yaratılmış bir web sitesidir. İlk 1000 Adım’da hamileliğiniz boyunca geçireceğiniz fiziksel, psikolojik gelişim ve değişimler, emzirme dönemi ve faydaları, ek besinlere geçiş dönemi ve yürümeye başlama yıllarında doğru beslenme, bebeğinizin fiziksel ve psikolojik gelişimi gibi konularda adım adım bilgiler ve ipuçları bulabilirsiniz.
Bunun yanı sıra bebeğinize özel sağlıklı ve pratik tarifler, size özel sürprizler de ilk1000adim.com’da sizleri bekliyor. Web sitesinin yanı sıra İlk 1000 Adım her an Facebook, Twitter ve Instagram’da da yanınızda.
Şimdi siz de filmimizi izleyin ve #AnneOlmak hashtag’iyle paylaşın... Bebeklerinin tüm ilklerinde yanında olan ve onlar için hep iyisini isteyen annelerimize teşekkürlerimizle.

Bir boomads advertorial içeriğidir.
devamı »

7 May 2015

2 Yaş Sendromlu Yazılar



2 yaş inatlaşmaları
 2 yaşına iyi güzel sakin girdik maşallah derken 2 haftadır çocuğumun ayarları bozuldu.

 Çıkardığı krizleri yazacağım ki ileride okusun görsün kendini :)

 Çocukla avm lere gitmeye karşı olsam da akşam arkadaşla aldık çocukları gittik büyükleri soktuk oyun alanına bizde 1 saat dolanırız dedik. Ela nasılsa gezmeyi seviyor sorun da çıkarmıyor, elimizi de bırakmıyor, bir şeyi tutturursa watsons a girip bir ruj sürdük mü gıkı çıkmıyor(du).

 Mickey mouse uçan balonunu verdik eline çok sevindi hem oynar hem dolaşır dedik.

 Ama kazın ayağı akşam öyle olmadı. Benim sakin sakin yürüyen kızım sanki haftalardır eve kapatılmış gibi avm içinde koşmaya başladı. Normalde korkar asla bensiz ilerlemez ama ipten kopmuş gibi koşmasına şaşkın şaşkın bakakaldım. Meğer bu daha başlangıçmış.

 Benim en iyi alışveriş arkadaşım olacak dediğim küçük hatun en son koton mağazalarında takmış takıştırmış mağazadan kaçmaya çalışıyordu. Üstündeki leri aldık kıyamet koptu. Direk kendini yere atmalar başladı. Yürüyen merdivenlere tırmanmalar falan noluyoruz ya dedirtti bana.

 En son lcw mağazasında kabinler arası koştururken yere yapışmasıyla bizim 1 saatlik mağaza turumuz 2 mağaza gezerek son buldu. Tabii arabaya gidene kadar oyuncak mağazalarının içine koşmalarını, çığlıklarını, banane triplerini saymıyorum.

 Neyse ki Yağız hiç arıza çıkarmadı eve gidince alnından öptüm ergen çocuğumu.

Eve geldik kafasında azıcık bir çizik olan Ela hanım hiç abartısız 45dk sakinlemeden kafam acıyor diye ağladı. Hayır anlamadığım düştükten sonra oyuncakcıya girdik orda acımayan bu kafa 1 saat sonra evde neden acıyor.

 Uyuması da 1 saati buldu. Bu da bana kapak oldu. Bundan sonra gezeceksen ayrıl bir çocuklarından bırak babalarına öyle git gez dedim kendi kendime :)

 Sonuç olarak ben 2 yaş krizleri desemde bu garip duvara falan tırmanma enerjisinin geçen faydalarını bahsettiğim bıldırcın yumurtasın dan kaynaklandığından emin oldum.

 Artık vermeyeceğim desem günlerdir süren kabızlığı bıldırcın yumurtası vermeye başladığımdan beri son buldu. Yani ya kabızlığını çekeceğiz ya da enerjisini. Hangisi doğru tercih bilemedim :)

Sevgiler,
devamı »

6 May 2015

Mini Kitaplığımız

çerçeve rafından kitaplık

 Evde babamız hariç herkesin kendi kitaplığı var. Ela yı da mahrum bırakmadık tabi. Büyük kitaplıklar için erken olduğunu düşününce çözümü ikea da ki çerçeve raflarını kitaplık yapmakta buldum.

 İki boy seçeneği olan bu raflardan ben iki tane kısa boy aldım ama iki uzun da üst üste güzel durabilirmiş.

 Niyetim Ela nın kolay ulaşımı için boy hizasında olmasından yanaydı ama maalesef odasında en müsait duvar burasıydı.

 Ela da bizde çok sevdik. İnsanlık için küçük Ela için büyük bir adım atarak mini bir kitaplık yaratmış olduk. Böylece salonumda ki kitaplığımı işgal eden miniğin kitaplarından kurtulmuş olduk :)

 Ne olcak onun kitaplarından demeyin kendi kitaplarıma da evlatlarıma gösterdiğim özen gibi itinayla bakar ve saklarım ;)
ikea çerçeve rafı

 Sizler de yapmak isterseniz google görsellerde çok fazla seçenek var. Eviniz için ve çocuğunuz için en uygununu seçebilirsiniz.

 Dipnot: kitap okunmayan bir evde büyüyen çocuğun kitap sevmesini beklemeyin.

Sevgiler...


devamı »

5 May 2015

Tuvalet Eğitiminde Anne İtirafı


tuvalet eğitimi

  Emzik bıraktırbiberon bıraktır derken bunun ucu tuvalet eğitimine dayanır.

 Önce çocuk hazırmı diye takip edersin sonra bezi çıkarıp ufak ufak denemeye başlarsın. Şanslıysanız 1 aya kadar kurtulursunuz bezden, şansınız yoksa çocuğunuzda inatçıysa aylarca sürer bu eğitim. Yağız da 2 yaşında bir başladık tuvalet eğitimine Allah sizi inandırsın 3 yaşa doğru anca bıraktırabildik. Son dönemlerinde inat edip kakasını yapıp bezini kendi çıkarıyor halının üzerine atıyordu. Ağlayarak halı sildiğim dönemleri çok iyi hatırlarım. Yani sabır sınırlarımızı sonuna kadar kullandı Yağız.

 Ela ilk doğduğunda aklıma gelen şeylerden biri 0-3 yaş arasında ki en zor dönemin benim için tuvalet eğitimi kısmı olduğunu düşünmüştüm ki Ela kendi kendine "çişim var" diyene kadar öyle düşünmeye devam ettim. Sendromlardan korkmadım şu tuvalet eğitiminden korktuğum kadar.

 Şimdi Ela yı gözlemliyorum da 20 aylıktan beri geceleri kuru bezle kalkıyor. Bende hemen o dönemde banyoya Yağız dan kalma oturağı koydum görsün merak etsin dener belki dedim. Öyle de oldu benimle tuvalete girip beziyle bile olsa oda lazımlıkta oturma çalışmaları yaptı. 2 yaş doğum gününden önce çiş var demeyi de öğrendi. Sorun yok gibi değilmi :)

 Var var sorun büyük Ela bezi bırakmaya hazır daaa anne olarak ben hiç hazır değilim. Gece 3 de uyanıp "anne çiş var" dediğinde ruhum daraldı. "Ne oluyor Gülşah daha ne istiyorsun bak hiç mücadele etmeden çocuk çişini söylüyor" diye sorguladım kendimi. Tamam belki başta gaza geldim “aa söylüyor çocuk gece de tutuyor çişini diyerek” lazımlığı ortaya çıkardım ama kazın ayağı öyle değil ben Ela nın bezi bırakmasına hazır falan değilim.

 Bir tek o kaldı bebekliğine dair onu da atarsak büyüyecek gibi bu çocuk dursun nolcak aceleye ne gerek var. Üzerinde ki bez kokusu onun bebeklik kokusundan sonra bana iyi gelen bir koku ve ben onu da kaybetmek istemiyorum.

 Bezi nasıl bırakır korkumun yerini bezi bırakırsa büyür korkum aldı.

 Olsun şimdilik önemsemiyorum havalar ısınsın, daha yeni 2 yaşına girdi bi 2,5 olsun gibi mazeretlerin arkasına sığınıyorum. Bende hazır olunca saklandığım yerden çıkar tuvalet eğitimine başlarız.

 Şimdilik böyle ben kuzuyu beziyle küçük görmeye devam etmek istiyorum. Tuvalet eğitimine ne zaman başlıcaksın diye soran meraklı büyüklerime de şaşkın bakışlarına rağmen ben daha hazır değilim cevabı vermeye devam ediyorum.

 Kıssadan hisse; analık çocuğunun bez kokusundan bile ayrılamamak demekmiş.

Sevgiler,



devamı »

4 May 2015

Pazartesi Sendromu

kahve keyfi- çalışan anne


 Sandalye de bile olsa oturup yazı yazmayı şuan itibariyle en büyük keyif ilan ediyorum.

 Perşembe akşamı işten 3 gün tatil ohh ne güzel diyerek çıktım. 3 gün boyunca koltuk yüzü göremeyince bugün bel ağrılarıma rağmen işyerinde ki sandalyemi öpecek kadar özlediğimi farkettim.

 Ev hanımları diyecek şimdi biz ne yapalım kaçacak yerimiz yok haklısınız da işiniz zor ama sizde tüm hafta boyunca kurulu olan düzen bizde sadece tatillere sıkıştırılmaya çalışınca az biraz anamız ağlıyor. Bu kadar çalışmaya bir temizlikçi bir yardımcı tutacak para olsa hiç sıkıntı yok ee o da olmayınca malum herşey yine kadına bakıyor.

 Sadece kadına bakmasın diye de evde kuruyan çamaşırları veriyorum Yağız  a ( kendi kıyafetlerini) o katlayıp dolabına yerleştiriyor. Baba balkon temizliğinden sorumlu. Ela ise maalesef sadece dağıtma kısmı ile ilgileniyor ama baktım pembe bez tutkusu var verdim eline pembe bezi toz aldı.

  Benmi? Ben yattım keyif yaptım demek isterdim ama mümkün değil :)

 Çamaşır makinasıyla tatillerde daha bir sarmaş dolaş oluyoruz. Gün boyunca yıka as ütüle kısır döngüsüyle artık oda arıza vermeye başladı.

 Neyse detaya girmeyeceğim klasik ev işleri, çocuk bağrışmaları, yapma etme evladımlar, mutfaktan çıkamamalar ile koskoca 3 günü devirdik.

 Sabah sessizce herkesi paketlenip yerlerine gönderdikten sonra koşarak kaçtım evden biliyorum birazdan vicdan azabı yaşayacağım ama şimdilik sendromsuz bir Pazartesi sabahı yaşıyorum ve anın tadını çıkarıyorum ;)

 Güzel haberlerle dolu bir hafta olur inşallah…

Not: Pazartesi sendromu diye birşey yoktur. Okul var, kreş var, sessizlik var, sakinlik,  dinginlik var ;)

Sevgiler,
devamı »
Bumerang - Yazarkafe